ASIM ÇALIK

ASIM ÇALIK

FRENCH KISS

Fenerbahçe 8’de 8 parolasıyla başlamıştı yeni seriye. Geçen haftaki Kayseri maçından sonra hedef Osmanlıspor maçıydı. Atıf cezalıydı. Kim oynamalıydı? Acaba Aykut hoca kimi oynatacaktı? Alper-Valbuena-Ekici adaylar arasındaydı. Tercih Alper’den yana kullanıldı. Fenerbahçe taraftarının aklındaki, kalbindeki; kenarlarda çalım atan, adam geçen, takımdaşlarına alanlar açan oyuncuların olmasıydı. Alper-Giuliano-Valbuena üçlüsünün beklentisi içindeydi tribünleri dolduramayan taraftarlar! Taraftar deyince 52 bin kapasiteli mabede 22 bin sporseverin gelmesi hem üzücü hem de düşündürücüydü. Haliyle tribünler yavan kalmıştı. Sadece taraftarlar değildi tatsız olan. Takımda tat vermiyordu sahada. Tribünlerin dolmaması kadar oynanan oyunda doyurucu değildi. Skor 0-0’dı ama kaleye atılan şutlara bakıldığında sonuç 1-1’di! 16’da Joseph’in, 44’de Ceyhun’un bazukaları direği sıyırıp gidecekti devre biterken. Tüm atraksiyonda buydu zaten ilk yarıda görüp görebildiğimiz. Sadece 2 şut!

GEÇ OLSUN DA GÜÇ OLMASIN

Kocaman belkide ilk defa ikinci yarıya değişiklikle başlıyordu. Bilemediniz ikinci defa. Valbuena doğru karardı ama Alper mi çıkmalıydı yoksa sarı kartlı Dirar mı bu muammaydı işte. Alper kararıyla Kocaman aynı maçta ideal kenarları aynı anda oynatmayı ikinci defa kaçırıyordu. Sadece bu ikiliden ibaret değildi taraftarın kadro isteği ve hayali. Topal veya De Souza’dan birinin kenara gelip Ekici’yle bir ofansif-bir defansif orta saha ile takımı görmek istediler hep. Uzun lafı kısası; Joseph/Topal-Ekici-Alper-Giuliano-Valbuena-Soldado/Fernandao olmalıydı taraftara göre sahaya çıkacak kadro. Bu bir özlemdi aslında. Bir başka bahara olur mu, bu soruya cevap vermek zor açıkcası.

Giuliano 47’de kaçırsada işin rengi en azından mantalide olarak kendini gösteriyordu. Fransız bücürün oyuna girmesiyle futbolcuların beyinleri farklı çalışacaktı ister istermez. Aykut hocanın söylemesine bile gerek yoktu. Çünkü beyinler otomatik olarak şu komutu alacaktı Valbuena’nın varlığıyla: “İleride oynayacağız”. Dakikalar 54’ü gösterdiğinde bir duran topda, korner atışıydı bu, Mathieu attığı kornerle hem Skertel’in kafasına adrese teslim yaptı hem de ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu ortaya koydu. Ele avuca sığmaması en büyük avantajıydı. Rakip takımın oyuncularını her an tedirgin edecek karakterdeydi. Ancak Kocaman onu sistemine uymadığı için yedek bırakırken, ne zaman oyun çıkmaza girse, tıpkı Osmanlı maçında olduğu gibi, can simidi misali sarıldı. Ne ironi ama?! Hem sen benim tarzıma uymuyorsun, defansa katkı yapmıyorsun diyorsun hem de sonrasında aman gel beni kurtar diye her defasında oyuna alıyorsun. Herşeye rağmen Valbuena üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. Sadece ik golü attırmakla kalmadı, oyuna getirdiği hareketliliğin yanında Giuliano ve Fernandao daha dikkatli olsalardı Fransız tam üç asist yapmış olacaktı.  

Skertel’e de bir parantez açmak lazım. Milli maçların oynandığı haftada Thailand maçında ölümden dönmesine rağmen attığı ilk goldeki mücadelede Yalçın’la sert dokunuşlara girmekten çekinti duymaması onun takımına olan bağlığını göstermekle kalmadı, ne kadar cesaretli bir oyuncu olduğunu da gözler önüne serdi. Klasik futbol tabiriyle tekmeye kafa uzatmaktan çekinmedi Slovak oyuncu.

Gecenin sonunda Fenerbahçe yola devam dedi. Bakalım Kocaman Sivas önünde kendisine ve takımına hayat öpücüğü veren Valbuena ile mi başlayacak yoksa yeniden Atıf’ı mı tercih edecek hep birlikte göreceğiz.

 

<