RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Ertuğrul 1890

Bir film. 25 Aralık’tan beri gösterimde. Salonlar yüzde 60 nispetinde seyirci çekiyor. Türk-Japon ortak yapımı. Tarihi bir vakanın anlatımı. Puroje tasarımı ve senaryo takip görevlisi Japon. Türk ve Japon oyuncular rol almışlar.
Türk oyunculardan bazıları:Kenan Ece, Mehmet Özgür, Tamer Levent, Alican Yücesoy, Uğur Polat.
Japon oyunculardan bazıları:Nauto Takenako, Tokiyako Nağaşimo, Ayumi Takano, Takasi Sasano, Kazumi Matsuzava.
Sultan Abdulaziz’in inşa ettirdiği, İngiltere’de verimli hale getirdiği Ertuğrul Fırkateyni 1889’da Japonya’ya dostluk ve dış destek arayışı için yola çıkıyor. Binbir engellemeye rağmen başşehire ulaşıp, Hakan’ın hediyelerini, duygu ve düşüncelerini iletmeye muvaffak oluyor. Ancak dönüş yolunda fırtınaya yakalanarak Oşimo adası yakınında kayalıklara da bindirince bir felaket yaşanıyor. 618 denizci ile yola çıkan Ertuğrul’dan 59 ölü ve yaralı toplanıyor. Geri kalan denizler gibi geniş bir mezarın sahibi oluyorlar.

Xxxx

Geminin Japonya’ya gidişi çok kısa geçilmiş. Yollarda muhatap olunan casusluk faaliyetleri görmezden gelinmiş, ve duygusal alan çok da dikkate alınmamış. Filmde daha çok Japonya’nın felaketzedelere yardım ederken hiç de imkean sahibi olmadıklarının altı çiziliyor. Belli ki Türk yazarların yazdıkları dikkate alınmamış. Ziya Şakir’in yazdığı 151 nolu şehit romanı dikkate alınsaydı daha dıramatik bir film çıkacaktı ortaya.

Xxxx

Film bir yerde adeta durdurulup başka bir uluslar arası yardımlaşma hikeayesine geçiliyor. Son derece yanlış bir ekleme. Turgut Özal’ın iktidarında Türk devletinin savaşın ortasında kalan Japonların ülkelerine dönmesini sağladığı anlatılıyor. Bu filmin sadece Ertuğrul faciasının filmi olmasını isterdim. Ertuğrul Faciası tek başına onlarca filme konu olabilecek kadar zengin bir konudur. Bir de buna başka olayları katmak gerekmezdi ve zaten son derece sırıtıyor.

Xxxx

Görsellik ve ses üretimleri son derece başarılı bana göre. Bir facianın duygu yoğunluğu da yaşatılıyor. Seyrederken kimi zaman gözlerim doldu. O acıyı biraz yaşar gibi oldum. Ama dediğim gibi ekleme bölümü filmi amacından başka yerlere taşıdı.
Film Ertuğrul Fırkateyninin ikinci çarhçıbaşısı yüzbaşı Mustafa’nın ağzından anlatılıyor. Tabi çarhçı başı günümüzde çarkçıbaşı haline gelmiş. Yüzbaşının yeğeni bir genç hanım erkek kıyafetinde  fotoğrafçı olarak gemiye dahil oluyor ve sonunda 151 nolu şehid olarak tarihe geçiyor. Bu konu ne yazık ki filmde yer almamış. Halbuki Türk yapımı bir film olsaydı bu konu öne çıkar ve daha duygu yoğun bir film olurdu. Yani filmi yapanlar Turgut Özal eklemesi yapacaklarına Ziya Şakir’in kitabından bir şeyler alsaydılar daha iyi bir kurgulama yapabilirlerdi.

Xxx

Ertuğrul gemisinin yola çıkış zorunluluğu, Türk devletinin hangi yabancı güçlerin kıskacında olduğu, nasıl bir siyasi manevra ihtiyacıyla yola çıkarıldığı, yola çıkarılırken bütün tedbirlerin alındığı, yapılabilecek her şeyin yapıldığı anlatılmadan Ertuğrul Faciası  Abdülhamid’in ihtirası olarak yaşanmış bir facia şeklinde anlaşılabiliyor. Yani Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı filme yaptığı katkılarla yine Osmanlı atalarımıza sövmenin bir yolunu bulmuş gibi. Yine Cumhuriyetten önceki devlet adamlarımıza kem gözle bakmak hastalığı kendini açıkça gösteriyor.

Xxxx

Herkes şunu iyi bilmeli. Her yönetim, her iktidar, her idare kötü yapmak için kötülük yapmaz. İyi niyetlerinden şüphe etmek hamakattir. Gelmiş geçmiş hiçbir Türk devlet adamını hain ilan etmek, düşman ilan etmek, kötü ilan etmek, nesillere böyle tanıtmak millete ve devlete hizmet değildir.
Bırakalım geçmiş geçmişte kalsın. Ölülerimizi hayırla yad edelim, ya hayır söyleyelim ya da susalım. Ama bunu herkesi için yapalım. O başka, bu başka gerzekliğinden sıyrılalım

<