BİR ÇÖPÇÜ
Elimde tavuk sakatatı tam hane-i saadetimden çıkıyordum ki , gene bu herifle yüz yüze geldim.
Felek gene bu sabah beni sokağımızın süpürgecisi ile karşılaştırdı. Herif tam bir zebani, iriyarı bir eleman. Ablak suratı alı al, moru mor…Daima mütebessim. Tuzsuz helva bir herif…
Haber vereyim; belediyenin bu sözleşmeli temizlikçisi kocaman süpürge ve faraşı, el arabası ile sokağımızın temizliğinden sorumludur. Diğerleri gibi turkuvaz tulumu, enlemesine turuncu çizgilerle bölük bölüktür.
Bir zamanlar buralardan üstad geçmiş olmalı ki, sokağımızın adı, “Şair Nesimi” dir. Şair Nesimi hakkında rivayet muhteliftir.. Üstadın “Enel hak!” didüğü için derisi soyulan Nesimi olduğundan ciddi endişem var. Üstad hakkında bende bir tafsilat yoktur. Elim değip de bir ansiklopediye bakamadım.
Fırsat mı var şu süpürgeci belasından … Kırmızı ablak suratlı yavrusu , elinde akıllı cep telefonu, süpürge vs . takım taklavatıyla , sokaktaki her hareketi çaktırmadan bir hafiye gibi sessizce ve göz ucuyla izler.
Bu vicdansız çöpçünün pusuya yattığı yerler, genellikle bir apartman girişi ya da bir duvar arkasıdır. Sokaktaki her hareketi buralardan izler. Görevini, kimsenin dikkatini çekmeden ,telefonuyla ilgileniyormuş gibi yapar,süreci amirine rapor eder. Bundan sonra cebinden çıkardığı ikibuçuk litrelik koka kolayı kafasına çeker.
Açıkçası birbirimize gıcığız. Ne o beni ne de ben onu severim. Birbirimizi görünce kızarır bozarır ama gene de bir şey söyleyemeyiz.
Çünkü bu adam, cami duvarının diplerine koyduğum sakatatlarımı kaşla göz arası hemen yok eder.
Vicdansız herif gördüğü her türlü yemek artıklarını , hayvan mamalarını hemen toplar,çöpe havale eder. Tabi bundan sokaktaki kedi, köpek, karga ve martı gibi hayvanatın bu adamın tavrından hoşnut olmadığı izahtan varestedir.
Bu vicdansızı camide, cemaat içinde de görmüyorum. Manevi bir çekincesi de yok. Bu hususta imamımızın vaz’u nasihatı hiç mi kulağına dokunmadı, onu da bilmiyorum.
Onu diyordum…
Gene o sabah elimde sakatat artıkları, sokağa çıkınca , gene o turkuvaz renkli bu mezkur sözleşmeli elemanla göz göze geldim. Çöpçü bir bana, bir elime baktı. Kızardı,bozardı ama bir şey söylemedi. Ne var ki peşimi de bırakmadı.
Sakatatları duvar dibine koyarken her zamanki gibi herife “ Bana bak”dedim, “Camiden çıkana kadar temizleme. Bırak hayvanlar yesin” dedim. Turkuvaz tulumlu eleman boynunu bükerek ; “ Temizlemesem amirim fırça çeker ! Sözleşmemi iptal eder ” dedi.
O sırada atmış atmışbeş yaşlarında ,etine dolgun , bir elinde bohça , bir elinde bastonlu adam ,kalçasını kıvıra kıvıra aşağı iniyormuş. Bizi görünce durdu. Bir bana bir ona bakarak bilgece konuştu; “ Sakatatları kedilere,köpeklere vermeyiniz. Boğazlarına takılır” dedi.
Bilge adam elinde bastonu romatizmalı bacağıyla kalçasını kıvıra kıvıra sokaktan aşağıya doğru sarktı.
Bizim çöpçü ise kendine göre bilge bir müttefik bulmuş gibi gülümsedi…