GÜNEYDOĞU ANADOLU TURNESİNE(GAP) ÇIKIYORUM. MACERA BAŞLIYOR!
Sevgili okurlar bildiğiniz üzere geçen yıl sizler için, Akdeniz ve Ege Turnesi yapmıştım. Ancak Akdeniz/Ege turunda tatil bölgelerini kısmı olarak işlemiş olsam da, genel olarak müze, ören yeri ve ülkemizin en gözde bölgelerinden birisi olan Akdeniz/Ege bölgesinin en gözde yerlerini anlatmaya gayret gösterdim. Bu turumuz da ise sizler için belki de haberler de en çok terör haberleri ile duyduğumuz, belki de her yere gitmeyi planlasanız da bu bölgeye gelmeyi pek düşünmediğiniz bölgelere gideceğiz aslında. Ama yazılarımın tamamını okursanız, bu görüşün hâlbuki ne derece doğru bir görüş olmadığını eminim çok çok iyi anlamış olacaksınız. Çünkü esasen ülkemiz Edirne’den Karsa her bölgesi ile adeta bir cennet. Aslında, bölge taşıyla verimli toprağı ile insanı ile birbirinden güzel kültürü ile inanmayacağınız kadar önemli bir değer. Peki, bugün Güneydoğu bölgesine olumsuz bakanlar için söyleyeceğim. Eğer bana neden olumsuz bakıyorlar, bu yargı neden kaynaklanıyor diye sorarsanız iki kelime ile özetlerim. Bu iki kelime “TERÖR ve İmkansızlık” belasıdır. Ancak bu iki kelime aslında, sadece bu yargıya sahip olanların görüşü. Aslında, bu durum belki bazı yerlerde hiç yoktu, bugün var olan yerler azalmış veya yok olmuş diyebiliriz. Aslında, bu haftalık seriyi takip ederek hem farkındalık kazanımı elde edebilirsiniz, hem de bakış açınız noktasında farklı bir ivme elde edebilirsiniz. Ben herkes için faydalı bir yazı dizisi olabileceği kanaatini taşıyorum. Türkiye Cumhuriyeti, her bir metrekaresi ile adeta bir cennet dersek yalan olmaz. Güneydoğu bölgesinde yer alan tarihi ve kültürel ivmeler gerçekten insanın kanını ve canını ısıtıyor. Halkın ikram perverliği ve cana yakınlığı paha biçilemez. Fırat Nehri, Dicle Nehri, dağları, ovaları, yolları, birbirinden eşsiz lezzetleri ile adeta destansı bir masalın içerisindesiniz.
Örneğin Mardin ilimizde yer alan kiliselerde duvarlarda İbranice yazılar görürsünüz. Ancak Almanya da yani batıdaki kiliselere baktığınız zaman resimlerle anlatılmak istenen birtakım anlatılar ile karşılaşırsınız. Bunun temel sebebi ise, batı bir dönemin en karalık bölgesiydi. Cahillik ve geri kalmışlığın sembolüydü. Fakat, bu süre zarfında ise Doğu parlayan bir güneş misali bir kültür ve mansur medeniyetler seviyesini yansıtıyordu. Dolayısı ile batıda ki okur, yazarlık seviyesi de çok aşağıda olduğu için oradaki kiliselerde bu anlatılar resimlerle yapılırken, doğu da okur, yazarlık eğitim daha iyi olduğu için ahitlerden ayetleri yazarak anlatılar yapmak tercih edilmiş.
Mesela, başka örneklemeler yapmak gerekirse Maraş neden Kahraman Maraş unvanı almıştır? Ya da Antep neden Gaziantep’tir. Ya da Urfa neden Şanlı Urfa olmuş? Detaylıca, konun içerisine girdiğiniz zaman şunu çok iyi göreceksiniz ki, her birisi kendine has icraatları ile bu vatanın bir parçası olarak yer almışlar. Şuanda bu verdiğim bilgi ile bile eğer sizde bir merak uyandırdı isem? Ya da internet üzerinden nedeni araştırma yapmak için arama motorlarına mesela Google’a yönlendirebildi isem, ne mutlu banadır. Ben ilerleyen dönemde, Karadeniz bölgemizi de gezerek Türkiye’nin her bölgesini gezmiş gazeteci olarak sizlerin huzurlarında olmuş olacağım. Karadeniz ile ilgili de fikri beyanatlarımı sizlere ileteceğim. Belki de kim bilir daha sonrasında ise uluslararası seyahatler yaparak, sizlere oralarda ki Türk-Osmanlı kültürünü veya bölgeyi genel hatları ile anlatmaya gayret ederim. Ancak ben, Fırat Nehrine ayaklarımı sokup serinlemeden, Karadeniz bölgemizde çay toplayıp, bölge halkı ile sohbet edemeden. Ege de, Zeybek oynayıp bölgenin köylerini ve turistik alanlarını gezmeden, Trakya’da düğünlere katılmadan yani kısacası güzel ülkem Türkiye’de milletimle, halkımla, her bir karış toprağı ile suyuyla, havası ile ülkemi gezmeden, onu yaşamadan, hissetmeden uluslararası bir seyahati doğru görmedim. Ben hava atmak için Paris’e, Londra’ya gitme zihniyetinde bir kafada değilim. Fransa’ya da gidersem Eyfel Kulesini görmek ya da orada fotoğraf çekmek amacı ile de gitmem. Bölgeyi, halkları anlamak için giderim. Orada yaşan Türkiyeli vatandaşlarımızın hal vaziyet ve durumlarını görmek için giderim. Mesela Fransa’nın Pancar ekilen köylerine gider, orada çalışanlarla sohbet ederim. Dolayısı ile temel amacımız, kültürleri anlamak üzerinedir. Ben bölgelere yemeye içmeye eğlenmeye hiç gitmedim. Amaç kendimizi geliştirmek üzerinedir. Bugün burada yazmak ise başkalarına katkı sağlamak amacı iledir.
Sevgili okurlar, ben inanıyorum ki, bu yazımla beraber mutlaka birçok kişi GAP turu kapsamında bölge ziyaretleri yapacak, bölgeyi tanıma gayreti içerisine girecek veya araştırmalar da bulunacaktır. Eğer kendi ülkemiz güzel Türkiye’mizi halkımızı milletimizi idrak eder anlarsak bu bizi daha ileriye taşıyacaktır. Bölgenin çok zengin olduğunu yazımın ilerleyen haftalarında daha iyi anlayacaksınız. Gelecek hafta ilk durağımız, Mersin olacak Tarsus ziyareti yapacağız. Haftaya görüşünceye dek esen kalın.