BAKİ SÜHA EDİBOĞLU
Hep kıskanmışımdır, Yusuf Ziya Ortaç’ın Bizim Yokuş’unu. Yusuf Ziya’yı taklit etmem bile haddim olamaz.
Geçtiğimiz haftalarda Cafer Yarkent’le başlamış ve bir hayli ilgi toplamıştım ya, şımarmıştım. "Celalettin Çetin" anım da ses getirdi gerçekten, “Bizimkiler”le devama karar verdim. Sonuç olarak "Bizim Mahalle"de yolumun kesiştiği ustalarımı sırasız olarak anlatmaya devam edeceğim. Kalp kırmadan, dudak büktürmeden saygı ve edep çemberini kırmadan bu hikayelere girişeceğim. Ancak bu hafta kafama bir şey takıldı onu yazmadan da edemeyeceğim. Oysa Erol ağabey (Türegün) vardı aklımda bu hafta. Ne güzel anılar paylaştık onunla, okuyunca sanırım o da kahkahalara boğulacaktır.
Unutmada, Yusuf Ziya Ortaç'ın "BİZİM YOKUŞ"unu (Akbaba Yayınları) mutlaka okuyun kitapçılarda bulmanız mümkün değil ama ne yapıp yapın edinin derim. Özellikle "Ben gazeteciyim" diyen dostlaradır bu tavsiyem...
Ölümü taktım kafaya bu hafta. Ölüm üzerine mizah, en süzülmüş örnekleri verir. Hiçbir yetişkin ve olgun kişi de bu örneklerden zevk almaya çekinmez.
Yazar Plietzsch, yaşıtı olan bir yazar meslektaşıyla sofra söyleşisinde… Yanındaki kendini övmeye bayılan, traşçının biri… Anlatıyor: “Benim (Futurist Estetiğin Ana Sorunları) adlı eserim öylesine uzağı görüşümdür ki, ancak benim ölümümden 20 yıl sonra anlaşılacak!..”
“Çok haklısın! Ama bana bir dostluk et, dünyayı çabuk terk et de, bendenize de anlama şansı doğsun…
İbnes’in Hedda Gobler oyunu sahneleniyor. Bitişe doğru baş kadın oyuncunun ölüm sahnesini seyreden bir hanım kocasının kulağına fısıldıyor:
“Ne kadar canlı bir ölüşü var değil mi?”
Opera temsili sırasında bir hanım, yanındakine gözü ile bir locayı işaret ederek fısıldıyor: Bak! Kontes Esterhzy.”
Öteki: “Deli misin? Esterhzy öldü.”
“Öyle mi ama hala kımıldıyor.”
Nereden kafama takıldı bu espriler ama aklımdayken aktarayım dedim.
Yine de bizim mahalleye değinmeden edemeyeceğim efendim…
Baki Süha Ediboğlu, akşam üzerleri gittiği bir meyhanede, gençler tarafından tanınıyor. Kendisine saygı gösteren gençler, onu da aralarına alıyorlar. Sohbet kızışıyor Ediboğlu onlara saatlerce, kendi şiirlerini okuyor. Bir ara verişte gidip meyhanecinin kulağına eğilerek diyor ki: “Yahu ben bu gençlere şiir okumayı fazla kaçırdım galiba?”
Meyhaneci avutuyor:
“Boş ver abi! Müstahaktır onlara.”
Sizlere de müstahak mı bilmem ama daha fazla sinir bozmadan bu haftalık bu kadar diyelim.
Sağlık ve sevgiyle kalın efendim…