GÖLGE ADAM
Eldeki malzemeyle doğruya yakın bir kadro vardı sahada. Thiam’ın yerine Deniz oynayabilirdi belki. Galatasaray maçında oldukça gayretliydi Türüç. Gelgelelim bençde bile yoktu her ne hikmetse! Thiam-Samatta-Valencia üçlüsü düzen itibariyle Sow-Webo-Emenike(Kuyt) dizilişini andırıyordu. Ancak ne Thiam ve ne de Valencia, Sow-Emenike-Kuyt üçlüsünün yerlerini doldurmaktan hayli uzaklardı. Çünkü onlar yeri geldiğinde önde tek santrafor olarak da oynamışlardı, her iki kanadı değişerek de kullanmışlardı.
O dönemdeki kimi karşılaşmada; “Bal yapmayan arı” diye eleştirilen Dirk Kuyt’ın verimliliğine bakarsanız,Thiam ile Enner’in Hollanda’lı oyuncunun yanından geçmeleri bile mümkün değil. Eğer yeni transfer edilen Arjantin’li Perotti’nin yanına, diğer kanada ikinci bir transfer daha yapılacaksa, o zaman Thiam ile Valencia’nın oynaması da mümkün olmayacak sanki.
Her ne kadar Samatta fizik olarak Vedat’dan sonra Fenerbahçe’nin santraforu gibi gözükmesede, gecenin başarılı oyuncuları arasındaydı. İkinci maçı olduğunu düşünürsek attığı 2 golle aldığı maç karnesi; “Pekiyi” olmalıydı. Net bir vuruşla Caner’in kornerine ilk golü yaptığında da ve Sosa’nın ortasına bomboş kafayı vurduğunda da önce kaybolup sonra ortaya çıkan bir oyuncu gibiydi Karagümrük defansı akşam siestası yaparken. Bu santrafor konusunda şöyle bir eleştirim olacak Fenerbahçe yönetimine; Elinizde Caner - Gökhan gibi sert ve etkili orta yapan güçlü kanat bekleri varken, ön bölgeye pivot santrafor alınmaması hakikaten kafalarda soru işareti bırakıyor. 1.94’lük Muriç’den sonra alınan Samatta; 1.83cm, Valencia; 1.77 cm boyundalar. Sanırım Caner ve Gökhan orta yaparlarken daha dikkatli olmak zorundalar. Gol bölgesinde boyu kısaldı Fenerbahçe’nin. Sanırım kafayla atılacak gollerin ortalaması düşecektir bu sezon.
ATANLA TUTANIN İYİYSE
Futbolla atan ile tutanın ne kadar önemli olduğunun gözlerimizin önüne serildiği bir randevuydu Karagümrük mücadelesi Fenerbahçe adına. Samatta ne kadar attıysa, Altay’da en az onun kadar kurtardı. Hatta daha fazlasını çıkardı genç kaleci. Her ikisi de üstlerine düşen görevi fazlasıyla yaptılar.
Ancak bu atanla tutana üçüncü bir karakter eklemek gerekiyor. Çünkü futbolun oyun akışında iki farklı öne geçmeniz maçın ibresinin takımınıza döndüğü anlamına gelmiyor. Fenerbahçe 2-0’dan sonra oyun dengesini kaybetti. Oyuncular, “İş bitti, üç puan cepte” diye düşündüler. Atan tutan iyiydi ama kenarda da oyunu okuyan bir taktik dehaya ihtiyaç vardı. Erol Bulut ilk gole kadar Fenerbahçe hocası gibiyken, önce Ozan’ın sonra da Sosa’nın oyundan çıkışıyla beraber Anadolu takımı çalıştıran bir teknik adam profiline büründü. 16 dakika arayla orta sahanın iki bel kemiği oyuncusunu dışarı almak Erol hocanın tecrübesine yakışmadı doğrusu. Dahası Lemos kırmızı kart gördükten sonra Gustavo’nun stoper bölgesine çekilmesiyle orta saha resmen çöktü. “Atan – Tutan – Okuyan” demeliyiz kanımca bundan sonra. Kenarda taktiksel olarak oyunu okumanında ne kadar önemli olduğunu gördük hep birlikte Erol hocanın yaptığı hatalardan sonra.
85’de bir eksik kalan ve kendi yarı alanına sıkışan Fenerbahçe’de son oyuncu hakkının kullanılmaması da ilginçdi. Takım 10 oyuncuyla oynarken ve kendi bölgesine demir atmışken sahada hem Cisse’nin hem de Valencia’nın olması lüks bir durumdu Fenerbahçe için. Oysa ki Enner’in yerine Nazım veya Novak oyuna alınabilir, orta alanda bir kalabalıklaşma sağlanabilirdi.
Milli aradan sonra oynanacak Göztepe karşılaşmasında Lemos kart cezalısı olacağı için oynayamayacak. Peki kim oynayacak dersiniz? Beğenilmeyen Zanka mı, aldığı ücret fazla bulunan Serdar mı yoksa geçen sene sakatlığından ötürü oynayamayan ve Karagümrük karşılaşmasında sahadaki stoper eksikliğine rağmen bençde ancak konu makenliği yapan Sadık mı? Yönetim ne yapıp edip Serdar’ı maaş indirimi konusunda ikna etsin ya da 3-5 kuruşun hesabını yapmayıp Serdar’ı sakın bırakmasın. Bu yıl sezon hem uzun hem de virüsden dolayı normalin üzerinde zorlu.