BİRAZ DAHA DERİNLEŞTİRDİKCE..
Milletin seçtiği milletvekillerinin Mecliste, medeni yaşamın gereği olan “Âdâb-ı Muâşeret” kurallarına titizlikle uyum sağladıkları söylenebilir mi? Sosyal sorumlulukların ortaya çıkardığı görgü kuralları, medeni yaşamın vazgeçilmez bir gereğidir.
Toplumsal hayatın her alanında dikkat edilmesi gereken genel görgü kuralları (Edep ya hu..) ülkemizde hala önemini koruyor mu?
Hemen söyleyelim: Toplumda teknoloji geliştikçe, “terbiye” gelenekleri de gündemden düştü. Her gün noksansız, görgü kuralları hatalarıyla yüzyüzeyiz. Birşeylerin bizleri üzdüğünün farkında değiliz.
Toplumumuzu oluşturan bireyler ve aileler, asırlar boyu kültürümüze yerleşen gelenek ve göreneklerimizden sıyrılmış görünüyor. Yıllar yılı “edep ya hu..” dönemini koşulsuz yaşayan bir toplumduk.
Günümüzde “boşver” huyu edinmiş bir çıkmaza sürüklendik.
Genel görgü kuralları sıfır limite indirilmiş durumda. Kaba, bencil, saygısız insanlar çoğunlukta..
Görgü kuralları, o toplumun uygarlık düzeyinin ölçüsüdür.
Batı toplumlarında terbiyeli, nazik anlamına gelen kişilik değerlendirmeleri bizde “efendi” diye adlandırılırdı. Saygın bir ailenin bütün bireyleri, “âdâb-ı muaşeret” kuralları dışına çıktığında, görgüsüzlükle yadırganan kişiler olurlardı.
Sosyal ilişkileri “görgü kuralları” ile belirleyen kültürel ilk adım Fransa’da atılmıştır. Oysa, Osmanlı’lar döneminde, bu usul ve nizamın hassasiyetle uygulandığı görülür. İslami inanışlara bağlı görgü kurallarının tarihi önceliği bizim toplumumuza aittir. Âdâb-ı muaşeret kurallarına tam riayet edenlere bizde “Meclisi âlâ” yani, mecliste yetişen efendi gözüyle bakılırdı. Bu konuda aykırı davranışları görülenlere ise “edep ya hu..” diye tepki verilirdi. Aslında ayıplama şekli, bu terimle yerine getirildi.
Görgü kurallarını tarih boyunca uygulamış bir milletiz. Uluslararası ilişkilerde olduğu gibi diplomasi lisanında da tükendiğine şahit olduğumuz sözler, geleneksel seviyenin altında devam ediyor..
Söz; amacı dışında kullanıldığında, sorumlusu bulunan kişiden, bir defa olsun, hasretini çektiğimiz şu kelime duyulmuyor..
“PARDONN..”
Kurallara bağlı kuralsızlıklar, önce Mecliste, tedavi için oksijen çadırına alınmalıdır. Sosyal yaşamın, “edep yahu” ile ilgili, iyileştirici “muhtaçlık belgesi” burada hazırlanmalıdır.
Bir şeyin içyüzü, aslı, esası onurlu, gelenekleriyle tartışmalıdır.
Günlük hayatta karma karşılık halde birbirine takılı kalmış sorunların zihin sağlığına aykırı düşenlerini ve yaşamınızı “duman altı” edenleri bir kitap haline getirmiş bulunuyoruz.
“Beyninizin vitrini” olarak hazırlanmış bulunan kitaptaki, kompartman tipi öyküleri, yürürken düşündürecektir sizleri..
Devleti yöneten liderler arasında, kitabın girişinde sunacağımız Başbakanlardan, halkına karşı “özür-kusura bakma” anlamına gelen hangi “sözcük” çıkmıştır?
Gazetecilik mesleğimin 66 yılında, bu sürenin içine sığdırabildiğim sayıdaki başbakanların, düşüncelerine yansıyan içgüdülerini sentez yapabildim.
Sonuçlara göre “kanınızı beyninize çıkaracak” ve “yüreğinizi ağzınıza getirecek” hallerini devre dışı bırakamazdım herhalde..
Herhalde, büyük ihtimalle kitabımla sizleri yanıltmamış olacağım..