KENAN SÖNMEZLER

KENAN SÖNMEZLER

GAZETECİLER GÜNÜ VE GAZETECİLERRR

Her yılın 10 Ocak tarihinde kutlanan ‘’Çalışan Gazeteciler günü’’,  maalesef artık bir
bayram havasında kutlanamıyor... Neden kutlanmıyor ya da kutlanamıyor, kararı
"gazeteciyim" diyenlere bırakıyorum...
Ben sadece ‘’Çalışan Gazeteciler Günü’’ için hatırlanıp, dile getirmek gerekenleri
hatırlatıyorum. Konuyu sosyal medyada paylaşan dostum, arkadaşım ve de meslekdaşım
sevgili Cemil Özyıldırım'a teşekkür ediyorum ve 60'lı yıllara dönüyorum...
O yıllarda, gazete patronları ile gazeteciler arasında şunlar yaşandı:
Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Vatan, Yeni İstanbul, Yeni
Sabah’ın patronları, 5953 sayılı kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna
bazı maddeler eklenmesine kazan kaldırdı. Milli birlik Komitesi’nce 4 Ocak 1961’de kabul
edilen ve 10 Ocak 1961 günü resmi gazete’de yayınlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5953
sayılı ‘’Basın mesleğinde çalışanlarla çalıştıranlar arasındaki münasebetlerin tanzimi’’
hakkındaki kanun’’, gazetecilik mesleğine girenlere ve çalışmakta olanlara yeni haklar
sağladı. ‘’212 sayılı yasa’’ olarak da anılan kanunla, işverenlere, iş sözleşmelerinin “yazılı
olarak yapılması”, sözleşmelere “işin nev’i”, “ücret miktarı”, “gazetecinin kıdemi” unsurlarının
mutlaka konulması, “ücretlerin peşin ödenmesi” gibi dikkate alınmayan bazı yükümlülükler
getirildi. Babıâli’de dokuz gazete patronu bu kanuna tepkilerini, 10 Ocak 1961 sabahı,’’
Gazetelerimizi kapatıyoruz’’ başlığı ve ortak bir bildiri ile duyurdular. Bu başlığın altında ve
çerçeve içinde, dokuz gazete patronunun ortak bildirisi de yer alıyordu. Bildiride, önce 27
Mayıs devrimi övülüyor, arkasından da“... Milli Birlik Komitesi tarafından ilan edilen basınla
ilgili kanunlar, milletçe girilen bu aydınlık devirde, basını emsali görülmemiş bir tehlikenin
içine atmıştır.” deniliyordu. Bildiride sözü edilen yasalar, yukarıda kısaca anlatılan “212 sayılı
yasa” ile Basın İlan Kurumu’nun oluşturulmasıyla ilgili 195 sayılı yasa idi. 
Oysa gazete patronlarının yasaya kazan kaldırmalarından önce,1960’ın son aylarında adı
geçen iki yasanın hazırlık döneminde, Milli Birlik Komitesi, işçi ve işveren temsilcilerini
Ankara’ya çağırmış, işverenler de,  çalışanlar da düşüncelerini dile getirirlerken, bazı
patronlar, gazetelerinde her iki yasayla ilgili hazırlıkları ağır dille eleştirmişler ve “gerçek
gazetecilerin düşünülmediğini” öne sürmüşlerdi. Örneğin, bunlardan Falih Rıfkı Atay, “İşin
acelesi yok. Olsa bile Milli Birlik Komitesi üyelerinin, hakiki basın temsilcileri ile hesap ve
kitabı ,masa üstünde konuşarak durumun gerçeklerini tespit etmelerini arzu ederiz” demişti.
Ancak Ankara’daki toplantılara, bütün basın dernekleri, sendikaları ve gazete sahipleri
sendikalarının her ikisi de çağrılmışlardı. İstanbul Gazeteciler Sendikasını Hasan Yılmaer ve
Ömer Sami Coşar, Ankara Gazeteciler Sendikası’nı İlhami Soysal, İstanbul Gazeteciler
Cemiyetini Nuyan Yiğit ve görevlendirilen Hayri Alpar, Şemsi Kuseyri, Ankara Gazeteciler
Cemiyeti’ni Altan Öymen, Gazete Sahipleri Sendikası’nı Akşam Gazetesi’nin sahibi Malik
Yolaç ve Naşit Uluğ temsil ediyorlardı. 
9 Ocak’ta alınan karar 10 Ocak 1961’de yayınlanmadan önce, patronlara karşı ilk tepki,
gazetelerin yazı işleri müdürlerinden geldi. Çoğu, söz konusu bildirinin çıktığı gazetelerine
“sorumlu müdür” olarak imzalarını koymayacaklarını bildirdiler ve koymadılar. Dünya’nın yazı
müdürlerinden Sami Karaören ve Hikmet Çağlayan, Milliyet’in yazı müdürlerinden Hasan
Yılmaer ve Vatan’ın yazı müdürlerinden Mesut Özdemir ile Gökşin Sipahioğlu, bunlar
arasındaydı. Patronların öfkesi sürerken, yasanın Milli Birlik Komitesi’nde kabul edildiği
açıklanmış, bunun üzerine dokuz gazetenin sahibi, yasa daha resmi gazete’de
yayınlanmadan, yukarıda açıklanan ortak bildiriyi kaleme alıp gazetelerini kapatmaya karar
vermişlerdi. 
10 Ocak günü dokuz patronu ortak bildiriyi gazetelerinde yayınlarken, İstanbul
Gazeteciler Sendikası da harekete geçti. Gazeteciler, aynı gün sendikadan başlayan sessiz
bir yürüyüş yaptılar. Ellerinde “Simidimiz ve hürriyetimiz için”, “Çalışan gazeteciye cop,
patrona hazır lop” gibi dövizler taşıdılar.  Bu arada sendika, 10 ocak 1961 günü yaptığı
toplantıda, 9 patronun üç günlük boykotu sırasında “Basın” adlı bir gazete yayınlamaya karar
verdi. Fikir ve kol işçilerinin el birliği ile 11 ocak 1961 günü çıkarılmaya başlanan, çalışanların
ortak ürünü “Basın Gazetesi”nin sahipliğine sendika üyesi Selçuk Çandarlı, Genel Yayın

Müdürlüğü’ne  Abdi İpekçi, sorumlu yazı işleri Müdürlüğü’ne Semih Tuğrul ve teknik
müşavirliği’ne de Murat Kayahanlı getirildi. 
Patronların üç günlük boykotu sırasında düzenli bir şekilde yayınlanan basın gazetesi,
okuyucuların büyük ilgisini toplamıştı. Gazetenin dağıtımı ise şehirlerarası çalışan otobüs
firmalarının üstün gayreti ile gerçekleştirilmiş ve 100 bin tiraj gibi, o gün için önemli bir
noktaya ulaşmıştı. Milli Birlik Komitesi Sözcülüğü”nden yapılan açıklamada da, “Bırakın üç
gün değil, diledikleri kadar çıkarmasınlar. Yıllardan beri hak ve hukuk müdafi olduklarını iddia
eden bazı yazarlar, ufak bir menfaat peşinde hak ve hukuktan ne derece ayrılabileceklerini
göstermiş bulunuyorlar” denilmişti. İstanbul’da gazete dağıtıcıları bir sessiz yürüyüş
yapmışlar ve halk tarafından alkışlanmışlardı. "Basın Gazetesi"nin üçüncü ve son sayısında
çıkan başyazıda özetle şu görüşler yer aldı:  "Çıkarken ne demiştik? (üç gün sizi gazetesiz
bırakmayacağız.) ve işte bırakmadık. Bu sözümüzü tutmak için insanüstü bir çaba sarf ettik.
Günümüzü gecemize kattık. Neler mi yaptık?. Önce yazılarımızı yazdık, haberlerimizi
hazırladık, sonra dizdik, sonra bastık, paketledik ve onları sırtımızda taşıdık. "basın"ı sizlere
ulaştırdık. Bizim meslekten beklediğimiz bütün kazanç, bu manevi zenginliktir. Ortadaki hava
dağılmaz ve elde edilen haklara karşı olan "zihniyet" devam ederse, basın emekçilerinin
bütün güçleri ile yeniden savaşacakları ve "kanun teminatı altındaki haklarından asla
fedakârlık etmeyecekleri bilinmelidir’’. 
Çalışan Gazeteciler Gününüz kutlu olsun...
Haftaya görüşmek dileği ile...

<