İLTER AVCI

İLTER AVCI

BARIŞ İÇİN SAVAŞ

BARIŞ İÇİN SAVAŞ...

TÜRKLER SADECE SAVAŞÇI MI ?

Savaşçı tarafımız o kadar belli ve ünlüdür ki, zaman zaman bununla ilgili rahatsız olduğumuz görülmüştür.

" Ne diye Batı durmadan bizim askerlik tarafımızdan bahseder, medeniyete yaptığımız katkıları ise hafif geçer?"

Ne var ki bu özelliğimiz gerçekten tarih boyunca çok belirgindir.

Çeşitli kültürlere girmiş, gene de savaşçılığımız değişmemiştir. Şamanist, Budist, Nesturi-Hıristiyan, hatta, Musevi ve İslamiyet, din inancı yaşamış medeniyet sahibiyiz.

Fakat Türkler bilindi bilineni savaşçı olarak tanınmışlardır.

Türk edebiyatının en eski şiir belgesi Uygur çağına aittir ve barışçı Budist dinine mensubiyetimiz sırasında yazılmıştır.

" Su Sulegen .."

Diye başlayan şiir parçası, ne aşktan, ne de dinden bahsedilmiştir. "ırsı tabiatın değişmediğini " ve ortalama her 8 yılda bir savaştığımız tespit edilmiştir.

Şeyh Edebali bir nasihatinde ise ne diyordu?

EY OĞUL :

"devletini genişletmeye çalış. Çünkü uzun zaman sefer olunmazsa askerin secaatine; reislerin ve kumandanların bilgi, tedbir ve malumatına ağırlık ve noksanlık gelir. Böyle sefer işlerini bilenler ölür gider de yerine tecrübesiz kimseler gelir, bu yüzden de bir çok hatalar meydana gelir ki, bundan da devlet büyük zararlar görür."

İşte bu bize, dövüşçü ve savaşçı tekniğimizin kaybolmamasını anlatıyor. Çünkü, cihan devleti olmak ve ırkını korumak, ancak feth’lerle olur.. Sana saldırmalarını beklemeden , tehlike sezinlediğin yeri, sen kuşatacaksın. Bizde bir atasözü var, Su uyur düşman uyumaz.

Dövüşçü huyun bu şekilde tezahürü kimince takdir ve iftiharla, kimince de tereddütle karşılanabilir.

İşte fazilet âbidesi Mehmet Âkif şöyle der :

Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor

Bir HİLÂL uğruna, yârab, ne GÜNEŞLER batıyor

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker !

Gökten ecdad inerek öpse o pâk alnı değer.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

<< Gömelim gel seni tarihe>> desem, sığmazsın.

Kardeşlerim; Atatürk sayesinde İKTİSADİ ZAFER, Türk milletini Karanlıktan Aydınlığa çıkardı.

Türkler, savaşçılık ile bu işlerin gitmeyeceğini koca bir İmparatorluk dağılmaya başlayınca anladı.

Cumhuriyet kurulduktan sonra uzun bir savaş dönemi sonrasın da, Barış için Kore ve Kıbrıs harekâtına mecbur kaldık. Ayrıca büyük ve ufak çaplı operasyonlar da devam etmektedir.

Yeni dünya düzeninde savaş konseptimiz de değişti, BARIŞ için SAVAŞ'a dönüştü.

Fakat şu son yılların kardeşin kardeşi vurması şeklindeki davranışlar aynı huydan olmadığı bir geçektir. Bunun nedeni ise çok tahriklere, dezenformasyon ve bölücü entrikalara geldiğimizin ispatı olduğunu da bilmemiz gerekir. Bunlardan da ders çıkarmamız lazım...

Türkler savaşçı olmasının nedeni sadece kendi ırkını ve topraklarını korumakla kalmıyor, mazlum ve ezilen milletlerin imdadına koşmak için de savaş veriyor..

Devletimizi kuran Atatürk'ün ilk hedefi savaş yapmaktan ziyade, iktisadi kalkınma ve medeniyetimizi tahsis etmek oldu..

1. Okuma - yazma bilmeyen tek vatandaş bırakmamak.

2. Memleketin büyük kalkınma savaşının ve yeni çatısının istediği teknik elemanları yetiştirmek.

3. Memleket dâvalarının ideolojisini anlayacak, anlatacak nesilden nesile yaşatacak fert ve kurumlar yaratmak.

Atatürk bir sözünde şöyle diyor;

Bilirsiniz ki iktisaden zayıf bir millet sefaletten kurtulamaz, kuvvetli bir medeniyete , refaha ve saadete kavuşamaz, içtima ve siyasi illetlerden yakasını kurtaramaz. Memleketin idaresindeki muvaffakiyet de iktisadi müktesebatı derecesiyle mütenasip olur.

Ordumuzun şimdiye kadar kazandığı muvaffakiyetler memleketimizi gerçek kurtuluşa kavuşturmuş sayılmaz. Bu zaferler ancak müstakbel zaferlerimiz için kıymetli bir zemin hazırlamıştır.

Askeri zaferlerimizle mağrur olmayalım. Yeni ilim ve iktisat zaferlerine hazırlanalım. (1923)

Tanrı Türkü Korusun.

Sevgi ve Saygılarımla.

<