RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Beklenti

Hayat anlaşılamaz bir mucize. Bütün ilim dallarıyla, din ile, felsefe ile anlamaya çalışılan şey aslında hayatın ta kendisidir. Anlaşılıyor mu? Hayır. Anladığını sanan insan huzura eriyor. Hayatı anladığını sanmak bile huzur veriyorsa, bir de hayatı anlasa insan, ne kadar mutlu, ve huzurlu olacak tahmin etmek gerek.
İnsanın bir bedeni var. Çamurdan, topraktan, alakadan, kan pıhtısından, yumuşakça kıkırdaktan, sonra bir kısmı kemik, bir kısmı et, bir kısmı kas, sinir telleri ve uçları, kan ve lenf damarları ve hepsini ilk koruma göreviyle bir deri kapatıyor. Deri de delikler var, gözenekler var. Kıllar, tüyler var.

Xxxx

İnsan bedeni de hayvan bedeni de bitki bedeni de maddi, maddesi olan, görülen, dokunulan bir varlık.
Her birini inceleyen, anlamaya çalışan bilim dalları var. İnsan bedenini inceleyen bilimlere firenkçe isimler verince daha bir bilimsel olduğunu var sayan sömürge insanları anatomi demişler.
Beden; kemiği, eti, kıkırdağı, damarı, kanı, lenfi, siniri, kası ve derisi, deri üzerinde delikler, gözenekler, kıllar-tüyler  ile incelendiğinde konuyu anlamak mümkün olmuyor.
Bedeni baş, gövde, eklemler diye ayırarak inceleyenler de var. Kafa, el ve ayaklar, gövde. Yetmiyor, bedeni dış organ-iç organ ayrımı ile inceleyenler de var. Beş duyu organı dış organ olarak bedende yerini almış. İç organlar da ayrı ayrı tababet ilim dalları olarak incelemesini sürdürüyor.

Xxxx

İşin anlaşılmaz yanı beden ve beden içinde, üzerinde yer alan her bir organ kendi başına bir mucize, aklı aciz bırakan değerde.
Görünenlerin dışında görünmeyen özellikler var. Bu özellikler de derin bir hesabın, amacın, işe yararlılığın gerekleri.
Düşünme,akıl etme, karşılaşılan güçlükler karşısında çözüm üretme organı beyin, en sağlam kemiklerden oluşan bir kutu içinde. Batan cisimlerden çok etkilenecek ve zarar görecek göz yuvarlağı da korunaklı bir çukura yerleştirilmiş. Dışardan gelebilecek tehlikelere karşı da önce kaş ile bir set, bir barikat kurulmuş, o da yetmezse icabında kıldan bir koruma olması için kirpikler konulmuş.
Bedeni gezdirecek ayaklar en altta, etrafına hüküm geçirecek eller-kollar ortada, bir miktar etle beslenmiş mabad oturmak için minderlenmiş adeta. Üreme ve boşaltma organları gözlerden uzak, saklı mahzende yerini almış.
Bu hesabı, bu dengeyi, bu tasarımı yapabilecek kim olabilir diye düşündüğünde insan tefekkür etmiş olacak. Kendine vereceği cevap doğru da, yanlış da olabilir.

Xxxx

Bedenle ilgili düşünmeye devam edildiğinde karın boşluğunda dalak, karaciğer, ak ciğer, böbrek, safra kesesi, yürek (kalb), pankreas, mide kimileri tek, kimileri çift organlar. Apandisit, barsaklar, barsakların kalını, incesi, damarlar, sinirler, borular, kanallar ve bir noktada geri dönüşüm, boşaltım.
Akla ziyan işler var her bir organda. Kan hem devri daim dolaşıyor vücud içinde, hem mideden gelenlerin tasnifinden sonra elde edilen gıdaları her bir hücreye taşıyor. Bu arada bazı elemanlarını (hücrelerini) kaybediyor, bazıları yeniden var oluyor. Kendini de yeniliyor. Kimi hücreler ölürken kimi hücreler yeni başlıyor. Canlıların kiminin ölüp kiminin doğması gibi mütemadiyen. Her nefis, her canlı ölümü her an tatmaktadır. Her nefis ölümü tadıcıdır demek daha doğru olabilir mi? Erbabı düşünsün.

Xxxx

İnsan bedenini anlamak mümkün olabilecek mi bir gün, belki. Şimdi kimileri diyecek ki anlaşılmayan ne var ki bütün organlar biliniyor, ne işe yaradıkları da biliniyor, arızalandıklarında yapılacak şeyler de belli ve cerrahlar her şeyi yapıyorlar. Bu kadarını anlamakla huzura kavuşanlar için bir itirazda bulunulamaz. Ama anlaşılması gereken daha çok sır var. Her şeye bir isim vermekle, o öyle oluyor, bu da böyle oluyor demek meseleyi çözmüş olmuyor.
Bu kadar özenilmiş, her bir kısmı mucizelerle bezenmiş bu beden sonra toprağa atılıyor, gömülüyor, yakılıyor. Bu sırrı kim çözecek!

<