CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

BİR BASTONUN ÇEVRESİNDE

Doğrusu, ben son zamanlarda mevsimin, siyasi ve sosyal olayların getirdiği rehavet içinde divana uzanmış,yüzümü duvara ,arkamı televizyon haberlerine çevirmiş idim. Ne okuma ne de yazma isteğim vardı. 

Nasıl olsun; sadık okurlarım sahadan ayrılıp Yunan sınırına doğru gitmiştiler...

Ben de salıverdim kendimi ,uyumuşum…  Aradan bir miktar zaman geçmiş. Kalktım.  Mutfağa girdim. Ekmek yok aş yok…Sebzeler çürümüş. Bulgura kelebekler girmiş.

Pencereden dışarı baktım. Birkaç bastonluyu saymasak, Şair Nesimi sokağının küçük memur, öğrenci, öğretmen ve mağaza tezgahtarı genç kızları  işlerinin başındaydılar. Kediler bile bilinmeyen bir yerlere gitmiştiler.

Balkon penceresinden aşağı sarktım. Kedileri pişpişledim.Ses seda çıkmadı. Belki bir çok kedi gibi bizim apartmanın kedisi de  doğurmaya gitmişti…

Pencereden çekilirken kurduğum siyah zeytin gözüme çarptı. Fazla tuzlamıştım. Yiyemedim. Emeğime acıdım.  Yesem bir türlü yemesem telef olacak. Yesem böbreklerim tehlikede, yemesem üzüleceğim.

Bu zeytini yiyemeyeceğim. Mümkün değil.

Ekmek almak için orta halli insanların tercih ettikleri o markete gittim.  Bastonlu  muhalifle burun buruna geldim. Geçen gün gene burun buruna gelmiş bana ; “ Ne işiniz var İdlib’de” demişti. 

Muhalif çevredeki bir marketteydim..

Büyüğe saygımdan dolayı bu herife  bulgur pilavı pişirmişliğim ,hatta onun da pilavımı pek beğenip , “Atana rahmet ,eline sağlık”  demişliği vardır. Benden on yaş büyük olduğundan her karşılaşmamda  hal hatırını sorar, mukabil olarak “ Atana rahmet” beyanıyla karşılaşırım. 

Gençliğinde artistlerle adı geçmiştir. Renk sarı, göz cengeridir. Boyu ise kısadır. Aceleyle her gün,  sabah saat onda, elinde  bastonu, kirli kitap torbasıyla  “ karşıya” geçer. 

Bu herifle şaşırtıcı biçimde hemen her gün karşılaşırım. Markette,otobüste,  berberde, kahvede, eczanede, hatta her meyhane dönüşünde karşılaşırım. Fazla kaçırmışsa şapkasını gözlerini  önüne çeker,ben fark ederim. Selamımı almak zorunda kalmak onu üzer.

Hata bir keresinde   “ Beni mi takip ediyorsun la ”  demişti.

Doğrusu bu yaşıyla başına mütenasip olmayan şahısla ikide bir burun buruna gelmemek  için  güzergahımı değiştirdiğim halde kader beni  gene de bu herifle karşılaştırıyor. 

Herif bugünlerde muhalif,  büyük entelektüel , büyük  yazar, büyük  münevver edasıyla burnundan kıl aldırmamaya başlamış bulunuyor. 

Sıkı muhalif  sıfatıyla her karşılaşmamızda bana  “Suriye’de ne işimiz var” diye sorduğunda , ben de münasip bir şekilde cevap verirdim. 

 Geçen gün gene ;  Suriye’de ne işin var? Diye sorunca,  yaşının kemaletine binaen hafifçe tebessüm ettim. Herif  sinirli  bastonunu işaret ederek ; “Bak bastonum ters duruyor ha!” mukabelesinde bulundu!  Korktum (!) 

 “ Kardeşim bunca zamandır nerelerdeydin,neden gelmedin ?…“ diye soran dostlara şimdilik ,bana tersi   gösterilen bu küçük   baston hadisesini işaret etmekle yetiniyor,   durumu takdirlerinize arz ediyorum… 

<