Fıkıh Âlimi, Cerzebeli Sufî ve İhtilal Önderi : Şeyh Bedrettin
Türkiye toplumsal yapısında, 1960’lı yıllara girerken çok ciddi ideolojik bir karşıtlık ortamı
mevcutdu. Bu fikirsel bölünmüşlük ortamı her alanda taayyün ettiği gibi akedemik araştırmalarda da
kendisini göstermişti. İşte böyle bir ortamda yapılan tarih araştırmaları zaten Tanzimatta başlayıp
Cumhuriyete giden süreçte milliyetçi güdülerin fazlaca şekil verdiği sorunlu objektif tarihçiliğimize
yeni sorunları eklemişti. Bu dönemde yapılan Şeyh Bedrettin araştırmaları da bu sorunlardan sadece
biri. 1
Daha önce Şeyh Bedrettin biyografisi hakkında okuma yapmış olanlar bilir, bu konu Türkiye
akademisinin üzerine en fazla çalışma yaptığı başlıklardan. Bu durum, şahsi kaanatleri ihtiva etmeden
yazılmış bir Şeyh Bedrettin okuması yapabilmeyi de biraz zor kılıyor. Bende bu sebepten okumalarım
boyunca bizzat Şeyh Bedrettin’inin torunu Halil b. İsmail’in dedesini anlattığı “Şeyh Bedrettin
Menakıbnamesi“ni takip etmeye çalıştım . Ama o da her ne kadar kitabında “Anlatılsın şeyhin halleri,
her ne var ise olduğu gibi.” dese de, dedesini yer yer temize çıkarmak için tarafsızlıktan uzak
yorumlara yer vermişti. Bu sebepten menakıbname ile eş zamanlı olarak cumhuriyet döneminin
ulemalarından olan edebiyat tarihçisi A. Gölpınarlı’dan sonra, özellikle tasavvuf ve tarikatler üzerine
yaptığı Türk İslam tarihi araştırmalarıyla literatüre değerli katkılarda bulunmuş tarihçilerden Ahmet
Yaşar Ocak’ın yorumlarını takip etmeye çalıştım. Son olarak basit bir Şeyh Bedrettin biyografisi
yazmaktan ziyade, ekseriyya onun fikirlerinin tarihin akışındaki önemine binaen özellikle çok cepheli
kişiliğini öncelikle Şeyh Bedrettin’in mühim eseri “Varidat” ‘a dayanarak ve ayrıca Michel Balivet’in ”
Şeyh Bedrettin Tasavvuf ve İsyan” kitabından edindiklerimle açıklamaya çalışacağım.
Şeyh Bedrettin, torunu Halil b. İsmail’in kaleme aldığı menakıbname’den edindiğimiz üzere, bir
Osmanlı emiri aynı zamanda bir kadı ve bir gazi olan baba ile, babası tarafından ele geçirilen Simavna
kalesinin Bizanslı komutanının kızı olan bir annenin oğlu olarak Simavna kalesinde dünyaya gelmiştir.
(Sene-i tevellüd : 1359). Babası ve dedesi özellikle fıkıh sâhasında hizmet verdiklerinden Şeyh
Bedrettin de öğrenim hayatında bu alanda meşgul olmuş bu alanda epey yüksek bir kademe elde
etmiş, bu durum ileride de saygın bir fıkıh alimi olmasına vesile olmuştur . Ayrıca annesinin Hristiyan
bir Grek olması da Michel Balivet’e göre genç Bedrettin’in düşünce cephesinin bu renkli aile
ortamında filizlenmeye başlaması ileride Şeyh Bedrettin hareketinin birbiri içine geçmiş Müslüman,
Hristiyan ve Yahudi topluluklarından oluşmasına neden olmuştur. Yine menakıbname’den
öğrendiğimiz kadarıyla, Şeyh Bedrettin yüksek tahsilini ifâ etme amacıyla İslami ilimlerde dönemin en
ileri gelen eğitim merkezi Kahire’ye gitmiştir. Kahire’deki öğrenim süreci Şeyh Bedrettin’in İslami
yorumunda derin değişikliklere vesile olacak olan, karşılaştıkları günden beri sohbetlerinin ve
kişiliğinin etkisinden kurtulamadığı hocası Şeyh Hüseyn-i Ahlâtî ‘ye intisap etmesiyle önemli bir boyut
kazanmıştır. Çünkü Şeyh Hüseyni-İ Ahlati genç müridine, panteist bir tasavvuf islamı ile iştigal olması
yönünde hem felsefe hem tasavvuf öğretmiştir. Hatta Ahmet Yaşar Ocak’ın yorumuna göre hocasının
Şeyh Bedrettin’i bir ara Tebriz’e göndermesinin sebebi genç mollayı orada gizli kalmış Hallac-ı
Mansur geleneğine bağlı Vahdet-i Mevcud’çu (panteist) bazı Hurufi unsurlarla temasa geçirip
onlardan etkilenmesini sağlamaktır. Böylece bahsettiğimiz Şeyh Bedrettin’in çok cepheli düşünce
dünyası bir fıkıh alimi, panteist bir sufi ve felsefe alanında akılcı bir gelenek çizgisinde ilerleyen üç
farklı Şeyh Bedrettin ortaya çıkarmıştır.
Hocasının ölümünden sonra altı sene daha Kahire’de ikamet edip onun halifeliğini yapan Şeyh
Bedrettin daha sonra (1403-1404/5) Edirne’ye ailesinin yanına gider orada Osmanlı’nın içinde
bulunduğu taht mücadelesindeki taraflardan biri olan Beyazıt’ın oğullarından Musa Çelebi’nin teklifi
üzerine onun kazaskerliğini yapar. Görevi süresince geçim kapısı sağladığı bazı kimseler Şeyh
Bedrettin’e büyük minnet duymuşlar, ona bağlanmışlar ve daha sonra meydana gelecek olan ihtilal
hareketinde onun taraftarı olmuşlardır. 2 Mehmed Çelebi’nin taht mücadelesini kazanmasıyla
beraber Musa Çelebi ve onun yakın mevkisindekiler boğdurulmuş ancak Şeyh Bedrettin, bilimsel
kişiliğine duyulan saygı münasebetiyle İznik’e sürülmüştür. Aşıkpaşazade ve Oruç Beğ kaynaklarında
2
onun İznik’ten, baş halife tayin ettiği Börklüce Mustafa’yı yönlendirdiği hatta sonrasında Börklüce
Mustafa Şeyh Bedrettin adına ayaklanınca şeyhin yakalanma korkusuyla İznik’ten kaçtığını
yazmışlardır. Böylece tarih bu noktadan sonra onu artık devlet görevlisi kimliğiyle değil ihtilalcı
kişiliğiyle yazmaya başlamıştır.
Şeyh Bedrettin Osmanlı Devleti’nin Beyazıt’ın ölümünden sonra girdiği toplumsal bunalım,
otorite savaşları ve bunun yarattığı kaos ortamı sonrası Mehmed Çelebi’nin saltanatı devr aldığı
yıllarda 1416’da Rumeli’de bir toplumsal başkaldırının önderliğini yapmıştır. Menakıb yazarına,
Solakzâde ve Taşköprizade’ye göre esasen Şeyh Bedrettin devlete isyan etmemiş, bir yanlış anlama
sonucu iftiraya uğramıştır. Ahmet Yaşar Ocak’a göre ise Şeyh Bedrettin
eğer gerçekten bir saltanat davasına kalkışma niyetinde değilse, Kahire’den ayrıldığı yılda
neden doğrudan Edirne’ye ailesinin yanına gitmek yerine önce Konya’da Osmanlı’nın en güçlü rakibi
olan Karamanoğlu’nun yanında kalmış, sonra Şeyh Bedrettin isyanıyla bağlantılı olduğunu
düşündüğümüz Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal isyanlarının çıkacağı Aydın illerini gezmiştir? Yaşar
Ocak’a göre bu Anadolu yolculuğu ihtilal öncesi bir çeşit nabız yoklamaktır. Yine, Börklüce Mustafa
isyanının çıktığı dönemlerde Şeyh Bedrettin’in ailesini bırakıp İznik’ten kaçmasını ve önce
Osmanlılarla hasım olan İsfendiyaroğulları’na , onlardan destek göremeyince zamanında Osmanlılar’ı
ağır bir yenilgiye uğratmış olan Timurlu devletine gitmek istemesi de Osmanlı’lara karşı girişeceği
isyanda Şahruh’un desteğini almaya yöneliktir. Peki Şeyh Bedrettin neden isyan etmiştir? İsyanın
birleştirici unsurlarına ve sosyal tabanlarına baktığımızda açıklamasını daha kolay yapabildiğimiz bir
husus. Hatta bu unsurlar isyanın neden inhilâle uğradığını, başkaldırı sırasında Şeyh Bedretin’in
neden ihanete uğrayıp taraftarlarından bir kısmının saf değiştirdiğini de açıklıyor.
Öncelikle bu isyan bir siyasal harekettir çünkü Şeyh Bedrettin, son tahlilde kardeşler arası
iktidar mücadelesinin yarattığı ekonomik, sosyal, bunalım döneminde bu kaos ortamını düze
çıkaracağı iddiasıyla taraftar toplamıştır. İkinci olarak bu bir dinî harekettir. Çünkü şeyh Bedrettin sufi
kimliği etrafında çok sayıda derviş toplamış ve bu dervişler kadrosu Osmanlı resmi sunilik ideolojisine
ters düşen heterodoks unsurları (panteist, vahdet-i mevcud, hurufî, kalenderî) içinde barındırmıştır.
Hatta bu sebepten bazı Osmanlı kaynakları3 ondan ve onun hareketinden zındık ve mülhid (Ocak.)
olarak bahsetmiştir. Bu halk hareketinin önemli diğer taraftarlarıysa bir kısmı hristiyan ve Yahudi
olan Mehmed Çelebi’nin topraklarını ellerinden aldığı feodaller, uç beyleridir. Kendisi de köklü bir gazi
geleneğinden gelen Şeyh Bedrettin’in doğru bulduğu feodal düzeni, feodallerden yana politika izleyen
Musa Çelebi sağlamaktadır, zaten o zamanında bu yüzden onun kazaskerlik teklifini kabul etmiştir.
Mehmed Çelebi ‘nin ise izlediği bu merkeziyetçi siyaset isyanın önemli sebeplerinden biri olmuştur.
Ancak bu unsurlar aynı zamanda isyanın başarısız olmasına da neden olmuştur. Çünkü ellerinden
alınan topraklar için bu başkaldırıda saf tutan Müslüman sipahiler ve Hristiyan feodaller ihtilal
esnasında kendilerine toprak vaat edilmesi üzerine taraf değiştirmişler, Şeyh Bedrettin’in yanında ise
sadece küçük bir derviş topluluğu isyanın sonuna kadar Osmanlı güçleriyle çarpışmışlardır. Hatta bu
uç beyleri bizzat Şeyh Bedrettin’i yakalayıp Osmanlı askerlerine teslim eden kişilerdir. Sonunda Şeyh
Bedrettin devlete isyan suçundan, yine bir zaman en yakın dostları olan kişilerin idam edilmesi
yönündeki ısrarlarının yarattığı hayal kırıklığıyla ve “kanı helal, malı haram” fetvasıyla idama mahkum
edilmiştir. 4
-- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- --
1- Sağ ve sol tarafların Şeyh Bedrettin’i kendi ideolojik kavgalarının içine çekmeleriyle ilgili bkz.
Mehmet Ali Ergün-Elif Altındağ “Sağ ve solun Şeyh Bedrettin’i”
2-Ahmet Yaşar Ocak. Osmanlı toplumunda zendeka ve ilhad hareketleri. s.208
3- Bkz. İdris Bitlîsî “Şeyh Bedrettin haramları helal saymış, din ve emzhep bağlarını ortadan kaldırmak
istemiştir.”
4-Uzunçarşılı c.1. s.364