Başkasının hayatı
Çoğu kişi kendi hayatından, kendi konumundan memnun değildir. Başkalarının hayatını
merakla izleyen bu insanlar, onun yerinde olmayı hayal ederler, isterler. Çünki onlar sadece o
gördüklerinden ibaret zannederler gıpta ettikleri hayatı. Ama o izledikleri ve gıpta ettikleri
hayatın bir de görünmeyen yanları var.
Bir görev sırasında, benim hiçbir şey yapmadığımı izleyerek, bana latife eden bir
meslekdaşım, ‘yaşlanınca sizin bulunduğunuz yerde bulunmak isterim’ dedi. ‘Hiç tavsiye
etmem’ demedim. Onun izlediği, gördüğü dakikalarım, olunmak istenen yer ve dakikalardı.
Ama dakikalardı. Hayat ise dakikalardan ibaret değildi.
Xxxx
O nereden bilecekti benim cehennemde yaşadığımı. Kimse kimsenin hangi iklimde, hangi
algıların kıskacında, hangi duyguların girdabında alabora olduğunu bilemezdi elbette. Ama
kuş bakışı görülen,muhtevası bilinmeyen hayatlara gıpta eder insan. İnsan hep aldanır. Her
dakika yeni bir şey öğrenir, aldanışlar öğrenmelerdir. Her yeni bir şey öğrendiğinde hayata
dair, ‘bir yaşıma daha girdim’ der ama öğreneceği şey asla bitmez. Yaşı ilerlemiş olan her
insan gibi ben de kimi zaman haddimi aşarak, ‘Hayatta görmediğim ne kaldı, artık ölebilirim’
diye düşündüğümde, tokat gibi bir hali yaşarım. Meğer hayatta öğrenecek şey asla bitmezmiş,
kanısına ulaşırım tekrar.
Xxxx
Uzaktan güzel bir hanım gördüğünüzde bilin ki o ıstırap içindedir. Bunu kendisinden bilgi
almak için sorduğum bir genç hanım söyledi. Hayretle ve soru dolu bir bakışla yüzüne
baktığımı görünce izah etmek durumunda kaldı. Koca koca küpeleri kulağına taktığı için canı
yanıyor, yüzündeki, görünür yerlerdeki tüylerini topladığı için canı yanıyor, topuklu ayakkabı
giydiği için canı yanıyor, saçına boya ve şekil verirken bir dünya alete muhatap oldu canı
yandı. Saçının şekli bozulmasın diye kafasını yıkamıyor, canı yanıyor, daha bir yığın sebeple
canı yanıyor. Takma kirpikleri düşecek diye ödü kopuyor, uzun ve ojeli tırnakları kırılacak
diye yüreği hopluyor, daha anlatayım mı dedi.
Xxxx
Adamın üzerinde çok kaliteli, pahalı, marka bir lacivert takım elbise vardır. Boynunda fuları,
ceketinin gögüs cebinde kıravatıyla uyumlu bir mendil. Kol düğmeleri de göz alıyordu.
Yüzünde kendine hakim, iyimser, babacan bir eda vardı. Çoğu kadın dönüp bakıyordu bile
ona. Toplu taşıma aracına herhalde tevazu olsun diye binmiş olmalıydı. Onu gören kadı-erkek
saygı duyuyordu. Görüntü mükemmeldi.
Bir çok üniversite öğrencisi ilerde meslek sahibi olduğunda, para kazandığında onun gibi
giyinmek isteyebilirdi. Hayatına gıpta edilecek bir adam varsa o da işte bu adam olmalıydı.
Çok önemli insanların bulunduğu bir toplantıda adam asaletle oturuyordu. Toplantı arasında
çoğu kadın gibi erkekler de helaya gide.
Adam boynundaki fularını çıkarmış, boğazındaki delikte birikenleri temizliyordu. Adam
gırtlak kanseriydi.
Xxxx
Hiç kimseden hiçbir şey istememiş bir adam vardı. Hatta çevresindeki herkese de daima bir
şeyler veren bir adam. Basit bir giyinişi vardı. Yumuşak huylu, hatta biraz çekingen bir
yapıdaydı. Yüzü çok tebessümlü olamıyordu. Ciddi adam nasıl olur diye soranlara misal
gösterilecek kişiydi. Fakat hayret o da salon şakacısıydı. Kelimelerle oynuyordu. ‘Kut ül
Amare kitabının işi bu hafta bitiyor’ diyen arkadaşına Kurtul Amare oluyor desene
diyebilmişdi. Kimse onun gibi olmak istemezdi. Yediğinde-içtiğinde de bir kalite yoktu. Şu
olsa da yesem diye bir derdi de yoktu. Karın doyuracak her şey az miktarda onu mutlu
ediyordu. Fakat yaşantısında yaldız yoktu. Alayişli değildi. Kadınlar ve erkekler onun yerinde
olmayı istemezlerdi.
Xxxx
İnsan kuş bakışı izlediği hayatlara gıpta ediyor. Neyin ne olduğunu, künhünü, aslını,
derinliğini, muhtevasını bilmediği hallere gıpta ediyor insan. Ama o gıpta ettiği hal bir süre
sonra ilahi takdir olarak ona verildiğinde gıpta ettiği şeyin yanı başında başka haller de
bulunduğunu, belki de çekilen onca ıstıraba bir ödül olarak o görünen halin verildiğini
anlayamıyor.
Bilmediğin hallere gıpta da etme, kınama da getirme diye hayat dersini hep vermeye devam
ediyor.