KENAN SÖNMEZLER

KENAN SÖNMEZLER

BOŞ ZAMANLAR BOŞ KAFALAR ÜRETİR

Telefonum çaldı… Ekranda Cemil’in adı (Özyıldırım)… Selam sabah yok… “Baba” dedi

“Çarşambaya patronu anıyoruz mezarı başında”… “tamam” dedim… “Eyvallah görüşürüz”

dedi kapattı… Gidemedim…  Görüşemedim…

Patron dediği “tek”dir bizim meslekte ikincisi gelmedi gelmeyecek de…

Erol beyi uğurladığımızın ikinci yılı oldu bile… Ben “gelirim” dedim gidemedim ya vay

halime Cemil’den Tanrı korusun beni gayrı…

Öyle gün, öyle an olur ki henüz tükenmeden uzak ama, ruhsal yorgunluğa düşülmüş…

Birtakın sevimsiz olaylar, lodos dalgaları gibi bir biri peşine, hiç durmadan kişinin üzerine

yığılır…

Umarım Cemil (Özyıldırım) bu yazımı okur da özrümü kabul eder… Ben yeteri kadar

patronuma mahcup olmuşken.

Sonra?..

Sonrası çok basit…

Yaşam insanları sürekli sınava çeker, dener.. Bakalım yaşama sevincini yaşama

gücünü koruyor mu diye…

Elbette istenmeyen sahneler, olacak… Diyelim ki zorunlu  oldu. Kimileriyle oturuldu.

Birlikte yemek yenildi. Tam karşıya da bıyıkları fok balığı gibi çenesi sarkan birisi düştü.  İri

mi iri… Şişman mı şişman… Salatanın domates kabukları dişlerine yapışmış. Sırıttıkça

adamın ağzından sanki kızıl güneşler doğuyor.

Tam bu sırada “konuşan fıçı” çok eskilerden bir olay anlattıktan sonra dik dik bakarak

sorar:

“Düşünebiliyor musunuz nasıl olduğunu?..”

“Düşünebiliyor muyum ha”?.. Öyle ya! “Fıçı”ya göre benim “düşünebilmem” kuşkulu…

“Düşünebilmek” bir yetenek işi . Bende olduğuna güvenmiyor. Hatta inanmıyor da soruyor:

“Düşünebiliyor musun?”

Kendisinin “düşünebildiğine” inanıyor üstelik… İnanmasa bana bu soruyu

yöneltmeyecek.

Yakışıksız yöntemlerden biri de “Boş zamanın var mı?” sorusu.

Boş zamanım olmadığı için mi gidemedim Erol Bey’i (Simavi) anmaya mezarının

başında bilemiyorum!..

Neyse ben yazıya devam edeyim… Nasıl olsa Cemil’den nasibimi alacağım…

Olur mu sizce? Kişi insansa hiç boşuna zaman geçirir mi? Zaman hep dolu olmalıdır…

Dolu zaman ille de çalışılan zaman değildir. İnsancıl ilişkilere ayrılan zaman da dolu

zamandır… Daha da önemlisi insanı insan yapabilen. Kültür ve sanata ayrılan zaman da

dolu zamandır…

Kitap okunan tiyatro seyredilen, konser dinlenen zamanlar hiç boş zaman olur mu

arkadaşlar…

Yaşamak programa bağlıdır. Zaman hep anlamlı olaylarla doludur.

Tatil yapmak. Denize girmek de boş zaman değildir. Böylesi etkinlikler, yaşamanın

ruhsal ve bedensel tedavi zamanıdır.  Bilmem anlatabildim mi Cemil Özyıldırım… Gereklidir.

Öyleyse boş zaman değildir.

Diyelim ki kişi kitap okumaktan konser dinlemekten sıkılıyor da saatlerce sığır gözleri

ile “mehtap” seyrediyor…

İşte bu “boş zaman”dır… Böylesine boş zamanlar kafaları da boşaltır durur…

Boş zamanlar boş kafalar üretir….

Umarım özürüm kabahatimden büyük olmamıştır…

Haftaya buluşmak üzere hoşçakalın efendim….

<