RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Düşünme bir disiplindir

Düşünme bir disiplin, beyin dediğimiz organımız düşünmenin merkezi. Duyu organlarımızın ve hissiyatımızın, intibalarımızın birer malzeme olarak beyin değirmeninde öğütülmesine akıl diyoruz. Beyin değirmeni herkeste, gelişmiş her hayvan ve insanda var. Değirmenin çalışması, üst üste konulmuş iki taştan alttakinin sabit durması ve üsttekinin dönmesi gerek. Beynin çalışması, değirmenin çalışması, üstteki taşın alttaki taşla arasına giren her şeyi öğütmesi demek. Kelime anlamıyla bir şeyi bir başka şeye bağlamak olan akıl bu. Değirmen boşa dönebilir. İki taş arasına malzeme gelmediği halde değirmen dönebilir. O zaman iki taş birbirine zarar verir. Buna da akıl hastalanması, akıl hastalığı diyeceğiz. Malzeme gelmiyor diye değirmen dönmesini durdurmaz. Öğütülen malzemenin varlığı, niteliği, miktarı, geliş hızı çok önemli.

Xxxx

Çalışan beyin değirmeni yani akıl kendisine taşınan algıları, duyumları, hissiyatları, sezgileri öğütür. O yüzden malzemenin niteliği, doğruluğu, hakikiliği, sahteliği, yalanlığı önemlidir. Yanlış malzemeden iyi bir düşünce elde edilemez. Bu yüzden gelen malzemenin yalanını, yanlışını, yanlısını, kasıtlısını ayırmak da çalışan değirmenin aklın görevi.

Xxxx

Değirmen taşının biri sabittir. Mevlana’nın pergelinin bir ayağı da sabittir. Değirmen taşının üstte olanı hareketlidir, döner. Mevlana’nın pergelinin bir ayağı da  alemleri dolaşır. Düşünen insanın sabiti olmalıdır. Gezineni olmalıdır. Yani bir dayanak noktası olmalı ve o sabit olmalı, bir gezinen ayağı olmalı o arayışta bulunmalı. O gezinen ayak dönüp dolaşıp sabite kavuşmalıdır. İşte sağlıklı düşüncenin temel şartı budur.
Bazan düşünen insan hayal kurarak çok açıklara gider. Çünki hayalin önünde engel yoktur. Bazan düşünen insan rüya alemine dalar, olmazları olur kılar. Çünki rüyada varlık aleminin sınırları, imkeanı, imkeansızı olmaz. Hayal ve rüya düşüncenin küheylan bir at sırtında özgürce, sınırsız hürriyet içinde yol almasıdır. Sonra küheylanın sırtından inilir, o hayaller ve rüyalar ayıklanır. Olabilirleri seçilir. Düşünce olarak ifade edilir. Hayal ve rüyası olmayan adam düşünce adamı olamaz.

Xxxx

Duruş ve ilke adamı Sezai Karakoç, Namık Kemal, Ziya Gökalp, Yahya Kemal, Peyami Safa ve Mehmet Akif’in düşünce dünyasını, bilhassa özlemlerini, ümit ve hayallerini, saadet rüyalarını tek tek inceledikten sonra hepsinin de iyi niyetini teslim etmekle beraber yanıldıklarını anlatır.
Neden yanıldıklarını ise bir medeniyet tasavvurlarının olmayışına bağlar. Esasında bu isimler arasında bir tek Yahya Kemal’in bir medeniyet tasavvuru vardır. O tasavvur küçük ölçekte tesis edilmiş, Kubbealtı camiasında gerçekleşmektedir.
Sezai bey onların bir medeniyet tasavvurlarının olmayışını öne çıkarırken çok haksız değil. Ama esas mesele medeniyet tasavvuru eksikliği de değildir. Esas mesele sabit ayağın olmayışıdır. Mevlana pergelinin sabit ayağı vardır ve beyin değirmeninin sabit taşı vardır.

Xxxx

Tanzimat tarihinde ilan edilen bir hattı Hümayun değildir. Sabit istinat noktasının kaybedilişidir. Kendi mensup olduğu medeniyetten ümit kesmenin ilanıdır. Batı casusları Müslümanlar üzerinde yüzyıllardır yaptıkları ameliyatı başarıyla tamamlamışlardır. Müslümanlar, her milletten, her ırktan Müslümanlar mağlubiyeti kabul etmişlerdir. Kendi medeniyetlerinin değer üretemeyeceğine, yani yaşamayacağına iman emişlerdir. Bir başka medeniyete dahil olmaya göz dikmişler, ama bunun nasıl bir şey olduğunu görememişlerdir.

Xxxx
 Şimdi 200 yıl sonra kimi insanlar vahameti görüyor, ama başkalarını inandıramıyorlar. Muasır medeniyet seviyesini hedef gösterenler, o günün şartlarında belki de çaresizdiler. Ama bugün muasır medeniyet seviyesi bizi hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Çünki o seviye o medeniyete aittir. Herkes kendi medeniyetinin içinde saadeti yaşayabilir. Balık denizde, kuş havada, sincap ağaç dallarında, yılan kayalıklarda.

Xxxx

Bir an önce, hemen şimdi milletimiz İslam Medeniyetine, Hakikat Medeniyetine rücu etmelidir. Batıcı aydınlar ahmak, Batılılar zalimdir.

<