RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Bir tarikat hastalığı

Tarik yol demek. Tarikat yollar. Kelime anlamı bu ama ıstılahta, toplum hayatında böyle anlaşılmıyor. Tarikat bir dini öbek demek. Kelime çoğul olarak, ama bir yolu ve yolcularını ifade ediyor. Kimisi Hazreti Ebubekir’e, kimisi hazreti Ali’ye dayandırılan dini öbekler var. Dayandırılan demek lazım. Çünki, zorlama yorumlarla, yakınlaştırma, yaklaştırmalarla o ulu kişilere dayandırılıyor. Tarihte bunu doğrulayacak bir veri yok. Şah ı Nakşibendi ve Abdülkadir Geylani’ye izafe edilen iki büyük tarikat var. Nakşibendilik ve Kadirilik. Sonra bu iki koldan türemiş başka tarikatler de oluşmuş. Tarikat isimlerini sıralasak sayfalarca isim saymak gerek. Şeyhinden icazet alan her bir halife kendi yolunu belirlemiş ve kendi adıyla anılan tarik oluşturmuş.

Xxxx

Hürriyet Gazetesi bir araştırma yaparak yayınladı. Türkiye’de nerede hangi tarikat ve mensupları yaygın diye. Okunmaya değer bir araştırmadır.
Tarikat ve cemaatler öncelikle bidat olduklarını, İslam’ın altın çağında doğmadıklarını kabul etmeliler. Faydaları-zararları ayrıca tartışılır ama bidat oldukları kseindir. Hiçbir bidat faydasız değildir. Zaten faydaları göz önüne alınarak kabul görürler. Ama bilinmeli ki her bidat eninde sonunda zarar vermekten uzak kalamaz.
Bir misal verelim. Tesbih boncukları ile namazdan sonra ve başka zamanlarda zikir yapılır. Belli sayıda zikir çeklemeye kolaylık sağlayan tesbih boncukları faydalıdır. Ama gün gelir ki elden ele gezen bu tesbih boncukları mikrop taşıyıcısı haline gelir ve hastalıkların sirayetine hizmet edebilir. O zamanlarda akıllı din görevlileri o tesbih boncuklarını ortadan kaldırmayı tercih ediyor.

Xxxx

Hemen her tarikat ve kolları bir şeyh, halife ve ona bağlılardan oluşan bir insan öbeğidir.Bu insanların evleri, çoluk-çocukları, akrabaları, eş-dostları var. Her biri geçimini sağlamak için bir işe sahip olmak, bir yerlerde çalışmak zorundalar. İşsiz kalan sufi, mürid ıstırap içinde kalacak, zikirlerine kalp huzuru ile devam edemeyecektir. Bunun için o öbeğin mensupları kendi kardeşleri saydıkları bir başka müridin acısına, elemine, ıstırabına seyirci kalmazlar. Ona bir iş bulurlar. Tarikat mensubu olmak iş bulmakta, başka ihtiyaçların giderilmesinde bir olanaktır. Bu müridi o öbeğe bağlayan bir sebeptir. Bu kolaycılığa iter müridi. O mürid giderek kendi dertlerini, ihtiyaçlarını kendisi karşılamak, göğüslemek yerine şeyhine koşar ve ondan imdat ister. Bu duruma gelindiğinde, aile içi konular bile şeyhe danışılır olmuştur. Kimin kimle evlenmesi gerektiği de, doğan çocuğa ne isim vermek gerektiği de şeyhin sırtına yüklenir. Şeyhin sırtına bu kadar yük bindiğinde, şeyh artık fani olduğunu, insan olduğunu, aciz bir kul olduğunu unutmaya başlar. Müridler de düşünmek zahmetinden, çaba göstermek zahmetinden kurtulmuş, her sıkıntıdan azade mutlu yaşamaya başlar. Artık o müridin beyni yoktur. Beyni vardır da beyinde faaliyet yoktur, yani aklı yoktur. Artık o bir şeyi bir şeye bağlamaz. Şeyhine sorar kolayca.

Xxxx

Tarikatı ve mensuplarını anlatmak yüzlerce sayfa tutar. Asıl mesele hiç kimsenin, toplumbilimcinin, toplumruh bilimcisinin bu alanlarda her hangi bir ciddi çalışmaya girişmemiş olmasıdır. Halbuki çok zengin bir alandır.
Bütün tarikatler aynı hastalıkla malüldür. Şeyhleri Mehdidir. Hangi ırktan olursa olsun, hangi ülkeden gelmiş olursa olsun, bir soy ağacı uydurularak, anne veya baba tarafından Ehlibeyt ilan edilirler.
Hatta kimileri anne tarafını Fatih Sultan Mehmede, baba tarafını da Hazreti Hasan veya Hüseyine izafe ederek liderlerine, şeyhlerine, halifelerine kudsiyet kazandırırlar.
Adamın üç nesil önce Sırp olması, dört nesil önce Rum olması onları engellemez. Esasında ehlibeyt hangi kaynaktan geliyor onu dahi düşünmemişlerdir. Bir insanın seyyid olması için, hangi kökenden gelmesi gerektiğini bile hesaplamamışlardır.
Bütün tarikat liderleri, bağlılarına göre Mehdidir. Seyyiddir, Ehlibeyttendir, evladı Resuldür. Reulün erkek evladı olmadığını bile hatırlarına getirmezler.

Xxxx

Mehdiyet kavgası hep sürüp gelmiştir ve sürüp gidecektir. Müslümanların devletlerinde de Mehdiyet davası süregelmiştir. Biraz dişli olan her halife, her devlet başkanı önce Halifeliğini ardından da Mehdiyetini öne çıkarmıştır. İnanmayanları ise cezalandırırken tarihe geçmiş tüm zalimleri geride bırakmışlardır.
Mehdi, hidayete vesile olan demektir. Bir insana dini nasihat eden, bir insansı inandırarak bir günahtan uzaklaştıran herkes Mehdidir. Mehdilik tek kişinin uhdesine ayırılmış bir sıfat değildir. Herkes hidayete vesile olabilir, ama sadece vesile olabilir. Hidayet edemez. Hidayet edecek yalnızca Allah’tır.

Xxxx

Esasında Mehdilik doğru anlaşıldığında faydalı bir şey. Ama dini sıfatından başka gücü olmayanlar ile iktidar gücü olanlar arasında Mehdiliğe talip iki taraf olduğunda tarih boyunca çok isyanlar, kalkışmalar ve hareketleri bastırmak için seferler düzenlenmiş, çok kişiler tepelenmiştir.
İslam dünyasında Mehdi düşüncesi ile Batı dünyasında Evangelci düşünce arasında ve Musevilerin vaad edilmiş vatan düşüncesi arasında şaşırtıcı benzerlikler vardır.
Ne yazık ki her üç dünyada da hurafeler hakikatleri uzaklaştırmış, insanların beyinleri zarar görmüştür.

Xxxx

Tarikatler hızla kendilerini tahlil edip, yanlışlarından arınmalı ama bunu kim yapacak? Müridler düşünmekten zadedir. Şeyhler de düşündüklerinde güçlerini kaybedecekler. Kimse buna yanaşmaz. Ama kader hiçbir hayatı karşılıksız bırakmıyor.
Hak hedeflere batıl araçlarla gitmeye çaılşanlar günün birinde belalarını bulurlar.

<