EKONOMİDEN VAZ GEÇTİK YİRMİ YILDA AHLAK NE OLDU?
Dünyada en az kötü yönetim biçimi; demokratik rejim kabul edilir. Bunun fazileti; yurttaşların belirli aralıklarla yöneticilerini yenileyebilmeleridir. Halk; sandık yoluyla toplumsal kalkınmayı gerçekleştiren ve bireysel geliri arttıran yöneticiler takdir; ekonomik darlığa düşürenleri tekdir eder.
Son yirmi yıldır Türkiye’yi yöneten “tek adam” iradesi; mutfaklara bolluk bereket yerine ateş getirdi. Ekmek, soğan, domates, kuru fasulye bile altın fiyatında oldu. Buna karşın yirmi yıl öncesinin yarım papuçluları ülkenin sayılı zenginleri arasına girdi.
Nasıl oldu bu iş?
Alın teri, aklın üretimi ile mi gerçekleşti?
Okus pokus gibi…
Rahmetli Süleyman Demirel; “tencerenin yıkmadığı iktidar yoktur” demişti. Ama himmet nasipli yandaş yurttaşlar hikmetiyle bu ilmi gerçek de değişti. İnsanlar “cellatına aşık” oldu! Demokrasi ve özgür oy; sözde kaldı.
Üretim yapan, ulusal geliri artıran fabrikalar yandaşlara satıldı. Köşe döndüren betoni yatırımların sadakasıyla oy devşirildi
En çok dindar görünen bir dönemde, en büyük dine aykırılıklar yaşandı.
Şehit cenazeleri arasında bile ayırım yapıldı. Cenaze törenlerinde linç girişimleri organize edildi. İktidarın azmettirmesiyle birçok gazeteci, siyasetçi yolları kesilerek darp edildi. Rakip siyasetçinin namusuna dil uzatıldı. Bir diğerinin teröristlerle yan yana olduğu kaset montajlarıyla iftira etmekten çekinilmedi.
Secde eden başa yakışmayan ağız ve bu ağızdan çıkan küfürler, iftiralar, yalanlar ortaya çıktı.
*****
İslam Peygamberi, “ahlakı tamamlamak için geldim” diye buyurmuştur.
Ahlakı olmayan kişi ve toplumların dini olmayacağı; hem dinsel hem bilimsel bir gerçektir.
Bu gerçeklerin bilincinde olduğu için İskender Öksüz[1]; “Çocuklarımızı yetiştirirken sağlıklı toplum talep ediyoruz (…) Şimdi soralım: Çocuklarımızın yetiştiği ahlak ortamı temiz mi? Sağlıklı mı? Apış arasına sıkıştırılan ahlaktan değil, insan fıtratındaki ahlak anlayışından bahsediyorum. Özü ile sözü bir olmak. Dürüst olmak, yalan söylememek, çalmamak, güvenilir olmak…” der.
Siyaset aktörlerinin o güne kadar gösterdikleri ahlakla bağdaşmayan söz ve eylemleri haklı olarak eleştirmiş. Çocuklara kötü örnek olduklarını ifade etmişti.
Seçim sürecinin yaşandığı bu dönemde, kimi siyasi aktörler propaganda ve söylemlerde ne kadar ahlaklı davrandığı bir daha görüldü: Ne dine, ne ahlaka ve ne de vicdana uyan söz ve eylemlere tanık oluyoruz.
En büyük günah, ayıp ve ahlaksızlık olan yalan ile iftiradan kaçınılmıyor. Bu ahlakla, örnek olmaları gereken toplumdan oy talep ediyorlar.
Ne yüzleri kızarıyor. Ne vicdanları sızlıyor.
Sözlük anlamıyla dinsiz imansız gibi fütursuzluktur.
Ekonomik dar boğazda sıkışan “ferasetli halkı” test eden anketörler; umut veren anketler yayınlamıştı. Örneğin 14 ayrı araştırma şirket ikisi hariç, “Altılı İttifak” partilerinin önde olduklarını açıklamıştı. Cumhurbaşkanlığı konusunda da; Kılıçdaroğlu ile Erdoğan oranları da verilmişti. Buna göre Kılıçdaroğlu\Erdoğan oranları; Avrasya’da 53.5\39.7, Mak 47.8\43.7, T. Raporu 54.5\45.6, Ar-G 46.2\43.1, Aksoy 55.6\44.4, Piar 57.1\42.9, Alf 55.1\44.9, Saros 42.6\41.1, Yöneylem 43.8\39.2, Gezici 53.4\39.2, Orc 48.9\41.5, Areda 51.4\41.8 ve Sonar 48.3\44.4 olarak açıklamıştı.[2]
14 Mayıs’tan 19 gün önce durum buyken; Ramazan hürmetine gerçekler nasıl ters olduğuna aynı anket şirketleri bilimsel bir gerekçe bulamadı halen.
*****
Yaygın kanıya göre iktidar partisi; Muaviye’nin kendisi ve oğlu için biat alıp saltanat sistemini kurduğu aşamada yaptığını yapmış. Devletin bütün olanakları, makamları ve Beytülmal varlığı dağıtarak biat alınmıştı.
Kendi ülkesinde oy kullanmayan ama dilini öğrenmediği vatandaş edilip oy kullandıran Türkiye’de; siyasetçilerin Muaviye ferasetinden yararlanmadıkları söylenebilir mi?
Devrimizde ve memleketimizde de olabilir mi?
Öyleyse son söz, Öksüz’ün söyledikleri olur:
“Makamlara kopyayla, intihalle, topille gelinebilir. Dünyanın her yerinde olur. Basın bunları işaret eder. Fakat çoğu toplum bunları bulur. Ve bunlar hızla topluma zarar verebilecekleri yerlerden uzaklaştırılır Ama bir nokta vardır ki, o nokta geçildiğinde artık hırsızlar, sahtekarlar, kişiliksizlikler uzaklaştırılamaz. Tersine, hırsız olmayanlar, dürüstler, kişilik sahibi olanlar ahlaksızların hışımına uğrar…”
[1] İskender Öksüz, 7 Nisan 2023, Karar Gazetesi.
[2] Can Ataklı-25 Nisan 2023 günlü Korkusuz Gazetesi
Tepe1616hotmail.com