SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

DİPLOMASİ MANTIĞI ÇÖKTÜ MÜ

Olaylara, geçmiş yazılarımızda nasıl isabetli bir teşhis koyduğumuzu hatırlatmak gereğini duydum.

Son aylarda yeni bir diplomasi türü; dünyadaki süper liderlerin gündeminde, eylem amaçlı kullanılıyor.

İlginç mantık oyunları, diplomatik kuralların “pabucunu dama atmış” görünüyor.

Diplomasinin ince zekasının, uluslararası siyasi ilişkilerdeki nezaket ve zarafeti terkedildi galiba!. Diyaloglardaki üslup zenginliği entelektüel üstünlüğünü kaybetti. 

Yetenekli, hırslı, zeki diplomatlar, toplumsal değer taşıyan kudretli kişiliklerini yitirdiler adeta.. Akıl, mantık ve algılama arasında zihni bulanıklık yaşıyorlar.

Devletlerarası ve kamusal boyutta varsayımlarla tıkanan politikalar izliyorlar. İnandırıcı olmaktan çıkıp, “kaş yapayım derken göz çıkaran” duruma düşüyorlar.

Nerede o, üstünlük zekalarını yarıştırırken seçkin cümleler kuran akıllı diplomatlar? Çivesi oynatılan dünyanın son gidişatına bakılırsa, bunların budandığı esefle görülür.

Bugünkü dünya yöneticileri, küresel popülerliğin ötesinde, “saçmalığı” benimseyen politikalarıyla, başka ülkelerin aklını okumakta zorluk çekiyorlar.

Diplomasinin tutarlı zeminini sarsan tutarsız beyanlar, Ortadoğu krizinde çokça estiriliyor. Dengesiz politikaların, elektrik çarpmasını andıran acı sonuçları, dünyanın 5 büyüklerinin umurunda mı?

Düne kadar satranç gibi akıl geliştiren büyük beyinli diplomatların yapısı çöküntüye mi uğradı? Bugünü kıyaslamak ve düşünmek için kafanızı akılcı sorulara yoğunlaştırın. Bu konuda örnek gelişmelerden yararlanın.

Diyelim ki; topraktaki, havadaki ve sudaki atomların yeniden düzenlendiğinde “patates” yapılacağı bir çağdayız. O halde, beyinin de kimyasal bir organ olduğunu unutmayın. İdeal olan, entelektüel gelişime katkı sağlayanlardır.

Tarih boyunca, devletimizi yönetenlerin “hazır cevaplıktaki” zeka, mantık ve kurnazlık yetenekleri fıkralara konu olmuştur. Otlukbeli savaşında Fatih Sultan Mehmet’in derin bir zeka ürünü olan “zarif” ifadesi, diplomasi mesleğini benimseyenlerin akıllarından silinmemiştir.

Fatih Sultan Mehmet’e gözdağı vermek isteyen Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan, gücünü ölçüsünü göstermek amacıyla İstanbul’a, payitahta bir elçi gönderir.

Elçi, huzura kabul edilince şöyle konuşur:

“Hükümdarımız vergi verilmesini, Pontus kralını tehditten vazgeçmenizi istiyor..”

Fatih kaşlarını çatarak:

“Peki hükümdarınızın bu dediklerini yapmazsam n’olur?”

Elçi:

“Üzerinize yürüyüp isteklerini zorla kabul ettirecektir..” der.

Fatih’in cevabı açıktır:

“Söyleyin ona, buralara kadar zahmet etmesin. Yakında ben oralara geleceğim. Hükümdarınız beni karşılasın..”

Fatih, dediğini yapar. Otlukbeli savaşında Uzun Hasan’ın tahtını parçalar, tacını başından alır..

GÜNÜN SÖZÜ: “Silahlar konuşurken, kanunlar susar. (İspanyol Atasözü)

<