Kerim EVREN

Kerim EVREN

BİNDİK BİR ALAMETE...

BİNDİK BİR ALAMETE...

Rahmetlik Cem Karaca'nın (1945 - 2004) bindik bir alamete / Gediyoz gıyamete..." şarkısını hüzzam makamına uyarlayıp hep birlikte söylememizin zamanıdır.

(L'si ince, ikinci a'sı uzun okunan, Arapça kökenli "alamet"in ilk anlamı, 'belirti". Sözcük, mecazî anlamıyla ise 'büyüklük, irilik bakımından şaşılacak durumda olan şey' demek.)

Cem Karaca'nın yanı sıra iki kişi daha rahmet istedi; 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel (1924- 2015) gazetecilere, eski Dışişleri Bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil'in (1908 - 1993) şu öykücüğünü (anekdot) aktarmıştı:

Dönem, Osmanlı dönemi. Şimdi Kahramanmaraş'a bağlı bir ilçe olan Elbistan'dan Mustafa adlı genci askere alıp Arap çöllerine gönderirler. Delikanlı, görev sırasında bir kum yükseltinin üzerine çıkıp uzaklara bakmak ister. Yükselti birden daha da yükselip koşmaya başlar. Mustafa'nın üzerine çıktığı, bir devekuşudur. Ne oluyor? diye durumu korkuyla izleyen asker arkadaşına, delikanlı feryat figan seslenir:

-- Git Elbistan'a. De ki baba Hasan'a: "Oğlun Mustafa sagir (*) binmiş bir alamete, gidiyor kıymete!"

DİNMEYEN ŞEHİT ACILARI

Osmanlı döneminde halkımız, hiçbir acıyla karşılaştırılamayacak 'evlat acısı'nı; yerli yersiz açılan türlü cephelerle birlikte Arap çöllerinde taptaze fidanlarını kurban vererek yaşadı.

Savaşlarda art arda iki oğlunu yitiren yoksul bir köylünün, üçüncü oğlunu askere almaya gelen kolluk güçlerine şöyle çıkıştığı söylenir:

-- Padişahınıza söyleyin; benim dölüme güvenip sağa sola savaş açmasın!

Şimdi de Cumhuriyetimiz tarih sahnesinde ilk yüzyılını doldururken Irak'ın kuzeyi, çocuklarımızın kanıyla sulanıyor.

Pençe - Kilit Operasyonları adı verilen askerî harekâtın sürdüğü bu bölgede, üç hafta arayla 21 canımızı daha yitirdik.

22 Aralık 2023 Cuma günü verdiğimiz 12 şehidin körpecik bedenleri neredeyse henüz soğumadan, aynı bölgeden 12 Ocak 2024 Cuma günü bir kara haber daha geldi:

PKK'lı teröristler, dokuz Mehmetçiğimizi daha şehit etmişler, saldırıda dört Mehmetçiğimiz de yaralanmıştı.

Böylece söz konusu harekâtın sürdüğü 22 ayda verdiğimiz şehit sayısı, 133'e ulaştı.

Bu kez biri, ağır kış koşullarında ailesi çadırda yaşayan Kahramanmaraşlı depremzede oğlu olmak üzere, yitirdiklerimizin hepsi yine gariban çocukları.

Her birine Tanrı'dan rahmet, başta aileleri olmak üzere ulusumuza baş sağlığı, yaralılara da acil şifa diliyoruz.

Keşke dualarımız, iyi dileklerimiz, tarifsiz acıların dinmesi, yinelenmemesi için yeterli olabilse.

YANLIŞ ADRESTE ISRAR

Millî Eğitim Bakanı Tekin'in TBMM'de yaptığı son konuşma, belleklerde taptaze. 'Profesör Doktor' akademik ünvanlı Bakan, tarikatlarla imzaladıkları işbirliği protokollerini ciddi ciddi savunurken şöyle bir gerekçe öne sürmüştü:

"Çocuklarınız Kandil'e çıkmasınlar diye..."

Yani, terörle savaşımın yolu; eğitim bilimiyle (pedagoji) uzaktan yakından ilgisi olmayan hâttâ kimilerinde çocuk tecavüzcüsü sapıkların bulunduğu ortaya çıkan, Atatürk Cumhuriyetini yıkıp yerine din devleti kurma ham hayalinin peşindeki bu yasa dışı, gerici oluşumlardan geçiyor!..

Akla bak!

Devletlilerimizin; PKK terörünü sona erdirmek için 'gerçekçi aklın sesine kulak vermek' üzere bilim insanlarından yardım istediklerini bugüne değin hiç işitmedik.

Terörün altında yatan "Kürt sorununun çözümü" amacıyla 2013 yılında, Orhan Gencebay'dan Abdurrahman Dilipak'a... 63 kişilik "Akil İnsanlar Heyeti" oluşturulmuştu; tabii ki yaraya merhem olamadı.

Sınırda 'çadır mahkemeleri' kurulmasıyla da ayrı bir hukuk garipliği yaşandı, biliyorsunuz.

Bu arada, konuya ilişkin verilen her Meclis araştırma önergesi, AKP - MHP ve (yeni adıyla) DEM oylarıyla reddedildi, reddediliyor.

Devletlilerimiz, şehitlerimize ilişkin açıklamalarının sonunda, "şu kadar sayıda terörist de etkisiz hâle getirildi." sözüyle halkımızı bir nebze olsun avuttuklarını sanıyorlarsa fena hâlde yanılırlar.

TERÖRE 'BATI' DESTEĞİ

Bölgeyi avcunun içi gibi tanıyan Orta Doğu uzmanları, ciddi uluslararası ilişkiler eğitimi almış bilim insanları, aklı başında 'liyakatli, deneyimli' diplomatlar... pekâlâ biliyorlar ki:

Emperyalizmin yumurta ikizi vahşi kapitalizm; terör örgütü PKK / YPG'nin de gizli / açık bağlaşığı (müttefik).

ABD'sinden İngiltere'sine, Fransa'sından Yunanistan'ına, Almanya'sından Belçika'sına... Batı koalisyonu; 'bölücü' terör örgütüne 'hava gücü' dâhil her türlü 'silah, mühimmat, istihbarat, eğitim, para desteği' sağlıyor.

Türk - PKK çatışması ne Türk'e ne de Kürt'e yarıyor. Ölüm taciri yayılmacılar, her ikimizin de kanından beslenmeyi sürdürüp ellerini ovuşturuyorlar.

Yedi düvele karşı yeni bir Kurtuluş Savaşı başlatamayacağımıza göre, bu durumda Türkiye ne yapsın? diye, deyiş yerindeyse 'boyun eğmişlik sendromu'na kapılmamız elbette söz konusu bile olamaz.

Sandık başına gideceğimiz 31 Mart 2024'e dek vurgulamaktan usanmayacağız:

Çare; önümüzdeki yerel seçimlerde, başta anakentlerimizde olmak üzere, CHP'nin başı çektiği demokratik, solcu partilerin belediye başkan adaylarını, artık hepimize gına getirten 'hukuk hileleriyle yenilmeyecek' çoğunluk oylarıyla iş başına getirmekten geçiyor.

Bu özlenen, olası seçim sonuçları; "Türkiye'de adaletin cesur yüreği, en gür sesi" diyebileceğimiz Av. Turgut Kazan'ın, geçen hafta bir tv kanalında dile getirdiği gibi, "erken genel seçimi zorunlu kılar".

Ve böylece Türkiye'miz; kendi halkına / aydınına, muhalifine artık efelenmek de değil, zulmetmekte sınır tanımayanların, Anayasası / yasaları yok sayılan; yağma düzeniyle ekonomik olarak çökertilen, tarikat / cemaat sarmalına sokularak 'akıl, bilim temelli' geleceği karartılmaya çalışılan, dolayısıyla da yayılmacı Batı'nın ağzının suyunu akıtacak denli 'sömürü alanı' olmaktan çıkıp yeniden ayaklarının üzerinde durabilir.

DİL YANLIŞLARIMIZ

Ayla Algan (87) da sonsuzluğa uğurlandı. Değerli tiyatro ve sinema oyuncumuzun çok önemli bir kültür hizmeti, Yunus Emre'yi dünyaya tanıtması olmuştu. Yunus'un, yüzyılların pınarından günümüze ulaşan arı, duru dizelerini; Fransızca, İngilizce, Almanca dillerinde şiirli / şarkılı olarak okumuştu, Algan.

Sanatçımızın kutsal ışıklar içinde erinçle uyumasını diliyoruz.

Bu arada, ünlü düşün (fikir) gazetemizin, 5 Ocak 2024 günkü sayısında yayımlanan Algan'ın ölüm haberinde şu tümce dikkatimizi çekti:

"Tiyatroda Hamlet rolünü oynayan Dünyadaki sayılı kadın oyuncu arasında yer alır."

Bu tümcede, "dünya" sözcüğünün yazımı (imla) yanlış. Sözcük, haberdeki gibi 'âlem, cihan, çevre' anlamlarında kullanıldığı zaman 'ilk harfi küçük' yazılır.

Yalnızca 'gezegen' anlamında kullanılırsa 'ilk harfi büyük' olur ve takılarından kesme imiyle (') ayrılır:

"Ay, Dünya'nın uydusudur."

Haberde, "oyuncu" sözcüğü de çoğul olmalıydı; "... sayılı kadın oyuncular arasında..."

GRAM GRAM 'EPİGRAM'

Denesek mi bir de şu "çözüm" yolunu:

Karlı mezralara gökten indirilip

Uzatsa Mehmetçiğim şefkat kolunu

Okuluna götürse Kürt çocuğunu?

(*) "Sagir", Arapça 'küçük' demek; "kebir" karşıtı.

<