RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Biraz iktisat

İnsan yaratıldığı andan itibaren bir tüketicidir. Bu tüketim anne sütüyle başlar. İnanın üretime
katılması için ona yıllarca yatırım yapmak gerekir. Ayağa kalkacak, çişini, sıçmasını söyleyecek kadar
konuşmayı öğrenecek, anne-baba, ağabey-kardeş, hala-teyze, dayı-amca, dede-nine ve diğer
akrabaları tanıyacak, arkadaş, dost, düşman, iyi insan-kötü insan kimdir öğrenecek. Öğrenme ve
eğitilme yıllarca sürecek ve insan tüketmeye devam edecek. İnsan, muhteşem bir tüketicidir. Bunun
din ile, iman ile, ahlak ile, hukuk ile bir alakası yoktur. İnsan yaratıldığı andan itibaren muhteşem bir
tüketicidir.
Tüketimi yaparken hukuk, ahlak, din, anane, gelenek, töre devreye girer ve davranış biçimlerini
belirler. Bütün bu biçimlendiriciler olmasa da olur. Yani insan yaşamak için,yaşarken, yaşamı boyunca
tüketicidir.
Xxxx
İnsanın tüketeceği şeylerin ilki anne sütü. Bir insan tarafından temin edilir, ama sütü üreten anne
değildir. İnsan hayvanlardan, bitkilerden beslenir, gıdasını alır. Bitkiler ve hayvanlar da başlarda
insanlar tarafından üretilmiyor, doğada var ediliyordu. İnsanın tükettiği hayvan ve bitkilerin
biçimlendirilmesi de din, ahlak, hukuk ve töre tarafından sonradan bir kalıba dökülmüştür. Yani
tüketicinin sınırsız ve sorumsuz davranması, bencil ve aç gözlü davranması başkalarını rahatsız
ettiğinde hukuk, ahlak, din, gelenek devreye girmişti.
Doğadaki tüketim maddelerinin insan eliyle din, ahlak, hukuk ile biçimlendirilmesi, insanların bir
arada ve aynı yeryüzünde yaşamalarından doğuyor. Asıl önemlisi her insan ihtiyacı olan her şeyi
kendisi üretemeyecek ve kendisi yetiştiremeyecektir. Bu durum da iş bölümünün doğmasına ebelik
etmiştir. Birisi hayvan yetiştirip ihtiyacından fazlasını başkalarının tüketimine sunmak ihtiyacı
duyarken, bir başkası da yetiştirdiği hububatın, sebzenin, meyvenin tüketiminden fazlasını başka
insanların tüketimine sunmasını kaçınılmaz kıldı. Ticaret dediğimiz faaliyet biçimini doğum anı bu
andır.
Xxxx
İnsanlar ürettiklerinin fazlasını elden çıkarmak ve onunla elde edemediklerini temin etmek
durumunda olduğunu anladığında ticaret, alış-veriş, başladı. Bu önceleri takas şeklinde oluyorken
zaman içinde bunun adil olmadığı anlaşıldığında yeni bir yol arandı. Bu işler kısa zaman dilimlerinde
gelişmedi. Her tecrübe yeni ilkeler oluştururken aradan yüzyıllar geçti. Takasda, adalet sağlamak
zordu. Az yetişen çekirdeksiz üzüm ile zor yetişen fındık ve zeytini nasıl ve ne ölçüde takas edecekti
insanlar. Çok istenen şey ile az yetişen şey nasıl takas edilecekti? Bunun için takastan çıkılıp, herkesin
kabul ettiği maden parçaları, gümüş, bakır ve nihayet altın alış-verişin temel ölçüsü birimi haline geldi.
Bütün bunlar olurken yine din, ahlak, hukuk değil, insanın ihtiyacı ve tüketiciliği devrede ve itici,
zorlayıcı, yönlendirici kuvvettir. Tekrar söylemek gerek. Din, ahlak, hukuk, töre ihtiyacın ortaya
çıkmasında ve karşılanmasında rol sahibi değildi. İhtiyacın üretiminde, paylaşımında, dağıtımında ve
tedavülünde din ve hukuk ve ahlak devreye girer. Biçimlendirir.
Xxxx

İktisadın ilmini yapmış bir yığın Batılı düşünür var. Bizim medeniyetimizde de iktisadı bir ilim olarak
inceleyenler oldu.İbn-i Haldun ve İmam Gazali, aradan 500 yıl geçtikten sonra Muhammed
Hamidullah. İbn-i Haldun büyük serveti kuşkulu bulduğunu saklamaz. İmam Gazali ise büyük serveti
Firavunlaşmaya yol açan bir durum olarak değerlendirir.
Servetin kaynağı miras olabilir. Savaşlarda kazanılan ganimet olabilir. Bağış, ikram, hediye olabilir.
Günümüz servetlerine bakıldığında, İbn-i Haldun'un kuşkusunun haklılığı görülür. Öte yandan
zenginlerin haline bakıldığında İmam Gazali’nin de isabetli bir görüş ifade ettiği anlaşılır. Günümüz
servetlerinin temelinde daha çok devlet var. Büyük ölçekli zenginlerin ana kaynağı devlet, ikinci
kaynakları da işçi haklarının yerinde, zamanında verilmemiş olması var. Orta ve küçük ölçekli
servetlerin kaynağı ise işçi haklarının gaspı var. Devlete verilmeyen vergiler var.
Xxxx
Batılı ağzıyla konuşmayı ve yazmayı seven dindar aydınlarımızın birsinin bir yazısını okuyunca bu
düşüncelere ulaşmama yol açtı. Kapitalizm ve din üzerinde düşünmüş. Hıristiyan mezheplerden
hangisi ya da Konfüçyüsçü inanç mı, Musevi inanç mı kapitalizmi doğurmuşa cevap ararken Mekke ve
Medine’deki ticari hayatı da anlatmış aydınımız.
Xxxx
İktisadın kaynağı insanın tüketici olarak yaratılmasıdır. Tüketmek, tüketmek için üretmek, üretileni
değiştirmek, başkalarına ulaştırmak, başkalarının ürettiklerini almak. Bütün bunları yaparken hukuk,
din ve ahlakın biçimlendirmesine razı olmak.

<