GÖZÜMÜ ÇALAN KİMDİR ?
Birkaç günlük ayrılıktan sonra eve geldim. Üstümü başımı çıkardım, eşofmanımı giydim. Bir kitap alıp kanepeye uzandım. İkindiyi bekliyorum.
Müezzin güzel sesli bir adam; makamına göre de okuyor. Ah yalnız bir de hoparlörün şu sesini de bir ayarında verse ya… Ezan okunduğunda kan uykuda olsam sıçrıyorum…
Her neyse dalmışım. Ezanı beklerken zil çaldı. Ayağa fırladım. Kapıya koştum. Acaba kapıyı çalan kimdi?
Önce kapının gözünden baktım… O da ne! Göz yerinde değildi. Boş delikten baktım, delikten de kimseyi göremedim. Parmağımı delikten soktum,kimse parmağımı tutmadı.
Endişeyle kapıyı açtım. Ne benim, ne de vesveseli asosyal komşumun kapısının önünde kimsecikler yoktu… Komşumun eşek postu kapı paspasından başka bir şey görmedim.
Durup ,can sıkıcı ihtimalleri şöyle bir gözden geçirdim. Birincisi kapımı çalan kişi gözümü de çalmıştı! Bu vahim bir durumdu. Asıl soyguna hazırlık için durumumu teste tabi tutuyordu
Bu, şüpheli bir hayat geliştirmiş olan komşumun bir oyunu olamazdı. Aramızda bu derecede bir samimiyet, hatta zamanımızın büyük şehirlerinde mutad olduğu üzere selam sabahımız da yoktu.
“Komşum” ifadesini kullandığım için dikkatli okur ,belki sözlerimi yadırgayabilir.Neden komşum diyorsun. Bir kere seni gördüğünde kapıyı yedek emniyetine kadar kilitliyor. Eliyle sıkıca kontrol edip kapı gözünden bakıyor. Hatta , seni gördüğünde selam vermemek için sırtını dönüp kapıyı açarmış gibi yapıyor…Kısaca sana güvenmiyor!diye düşünebilir.
Olsun, düşünsün. Memlekette düşünce özgürlüğü var. Kimse gazetelere yazı, kitaplar yazdığı için tutuklanmıyor. Hatta geçen gün bir arkadaşın kulağına eğilip; yeter arkadaş! Köprü , yol, hava meydanları, Kanal İstanbullar için para harcamayın,biraz da dar gelirliyi düşünün ! dediğimde kimse aldırmadı. Semtimizin bir “sivri”si - ki, kendisi su katılmamış Erdoğan hayranıdır- gülerek dedi ki:
-Merak etme o da olur!
Doğru ,bence de bu mümkün…
İkinci ihtimal ; bir haftadan beri yokluğumdan istifade eden bu asosyal komşum gözümü çalmış olabilirdi. Bu ihtimal pek de zayıf görünmüyordu doğrusu! Çünkü ne kapının önüne çıkmış, ne de kapısını kontrole tabi tutmuştu!.. Belki de Kadıköy’e bir akrabasının yanına gitmişti. Belki de çocuk bakıyordu.
Neyse uzatmayalım. Üçüncü ve gerçek ihtimal ise, gerçek bir hırsızın gözümü aşırmış olmasıydı. Bu da hiç gözden kaçırılmayacak önemli ihtimaldi. Tedbirimi almalıydım.
Tamam, meçhul biri kapımı çalmıştı. Belki de ben öyle sanmıştım.
Ya peki, gözümü kim çalmıştı? Yoksa gelen bir hekim miydi? İsimsiz sanatçı diyor ki:
“ Kapıyı çalan kimdir/ Aç bakım gelen kimdir/Yaram derine düştü/ Belki gelen hekimdir…”
.