İLTER AVCI

İLTER AVCI

BİR AJAN HİKAYESİ !...

BİR AJAN HİKAYESİ !...

Değerli Yeni Gün Okurları, bu makalemde ilginç bir ajan serüvenini anlatacağım.

Özbekistan topraklarında bir İngiliz Ajanı: Frederick Marshman Bailey 1919 yılında Rusya, Çar ve ailesinin öldürülmesiyle sonuçlanan devrimin ardından iç savaş ve çalkantı içindeydi. Vladimir Lenin liderliğindeki Kızıl Ordu, zaten kıtlık ve hastalıktan harap olmuş bir ülkeyi zalimce kontrol altına almaya çalışıyordu.

Bu süreçte, Rus işgali altındaki Türkistan'ın bir şehri olan Taşkent'te, Çeka (Bolşevik Gizli Polisi), halk arasında korku ve fanatizmi körükleyerek sokaklarda faaliyet gösteriyordu. Bu kaotik ortamda, diğer milletlerden gelen askerler, savaş esirleri ve Doğu Avrupa ülkelerinden gelen mülteciler gibi farklı gruplar yer alıyordu. Binlerce vatandaş, işlemedikleri suçlar için idam ediliyordu.

Bu zorlu ortamda, İngiliz gizli ajanı Frederick Marshman Bailey, Taşkent'te çalışarak 18 ay boyunca Çeka'nın takibinden başarıyla kaçtı. En ufak bir tehlike belirtisinde, Bailey lodgings'ından çıkıyor ve izini süremeyen Çeka'ya yanıltıcı ipuçları bırakarak tamamen yeni bir kimlikle ortadan kayboluyordu. Zeki biri olarak, birçok dilde akıcı bir şekilde iletişim kurabiliyor ve karmaşık bir arkadaş ağı oluşturmuştu.

Görevini gerçek bir James Bond gibi yerine getiriyor, düzenli olarak İngiliz yetkililere şifreli mesajlarla raporlar gönderiyordu. Ancak 1919 sonbaharında, meslektaşları tarafından yapılan bir uyarı sonrasında, kaçması tavsiye edildi.

Türkistan'dan kaçmak oldukça tehlikeliydi ve Bailey'in kaçan, ancak yakalanan ve öldürülen birçok tanıdığı vardı. Özgürlük, 800 mil uzakta, İran sınırının ötesindeydi ve kış mevsimi yolculuğu daha da zorlaştırıyordu.

Ancak Bailey, kendi güvenilir arkadaşlarına güvenerek Hollywood filmi gibi cesur ve basit bir plan yaptı. Yepyeni bir kimlik ve hikaye uydurarak, Çeka liderine kendisini tanıttı ve onlara katılmak istediğini söyledi. Bailey'nin çabaları, Çeka lideri tarafından kabul edildi ve kendisine Buhara şehrine giderek İngiliz karşı casusluk faaliyetlerini durdurma görevi verildi.

Bailey'nin macerası, Buhara'ya vardıktan sonra daha karmaşık hale geldi. Çeka, Bailey'e bir telgraf göndererek, kaçan İngiliz casusu Frederick Marshman Bailey'yi yani kendisini bulma görevi verdi. Bailey, özür dileyen bir mesaj göndererek Afganistan'a kaçtığını ima etti, ancak aslında kendi kaçışını düzenlemeye başladı.

Buhara'dan ayrılırken, yanında kaçmak isteyen 17 kişilik bir grup topladı. İran sınırına ulaştıklarında, önlerindeki nehir boyunca inişe geçtiklerinde Bolşevik muhafızları tarafından fark edildiler ve silah açıldı. At sırtında nehirde geçmeye karar verdi. Bu sıradışı sahne, Bailey'nin gözünde adeta bir film gibiydi.

İran'a geçtikten sonra, Bailey ve arkadaşları sıcak bir karşılama ve misafirperverlikle karşılandı. Londra, Hindistan ve Tahran'daki dostlarına haber verildiğinde, Çeka'nın kaçışlarını öğrenmesi uzun sürmedi. Çeka, ona göstermelik bir cenazesi töreni düzenleyerek öldürüldüğünü ima ettiler.

**********

Şimdi bu serüvenden anlayabiliyoruz mu acaba Türk vatanseverlerin zor şartlar altında canı siper görev yaptığını? Bunlar sır kahramanlardır. Ülkemizin en hassas ve tehlikeli zamanlarda vatan savunmasında önemli katkı sağlayan cesur kişilerdir, Tanrı yar ve yardımcısı olsun bu yiğitlerin.

Tanrı Türkü Korusun.

Saygı ve Saygılarımla.

<