CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

BİR ÇÖPÇÜ

Elimde tavuk sakatatı tam  hane-i saadetimden  çıkıyordum ki , gene  bu herifle yüz yüze geldim.  

Felek   gene  bu sabah beni  sokağımızın süpürgecisi ile karşılaştırdı.  Herif tam bir zebani, iriyarı bir eleman.  Ablak suratı  alı al,  moru mor…Daima mütebessim. Tuzsuz helva bir herif…   

Haber vereyim; belediyenin bu sözleşmeli temizlikçisi  kocaman süpürge ve faraşı, el arabası ile sokağımızın temizliğinden sorumludur. Diğerleri gibi turkuvaz tulumu, enlemesine turuncu çizgilerle bölük bölüktür. 

Bir zamanlar buralardan  üstad geçmiş olmalı ki, sokağımızın adı, “Şair Nesimi” dir.  Şair Nesimi hakkında rivayet muhteliftir.. Üstadın “Enel hak!”  didüğü için derisi soyulan Nesimi olduğundan ciddi endişem var. Üstad hakkında bende bir tafsilat yoktur. Elim değip de bir ansiklopediye bakamadım.

Fırsat mı var şu süpürgeci belasından … Kırmızı ablak suratlı  yavrusu , elinde akıllı cep telefonu, süpürge vs . takım taklavatıyla , sokaktaki her hareketi çaktırmadan bir hafiye gibi sessizce ve   göz ucuyla izler. 

Bu  vicdansız çöpçünün  pusuya yattığı yerler, genellikle bir apartman girişi  ya da bir duvar arkasıdır.  Sokaktaki her  hareketi buralardan izler.  Görevini, kimsenin dikkatini  çekmeden ,telefonuyla ilgileniyormuş gibi yapar,süreci amirine rapor eder. Bundan sonra cebinden çıkardığı ikibuçuk litrelik koka kolayı kafasına çeker.

Açıkçası birbirimize gıcığız. Ne o beni ne de ben onu severim.  Birbirimizi görünce kızarır bozarır ama gene de  bir şey söyleyemeyiz. 

Çünkü bu adam,  cami duvarının diplerine  koyduğum sakatatlarımı  kaşla göz arası  hemen yok eder. 

Vicdansız herif  gördüğü her türlü  yemek artıklarını , hayvan mamalarını   hemen toplar,çöpe  havale eder. Tabi bundan sokaktaki kedi, köpek, karga ve martı  gibi hayvanatın bu adamın tavrından  hoşnut olmadığı  izahtan varestedir. 

 Bu vicdansızı  camide, cemaat içinde de görmüyorum. Manevi bir çekincesi de yok. Bu hususta imamımızın vaz’u nasihatı  hiç mi kulağına dokunmadı,  onu da bilmiyorum.  

Onu diyordum…

Gene o sabah elimde sakatat artıkları, sokağa çıkınca , gene o turkuvaz renkli  bu mezkur sözleşmeli elemanla    göz göze geldim.  Çöpçü bir bana, bir elime baktı. Kızardı,bozardı ama bir şey söylemedi. Ne var ki peşimi de bırakmadı.

Sakatatları duvar dibine koyarken  her zamanki gibi  herife  “ Bana bak”dedim, “Camiden  çıkana kadar temizleme. Bırak hayvanlar yesin” dedim.  Turkuvaz tulumlu  eleman boynunu bükerek  ; “ Temizlemesem amirim fırça çeker ! Sözleşmemi iptal eder ” dedi.

O sırada  atmış atmışbeş yaşlarında ,etine dolgun , bir elinde bohça , bir elinde bastonlu  adam ,kalçasını kıvıra kıvıra aşağı iniyormuş. Bizi görünce durdu. Bir bana bir ona bakarak  bilgece konuştu; “ Sakatatları kedilere,köpeklere  vermeyiniz.  Boğazlarına takılır” dedi.   

Bilge adam elinde bastonu romatizmalı bacağıyla  kalçasını  kıvıra kıvıra  sokaktan aşağıya doğru sarktı.  

Bizim çöpçü  ise  kendine göre  bilge bir müttefik bulmuş gibi  gülümsedi… 

<