İLTER AVCI

İLTER AVCI

EY TÜRK TİTRE VE KENDİNE DÖN

Bu söz asırlardır, dilimizde ama maalesef bir türlü dönemiyoruz.

Birimiz Arap seviciliğine giriyor, birimiz ise batı kültürüne, bunun için kültürümüzü yok ediyoruz.

Batıdan teknoloji ve bilim dalından yararlanacağız ama örf ve adetlerimizi Arap kültürü ile değil Türk kültürü olarak koruyacağız yani Göktürk aslımıza döneceğiz.

Türk tarihini anlayabilmek için, Türk devlet yapısını olduğu kadar,

Türk kavminin bu konu ile ilgili fikir ve düşüncelerini de bilmek ve tanımak gereklidir. Aileden başlayan bu düşünce zinciri, büyük Türk topluluklarına kadar yayılmıştı. Türkçe konuşan ve ortak bir geleneğe sahip olan Türkler , tarih boyunca birçok devletler kurmuşlardır. Ancak kavmine ait gelenekler ile düşünceler , her kurulan yeni devlette kaybolmamış ve kendini yeniden göstermiştir. Elbette ki yeni çağlar yeni yerler ile yeni dinler , bu düşünceleri , bazı değişikliklere uğratmışlardır. Ancak bir erdem , yani fazilet anlayışı Göktürklerde de , buda dinine giren uygarlıklarda İslamiyetin şerefli bir kılıcı olan Müslüman Osmanlılarda da , hem erdem sözü ve hem de fazilet anlayışıyla devam etmişti. Üzerinde durmak istediğimiz asıl mühim nokta budur . Süleyman Çelebi Mevlid’inde, Allah ile tanrı sözlerini yanyana söylemekte hiçbir sakınca duymamıştı. Böylece , halkın Türk olan inanışları ile davranışları sözlerde de kaybolmamışlardı. Belki buna , İslamiyet ile eski Türk geleneklerinin geniş çapta , çatışmamış olması da sebep olmuştu. Anadolu’nun fethi ve bir Türk yurdu olarak kurulma sıralarında Süryani Mikail’in söylediklerine burada hak vermekten başka bir şeyde , elimizden gelmiyor. Türk hakanlarının yakın bir dostu olan bu Süryani tarihçisine göre Türklerin eski inanışları ile dinlerinin İslamiyette çok yakın olması nedeniyle , Türkler İslam diniyle uyuşmuş ve onun içinde kolaylıkla kaynaşmışlardı. Bu kitabımızın içinde güdülen en önemli tez ve amaçlarımızdan biride, budur. Bize ve vesikalarımıza göre bu görüş , çok yerin de ve doğrudur. Ancak Türk kavimleri içinde bu düşünceler ile inanışları güden ve geliştiren, bilge kişilerin rollerini de unutmamak gereklidir. Yoksa halk gelenekleri statik ve durgun olmuşlardır.

Her şeyden önce , Türk tarihini bölünmez bir bütün olarak ele almak ve bunu , böyle kabul etmek zorunda idik. Türk tarihi , Türk kavimleriyle , Türk milletinin bir hayat hikayesidir. Devletler yıkılıp , yeniden kurulabilirler. Ancak kalıcı olan , Türk milleti ile Türk kavimleri ve onların zihinlerindeki düşüncedir. Türk devletlerinin çekirdeği de ailedir. Aile bozulmadıkça , bu düşünce ve anlayış devam etmiş ve devam da edecektir. Bundan dolayıdır ki bu kitapta , halk inanışları ve bunlarla ilgili davranışlar ile düşünce düzenleri üzerinde geniş olarak durulmuştur. Yerler ve dinler değişebilirdi. Ancak kalıcı olan, Türk ailesiyle Türk toplulukları idi.

Osmanlılarda olduğu gibi Göktürklerde de devlet toprağı içinde oturan fakat Türk olmayanlara daha adil ve daha şefkatli davranılmıştır. Asayiş ve adalet kurulduktan sonra, Türk olmayanların da kendi örf adetleriyle yaşamalarına izin verilmiştir.

Türk töresi , bir devlet düzeni ve Göktürk yazıtlarını okuyan V.Thomsen‘in de  güzel yorumladığı gibi , ”bir devlet gücü ve otoritesi idi”. Bu düzen ile otoriteye bağlı kalan herkes, kendi gelenekleriyle serbest olarak yaşayabilir ve devletin nimetlerinden bol bol yararlanabilirdi. Göktürklerde, büyük ticaret şehirleriyle Batı Türkistan’ın idaresi, bu idare düzeninin en güzel örnekleriydi. Selçuklularda da durum aynıydı. Ancak herkes, devletin demirden yumruğunun, kırmızı bir kadifeyle örtülmüş olduğunu, bilirdi.

Türk’ün önsözü Orhun Abidelerinde yazılıdır onun içindir ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’de bu durumu nutuk da ve Gençliğe Hitabesinde söylemektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İLTER AVCI Arşivi