ESKİ FİLME YENİ VERSİYON
Son günlerde siyasetin ana konusu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verileceği varsayılan “Siyasi yasak”
Malum her siyasi yasak Türk seçmeni üzerinde bir mağduriyet mefhumu yaratır ve doğal olarak “mağdurun” yanında yer alır…
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı 25 yıldır iktidara taşıyan öykünün başlangıcı da böylesi bir siyasi yasağa dayanıyor..
Öyle ki; Cumhurbaşkanı Erdoğan, İBB Başkanlığı görevini yürüttüğü dönemde Siirt'te yaptığı konuşmada, "Türkiye’de düşünce özgürlüğü yok ve ırk ayırımı yapılıyor. Referansımız İslamiyet. Bizi hiçbir zaman sindiremezler. Batı insanının bile inanç hürriyeti var. Türkiye’de neden buna saygı gösterilmiyor? Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz, camiler ise kışlalarımızdır. Okunan ezanı kimse susturamayacak. Türkiye’deki ırk ayırımına kesinlikle son vereceğiz. Çünkü RP diğer partilerle zıt fikirde" demişti.
Erdoğan ,, 27 Mart 1994'teki yerel seçimlerde İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı için Refah Partisi'nden aday olmuş ve , %25,19 oy oranıyla seçimlerden birinci sırada yer alarak İstanbul büyükşehir belediye başkanı seçilmişti
Seçim sırasında siyasi ortam müsaitti, CHP’li Sözen iktidarı İSKİ skandalı ile büyük yara almıştı. Türkiye, İSKİ Genel Müdürü Göknel’in hem yolsuzluğunu, hem de aşk öyküsünü tartışmakla meşguldü.
Hatırlayalım, Erdoğan’ın cezaevine girmesiyle sonuçlanan süreç, 12 Aralık 1997 günü Siirt’te bir miting sırasında yaptığı konuşmada okuduğu bir şiire dayanıyor. Erdoğan’ın okuduğu dörtlüğün Ziya Gökalp’in 1912 yazdığı “Asker Duası” isimli şiirinin değiştirilmiş bir versiyonu olduğu iddia edilmişti. Ancak daha sonra, Erdoğan’ın okuduğu şiirin “Asker Duası” ile ilgili olmadığı ortaya çıkacaktı.
Erdoğan’a verilen siyasi yasak sonrası, özellikle siyasi referansını İslam’dan aldığını söyleyen seçmen kitlesiyle, düşünce özgürlüğüne inandığını iddia eden sol aydınlar arasında büyük bir tepki oluştu. Sağ seçmen “yasaklanıyoruz” tepkisiyle, sözde sol seçmende “yasaklara olan karşıtlığı” gerekçesiyle Erdoğan’a destek verdi.
Ve Erdoğan hapse girdi. Siyasi yasaklı oldu.
Erdoğan, kendisine yeterince sahip çıkılmadığını iddia ettiği varsayımıyla Refah Partisi’nden “Milli Görüş gömleğini çıkarıyoruz” diyerek istifa etti ve seküler seçmeninde gönlünü kazanmayı bildi.
Tüm bunlar olurken Türkiye Ecevit’in DSP’si, Bahçeli’nin MHP’si,, Mesut Yılmaz’ın ANAP’ı iktidardaydı ve Türkiye hem sosyal, hem de ekonomik olarak patinaj yapıyordu. ABD’nin uzun süredir planladığı “Türkiye’de hafif bir dinsel iktidar kurulmalı, az miktarda yeşil enjekte edilmeli” istemi için olumlu bir durum oluşmuştu. Artık Türkiye’deki siyasal iklim değişmeli ve yeni bir düzen kurulmalıydı.
Siyasi Yasak nedeniyle popülaritesi tavan yapan Erdoğan işte bu gürültüler arasında - Adalet Ve Kalkınma Partisi’ni, yani AKP’yi kurdu… Hedef daha adil bir Türkiye ve hızla kalkınan bir ülkeydi. Ama her şeye rağmen Erdoğan siyasi yasaklıydı.
Parti, 14 Ağustos 2001'de kurulduktan yaklaşık 1 yıl sonra Recep Tayyip Erdoğan'ın ebeveynliğinde 2002 genel seçimlerine katıldı. AKP 365 milletvekili çıkararak tek başına iktidara geldi.
Başbakanlığa partinin kurucularından Abdullah Gül getirildi. Bu arada Erdoğan siyasi yasaklı olduğu için hiçbir siyasi görevi yoktu: Ama ABD’de Başkan Bush resmen Erdoğan’ı Beyaz Saray’a davet etmişti. O günlerde Irak savaşı dünyayı kasıp kavuruyordu.
İşte o günlerde Pentagon'un ikinci adamı ünlü Neo-Con Musevi asıllı Paul Wolfowitz Ankara ye geldi..
Yetkisiz danışmanı Cüneyd Zapsu Erdoğan adına Washington'la resmi temaslar yapıyordu.
Irak işgalinin şahini Wolfowitz, Başbakan Abdullah Gül dururken yasaklı Erdoğan'ı Başkan Bush adına Washington'a davet ediyordu..
Vatandaş Erdoğan "ivedi" çağrıya evet diyor ve 10 Aralık 2002 ‘de Washington’a yani ABD başkentine gidiyordu.
Bu kez durum farklıydı. Hiç bir resmi sıfatı yoktu ama muhatabı ABD Başkanı Bush'tu. Hiçbir siyasi kimliği olamayan Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti devleti adına hayati kararlar almak için Washington’daydı.
Orada bir şeyler konuşuldu ve bu konuşma hep bir sır olarak kaldı.
Bu Erdoğan’ın 26 yıl sürecek (yeni başlayan 5 yıllık süreç dahil)siyasi iktidarının öyküsü… Bu öykü bir “siyasi yasak” ile başladı…
Şimdi gündemde yine bir İBB başkanı ve yine bir siyasi yasak var…
Anlaşılan o ki; kimileri (!) Kılıçdaroğlu’nun keskin ifadelerinden hoşlanmıyor. Propaganda sürecinde Kılıçdaroğlu için esen bahar rüzgarları her nasılsa seçim sandığında tersine dönmüş gibiydi…
Öyle ki; “siyaseten mevta” olanları tabutundan çıkarıp yeniden diriltilen bazı “siyasi zombiler” bile son anda Kılıçdaroğlu’nun kuyusunu kazabiliyordu artık.. Seçimin kaybedildiğinin hemen ertesi günü “İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu’nu devirmek için harekete geçmesi bize Erdoğan’ın efsanevi iktidarına götüren yolculuğunun öyküsünü ister istemez hatırlattı…
Yine işin bir başka tarafı da yabancı basının İmamoğlu’na verdiği desteğin sınırsız olması ve Türkiye’deki bazı “paydaş!” kanalların ani çark edişi de ilgi çekici…
Anlaşılan, Türkiye için yeni bir senaryo hazırlanmış ama önce aktörlerin belirlenmesi ve bunun içinde bazı temasların yapılmasına gerek vardı. Yakında ilginç temaslar olursa şaşırmamak gerekiyor.
Yine bir yasak ve yine liderliğe oynayan bir isim…
Yani bu film yeni bir film değil, belki yeni versiyonu olabilir…