FARUK KORÇA

FARUK KORÇA

FARKLI TARAF

GÜNDEME GİREBİLMEK

[email protected]

Düşünmek taraf olmaktır. FARKLI TARAF gerçekçi olabilmektir.

Ülkemiz siyasi hayatı ile magazin hayatının en önemli benzer tarafı, gündem yaratabilmek ve gündeme girebilmektir.

Siyasette partiden ayrılmak, başka partiye geçmek veya parti kurmak, o kişiyi siyaset gündemine hemen nasıl sokuyorsa, magazin hayatında da kendinden büyük veya çok küçük ve zengin biriyle evlenmek, sevgili olmak ile hemen magazin sayfalarında yer almak mümkün olabilir.

Unutulma halinde ayrılıp, başka biriyle beraber olmak, asılsız iddialarla ve dedikodularla gündemde kalmak daha da uzayabilir.

Magazin hayatında bu alışılagelmiş olduğundan pek yadırganmaz, hatta bu surette televizyon reklamlarına da çıkıp kazanç daha da arttırılabilir.

Ülkenin gündemi, Tosuncuk’un dolandırıcılık vakası ve ana muhalefet partisindeki iddialarla çalkalanıyor.

Tosuncuk, çalışanları tarafından kendisinin de dolandırıldığını iddia edip, “mağdurların haklarını vereceğim” deyince aleyhindeki iddiaların neredeyse asılsız olduğu yazılmaya başlayacak.

Burası Türkiye. Eğer yakın zamanda, geçmişte yaşanan banker vakaları gibi bu olayda da Tosuncuk kısa süre sonra tahliye olursa şaşırmamak lazım. Çünkü profesyonel dolandırıcılar medyayı ve kanunların açık noktalarını kullanmayı iyi biliyorlar. 

Yakın geçmişte malumunuz yüzbinlerce kişiyi mağdur eden kişi milletvekili olup, parlamentoya girmeyi başarmıştı.

Hemen aklıma Neyzen TEVFİK tekerlemesi geldi: HYPERLINK "https://www.antoloji.com/kime-sordumsa-seni-siiri/" 

KİME SORDUMSA SENİ

Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler; 

Kimi “alçak”, kimi “hırsız”, kimi “deyyus!” dediler...

Künyeni almak için, partiye ettim telefon:

Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus” dediler! ..

[Neyzen TEVFİK]

Ana muhalefet partisinde de seçimler yaklaşırken, gündeme gelmeyi başaran, kısa zamanda şahsına prim kazandırsa da, zamanla partisine ve kendisine zarar veren siyasiler ortaya çeşitli iddialar atarak gazete manşetlerinde yer almaya başladılar.

Cumhurbaşkanı adayı dahi olmayı başaran ünlü bir siyasetçi iddialarını tekrarlayarak ve “Beni sattınız!” diyerek C.H.P. Genel Başkanı’na meydan okusa da, bu defa zamanlaması hatalı oldu. Zira bir diğer ünlü milletvekili, gazeteci, yazar, sanatçı ortaya iddiadan öte söylemlerle gündem yaratmayı başardı. Bütün gazete sütunlarında ve televizyon programlarında yer almayı başardı.

Ortaya attığı iddialar birçok gazetenin yazdığı gibi dedikodu veya iftira dahi olsa da kamuoyunu gündemini günlerdir meşgul etmeyi başardı.

Ben bile sanatını beğendiğim halde bu güne kadar hiçbir kitabını okumadığım bu yazarın yeni çıkan kitaplarını alıp okumaya çalıştım. Ancak aldığım üç kitabı birini dahi bitiremedim. Zira sanatından aldığım keyfi hiç birinde bulamadım. Yazarlıkta ve siyasette başarılı olmadığı kanaatindeyim. Hele siyasette İsmet İNÖNÜ’yü geçmişte iki kere gömdü. Yetmedi Erdal İNÖNÜ’ye döndü. Gündemde durabilmek için Bülent ECEVİT’e yöneldi. Son olarak da milletvekili iken saygıda kusur etmediği Deniz BAYKAL’a yöneldi.

Hiçbir C.H.P. Genel Başkanı’nın solcu olmadığını, kendisinin ise gerçek solcu olduğunu sanan bu kişi, 1980 darbesinin ardından Ülkeyi terk edip, İsveç’e kaçtığı günlerde, haklarında iddialarda bulunduğu Bülent ECEVİT ve Deniz BAYKAL ise cezaevine girip bedel ödediler ve mücadele ortaya koyarak kendilerini kanıtladılar. 

Güzel şarkı söyleyen, harika besteler yapan bu zat-ı muhterem, siyasette zoru görünce çareyi kaçmakta buldu. Siyasette unutulmaya yüz tutunca, tekrar dedikodularla gündeme girmeyi geçmişte olduğu gibi, yine başardı.

Bu reklamın arkasından, nasıl olsa yasaklar da kalktı, bir konser düzenlerse hiç şaşırmam. Seçimlerde de ne yapar, ne eder, aday adayı olursa, bu da mümkün.

Her ne kadar, YeniGün Gazetesi ve Farklı Taraf köşesi olarak, Ülke gündeminde yer alsa da, ünlü kişilerin iddiaları da olsa, dedikodu ve iftiralarla ilgili konulara bu güne kadar itibar etmemiş, olsak da, bu bahsi yapılan Ülke gündemindeki konular Ülke siyasetine ve adalet ve hukuk sistemimize zarar verdiği için bu konuya bu köşemizde yer verdik.

Muhalefette bulunan partiler dedikodu ve yalanlarla iktidarı kötüleyerek kendi kendilerine zarar verdiklerinin farkına varamıyorlar. İktidar yirmi yıldır proje üretmeye çalışarak seçimleri kazanıyor.

Dedikodu, yalan ve yolsuzlukların önünün alınması, ihtilal dönemi Anayasa, seçim sistemi ve siyasi parti yasaklarının değişmesi ile mümkün olabileceğinin artık anlaşılmış olması gerekir.

Bu konuyu bir fıkra ile bitirelim:

BAKAN’IN KARISI

Mecliste hemen herkes birbirini suçluyor, liderler de, milletvekilleri de birbirlerine “Yalancı!” deyip duruyormuş.

Devlet Bakanı bir soruya cevap vermiş ve muhalefet milletvekillerinin söylediklerinin hepsinin “yalan” olduğunu söylemiş.

Muhalif milletvekili kürsüye çıkmış:

-“Bu bakanın her şeyi inkâr etme huyu vardır. Ben kendisini çok iyi tanıyorum. Mesela şimdi ona desem ki “Dün gece karının benimle olduğunu biliyor musun ?” Hemen “Yalan!” diyecektir.”

Meclis karışmış, kıyamet kopmuş, Milletvekilleri birbirine girmiş, patırtı, gürültü, küfür…

Bu arada bakan da “Söz istiyorum” diye çırpınıyormuş.

Meclis Başkanı sonuçta kavgayı yatıştıramayınca oturumu kapatmış. Sonra da bakana haber yollayıp çağırmış. 

-“Sürekli “söz istiyorum!” diye bağırıp çağırıyordunuz. Ne söyleyecektiniz.

-“Üç kelime söyleyecektim. “Ben evli değilim!” diyecektim. Ama fırsat vermediniz.”

Neyleyeyim. Yalan her dönemde her yerde var.

Çok da yaygın. Konya’da bir söz vardır:

-“Kapı Camiinde bir yalan uydurdum. Aziziye Camiinde duydum. Sultan Selim Camiinde ben de inandım”.

Sosyal medya çağında yalanın yayılma hızı çok yükseldi.

Yalana ceza yazılsa ekonomi patlama yapar. 

Sağlıcakla kalın.

<