Bu öküzün, bu eşeklerle ne işi var… (1)
Eşek ne güzel bir hayvandır. Şöyle alıcı gözle bakarsanız, güzelliğini fark edersiniz. Gözleri sürmeli gibidir, gözbebekleri sevgi ve şefkat doludur, postu insanı rahatsız edecek kadar tüylü değil, aksine pırıl pırıldır.
Ayrıca ne kadar yararlı bir hayvan olduğunu söylememe gerek var mı? Her işe koştururuz, “eşek gibi çalıştırırız” bu da yetmez “eşek sudan gelinceye kadar” döveriz.
Ne hikmetse, birisini aşağılamak ve hakaret etmek gerektiğinde hemen “eşek gibi herif” deriz. Böyle deyince bana göre, adam aşağılanmıyor, eşeğe yazık oluyor. Bu kadar yararlı bir hayvan, bu kadar zararlı bir insanla mukayese edilirse, kim aşağılanmış olur? Eşek... Ben eşekten yanayım !..
Şimdi bakın, bir kere “eşek” deyin, bir de “eşşek”... “Eşşek” dediniz mi, sanki daha oturaklı, daha anlamlı oluyor. Yani iki “ş” yanyana gelince, sözcüğün sesi çok daha güzelleşiyor, vurucu ve güçlü oluyor. Eskiler buna galiba “şeddeli” derlerdi.
Zaten ünlü küfürümüz var ya, hani “eşşoğlueşşek” diye... Bu küfürün de hakkını vererek söylemeli !..
Eşek, yalnız köyümüze, tarlamıza, bostanımıza hatta kömür madenlerimize girmiş değildir. Eşek edebiyatımıza da girmiş ve önemli bir yer almıştır. Ziya Paşa’dan Nasrettin Hoca’ya, Aziz Nesin’e kadar bir çok yazar, bu hayvanı konu ederek hicvetmiştir. Bizden başka ülkelerde de, acaba eşek bu kadar önem kazanmış mıdır? Bunu çok merak ediyorum, bilen varsa beni arasın.
Ziya Paşa’nın “Zerdüz palan vursan, eşek yine eşektir” beytinde, eşek masumdur, burada atıf eşeğin nezdinde insana yapılmıştır.
Genç yaşlarda verdiği mükemmel eserleri ile gönüllerde taht kuran değerli kardeşim yazar Mehmet Nuri Yardım, geçenlerde “Edebiyatımızın Güleryüzü” adlı bir kitap çıkardı. Edebiyatımızın ünlülerinin, anekdot ve fıkraları içeren bu harika kitabından bir tane sizin için seçtim, çok hoşunuza gidecek...
“Şair Nihat Bey, Mısır’a giderken Yusuf Kamil Paşa’ya uğramış ‘Bir emriniz var mı?’ deyince, Paşa ‘bana bir Mısır eşeği getir’ demiş. Nihat Bey siparişi unutmuş, İstanbul’a döndüğünde Kamil Paşa eşeği hatırlatınca ‘Vallahi unuttum. Sizi görünce aklıma geldi” der demez Kamil Paşa taşı gediğine koyar. ‘Olsun, siz geldiniz ya, artık gerek kalmadı.’”
İki tane de rahmetli Nejat Muallimoğlu Hoca’mın “Hitabet”inden;
“Amerika cumhurbaşkanlarından Adams ikinci kez seçilemeyince bir süre dinlenmeye karar vermiş, daha sonra yeniden Temsilciler Meclisi’ne seçilmiş ve 80 yaşını aşmasına rağmen, emekliye ayrılmayı düşünmemesi çok eleştirilmiştir. Özellikle genç bir milletvekilinin Adams’a acımasızca yaklaşımı kendisine anlatıldığında; bu yaşlı kurt politikacı ‘O delikanlıya söyleyin otuz yaşındaki eşek, seksen yaşındaki insandan daha yaşlıdır.”
Ve;
“Eski paşalardan birinin yolu bir gün bir bostana düşer. Bostan dolabını çeviren eşeğin boynunda bir çıngırak görerek, onun ne işe yaradığını sorar.
Bostancı der ki:
‘Çıngırak sesi duyulmadığı zaman, eşeğin durduğu anlaşılır. O zaman hemen eşeğin yanına gider, yürütürüm.’
Paşa yine sorar:
‘Ya eşek durur da başını iki yana sallarsa.’
Bostancının cevabı:
‘Aman paşam, ben sizin gibi akıllı eşeği nerden bulayım?’”
Nasıl güzel değil mi?
Bir başkası;
“Amerika Cumhurbaşkanı Abraham Lincoln, tavsiye mektupları ile iş istemeye gelenlere pek kızardı. Bir gün, bu insanlardan söz ederken, ava çıkmadan önce, havanın nasıl olacağını öğrenmek isteyen bir kraldan bahsetti. Kral, Saray Nazırı’na, hava nasıl olacak, diye sordu. Nazır iyi olacağını söyleyince, av partisi hazırlandı ve kral da yola çıktı.