FİLİSTİN, YAHUDİ VE BABİL SÜRGÜNÜ
FİLİSTİN, YAHUDİ VE BABİL SÜRGÜNÜ
Tarih, kinlenmek için değil, insanlığın geçmişten ibret almasını sağlamak için vardır.
İbret alınmasını, kutsal kitaplar da amaçlamıştır.
Tarih; Sümerlerden sonra çağın en uygar imparatorluğu olan Babil için, Yahudilerin Tevrat’la ifade ettiği kini ve karşıtlığı de gösteriyor.
Yahudilerin neden Babil sürgünü yaşadıklarını da.
Babil sürgünü; Yahudilerin dünyaya dağılması ve “diaspora” denilen durumun oluşmasının temel nedenidir. Ama sanki zorla yerleştikleri Filistin yerlileri tarafından sürgün edilmişler gibi “diaspora” anlayışını yaydılar. 3000 yıl önce Mısır’dan geldiklerinde; zalimlikle Filistin’e yerleşmiş; halkına düşmanlık etmişti. Günümüzde de benzer zalimlik sergileniyor!
Keza tarih; doğulu bir toplum olan İran’ın kralı Cirus; bir Zerdüşt hümanist olarak sürgün Yahudileri, ülkesine geri gönderdiğini naklediyor. Buna karşın monist inançlı olan günümüz Yahudilerinin nankörlüğünü de ibretlik olarak gösteriyor. Nitekim tv’lar, ateşkes sonrası evine dönen Filistinli bir çocuğun gözyaşları içinde;ki yürek burkan haykırışını gösterdi. “Ne hale getirmişler” diyerek evin ve biriktirdiği 20 “şekel”in bulunduğu kumbarasının bile talan edildiği anlattı.
Tarih, Tevrat’a göre İbrahim peygamber neslinin “tek Tanrı” inancı ile kutsandığını bildiriyor. Ama aynı zamanda İbrahim’in oğlu İshak neslinin ağabey olan İsmail nesline olan kıskançlık ve düşmanlığını da bildiriyor.
*****
Pağan Nemrut baskısından kaçan İbrahim peygamber, Yahve inancının olduğu topraklar olan Filistin’e (Kenan’a) sığınır. İleri yaşına rağmen burada çocuk sahibi olmasını Tanrı’dan diler. İlk olarak Fravun’un hediye ettiği cariye Hacer’den doğan çocuğu, İsmail’dir. Bundan sonra amcakızı olan eşi Sara’dan İshak doğar.
Fakat Yahudiler; kıskançlıkla bir şovenizm içine girmiş. Bu yüzden İbrahim peygamberi, monist\tek Tanrı inançlı dinlerin ilki olan Musa Peygamber dinini-öğretisini; Yahudi dini olarak ilan etmiştir. Bunun için zalimliğe varan mücadele içine girmiş; bir devlet (Yahuda) kurmuş. Fakat zalimlikleri yüzünden Babil imparatoru tarafından yıkılmıştır. Erkekler kılıçtan geçirmiş. Kadın ve çocukları sürgün olarak Babil’e götürmüştür. Yahudi yurdu haline getirilmiş olan Filistin\Kenan ise; yaban hayvanların yurdu haline dönmüştür. Yıllar sonra İran kıralı yurtlarına dönmelerine, Süleyman tapınağından getirilmiş eşyaların verilmesine izin vermiştir. Ancak daha sonra Roma’nın işgaline uğrayarak yeniden bir Yahudi devleti kurulması başarılmamıştır.
O günden 1946 yılına kadar dünyaya dağılmış olan Yahudiler (dispora); Tanrı’nın kendilerine vaat ettiğini söyledikleri Filistin’e dönmeyi ve yıkılmış olan Yahuda devleti yerine yeni bir devlet kurmayı amaçlamıştır. Batan Osmanlı İmparatorluğu toprakları olan Filistin’de, Abdülhamit zamanında aldıkları çiftliklere dayalı olarak İngiliz himmetiyle 1946’da “İsrail” diye bir devlet kurmayı başarmıştır.
Bu tarihten itibaren Mısır’da geldiklerinde yaptıkları gibi; İbrahim Peygamber’in diğer karılarından yürüyen nesillerden olan Filistinlileri, yeniden bu topraklardan atmak stratejisini uygulamaya koymuştur. Fırat’tan Nil’e kadar olan toprakların Tanrı tarafından, üstün kılınan Yahudi halka vaat edilmiş olduğu iddiasını sürdürmekteler!
Günümüzde yaşanan Filistin dramı, böylesi bir teo stratejinin sonucudur. Hamas gibi bir diğer fanatik grup da o strateji değirmenine su taşıyor.
*****
Günümüz Yahuda devleti, İsrail devletidir. M.Ö. 500’lü yıllarda Babil’in, M.S. 60’li yıllarda Roma’nın gazabına uğrayacağı koşullara koşmaktadır: TV kanallarından yansıyan ve yürekleri burkan Filistinli çocuğun feryadı bunu gösterir. Odasının halini ve şekeller biriktirdiği kumbarasını göstererek yaşadığı dram; Babil sürgünün neden gerçekleştiğini anımsatıyor.
Selefi bağnazlık ve “İhvani” şovenlike davranan ve fakat dünya kamuoyunu takıyye ile aşacağını sanan Türk Hükümeti de Hamas gibi Filistinlilerin dramına neden olan tavırlar gösteriyor. Tıpkı “wen minute” dendiği gibi.
Hem Filistin bahanesiyle mitingler düzenleyerek yerel seçimler öncesinde taraftar çoğaltma amacı güdüyor. Hem hükümet mahdumlarının İsrail limanlarında itibarlı bayrak göstermelerine olanak sağlıyor!
Bu noktada -inanç ve dayanışma bir yana, çıkar ve ticaret bir yana- deniyor!
Üstelik İsrail dün, Filistin dışındaki Hamas üyelerine yönelik tehdit savurdu. Türk Dışişleri hemen cevap yetiştirdi: “Böyle bir duruma kalkışmanın önemli sonuçları olacaktır” açıklamasında bulundu. Sanki Türkiye’de Hamas militanlarının bulunduğunun itiraf ettiği olarak değerlendirildi!