DOKTORLARIMIZ..
Mevlana bir insanlık sevgisi ortaya koymuştur. Doktorlarımız böyle bir sevgi yumağı içinde daima, sağlıklı yaşamın mimarları olmuştur.
Sağlık sorunlarını iyileştirme çabaları sürdürülürken birden hızlı yayılma gösteren Koronavirüs olayları, beklentileri çıkmaza sokmuştur.
Sözün özüne bakılırsa, doktor, hastane, hasta ilişkilerinde bir sağlık problemi yumağı olmuştur.
Doktorlarımız, bilimsel verilerin birikimini mesleklerine aktarmakta, mesai avantajından mahrum kalmıştır.
Doktorlarımız için sevgi, şefkat, cesaret, inanç ve umut gibi pozitif düşünceler, hasta yoğunluğu ile baraj altına düşmüştür. Günlük klinik uygulamalarında hekimlerimiz huzur içinde olmalı ki, hastaneler sağlığın iflas ettiği yerlere dönüşmesin.. Ama, burada bir gerçeği de vurgulamak isteriz. Hastanelerimizin gelişen alt yapılarında da bahsetmek yararlı olur.
Koronavirüs olaylarında hastanelerimizde tüm personeliyle, doktorlarımızın ve sağlık uzmanlarının özverileriyle destanlaşmış mucizeler yaşanmıştı..
Türkiye, dünyadaki sağlık hizmetlerinin birkaç adım önünde oldu. Takdir büyüktü. Virüsün yayılma alanını daraltacak sağlık önlemleri ileri boyuttaydı. Ancak, halkımızın önlemlere tam uyma konusunda, takındığı “gevşeme” tutarsızlığı nedeniyle test sonuçları sıkıntılı rakamlar veriyordu..
Vatandaşımızın karakterine yer etmiş alışkanlıkların içinde “boşboğazlık” sayılan, doktorluğa odaklanmak gibi davranış bozuklukları da görülmektedir. Çevrelerinde, hastalıklarından söz edenlere, ilaç önermekte ürkütücü becerileriyle öne çıkanlara ne demeli? Çok bilmişlik eylemlerini böyle pervasızca sürdürenler neden toplumu “İlkelliğe” zorlar?
Ne yazık ki, çoğumuz bu tür densizlerle kişiliğimizi etkiler dururuz.
İnsanları alışkanlıkları yıpratır.
Yaşamlarında, yaşlılığın erken planlamasında en kârlı çıkan kaç insan gösterebilirsiniz. Bunlar gözümüzden kaçan şeyler olmamalıdır. Gözlemlerimize dayanarak, sağlık konularında kendimize zarar verecek davranışlara pek çoğumuz kapılmış gidiyoruz. Tıbbi bir gerçektir:
“İnsan yaşlandıkça damak zevki artar, sağlığından olur..”
Yaşlandıkça çenesi açılır, çok konuşur. Çevresindeki dostlarını kaybeder.”
Kendilerini, hekim bilgilerine sahipmiş gibi etraflarına sağlık önerileri empoze etmeye kalkanların, hastalar üzerindeki arizalarını uzman hekimlerimiz, binbir güçlükle tedaviye çalışmaktadırlar.
.. En kestirme yol aklın göstereceği adrestir:
“Doktorluk..”
Toplum artık bu gerçeği kavramalıdır. Bilinçsiz bir yürümenin, yahut dikkat yoksunluğunun başında travmatik olaylar geldiğini aklımızda canlı tutalım. Kendi alışkanlıklarımızın farkına varmazsak kemiklerimizi kırar, bir tarafımızı sakat bırakırız. Vücudun kas bağlantılarıyla ilgili arıza gösteren semptomları, bunlarla ilişkili dolaşım sinirsel hormon hastalıkları, ömrümüzü aşmamıza engeller getirebilir.. Sözgelimi doktorlarımız güne başlarken kendilerine “Hastalarıma nasıl hizmet verebilirim..” diye sorarlar.
Doktorların bu yöntemini çok yararlı bulurum.
Vücudumuza “fren” gerektirecek organların durumunu bir kere değil, bin kere düşünelim. Ülkemizde 365 gün bilmemiz gereken bir sağlık sorunu varsa, bunları sınıflandıralım.
Sağlığımızı en ufak bir gaflet halinde körelten olayların ilk sırasını “kırık-çıkık” dedikleri “ortopedi” hastalıkları almaktadır. Hani, ayak çalışır, el işlerse” hayat yürür ya..
Ayakla ilgili sıkıntılı bir durumumu, hastanelerin “pandemi” yoğunluğundan aşırarak tatil dinlencesi için bulunduğum Çanakkale Lapseki’de “çare ve şifa” ile buluşturdum.
Mesleğinde bilge, ihtisas sahibi Opr. Dr. Hasan Keser, kemik ve kas doktoru ayak sorunumu meslek aşkı enerjisiyle teşhis “kutsallığına” örnek oldu.
Övgü ve takdir duyguları, insana yaşam gücü kazandırır.