BABACAN YANITLAMALIDIR
Hain hoflu olur” diye bir söz vardır Anadolu’da. Kişinin kendinden şüphe etme halini anlatır.
AKP de iktidara geldiği 2002 Kasım’ından itibaren böylesi bir haleti ruhiye içinde göründü. Gerçekleştirdiği birçok eylemler bunun sonucu olarak görülüyor.
Bunun nedeni, Anayasa Mahkemesi’nin kararıdır. “Şeriatın odağı” olarak nitelemiş, kapatılmayı hak ettiğini belirtmiş. Ancak kapatma yerine hazine yardımından mahrum bırakma cezası ile töhmet altında bırakmıştı. Bu da kompleks yaratmıştır.
O nedenle kurum olarak parti, “laik cumhuriyet rejimini yıkacak” söyleminin yarattığı kompleksi aşmaya çalışmak için birtakım eylemler düzenledi.
“Vesayetten kurtulmak” diyerek tehlikeli ilan ettiği TSK’ya karşı gard aldı.
Üstelik “milli gömleği çıkarmış” olarak Prof. Erbakan’ı sırtından hançerlercesine ABD desteği arayışı içine girmişti.
Böylesi neden ve gerekçelerle 2005’deki “Şemdinli” olayına rağmen “açılım” politikası uygulamaya başladı. Şemdinli acısı yaratıcılarına inandırıcı olmak için olmadık ilişkiler geliştirdi: “Milliyetçiliği ayaklar altına aldık” açıklaması yapıldı. “TC” harfleri her taraftan kazındı. Öğrenci andı yasaklandı. “Türk ulusu” yerine “ümmet” kavramı yerleştirildi. Atatürk olgusu, resimlerinin duvarlardan indirilmesi gibi dualardan da indirildi; rahmet okunması yasaklandı. Bunun için 2006’da Atabeyler, 2007’de Ergenekon, 2010’da Balyoz, 2011’de Şike vb sindirme kumpas davaları kurgulandı.
Diken, Fetöcü yargı eliyle çıkarılıyordu!
İktidar, Fetölü koalisyon halindeydi.
Polis copu gibi kullanılan adaletin bakan da Sadullah Ergin idi.
***
Gel zaman, git zaman; Köprülerin altında yeni sular aktı. 17\25 Aralık paylaşım kavgası ve koalisyon bozulmaya başladı. “Ne istediniz de vermedik” sızlanmasına rağmen ipler koptu. 15 Temmuz hain darbesi yaşandı. Dikeni eliyle çıkardıkları Fetö’den önce Fetö’den sonra dönemi başlatıldı. Olağan üstü hal koşullarında rejim, “tek adam” rejimi haline getirildi.
AKP içinde birçok insan, dilini yutmuştu.
AKP’nin Fetö Cemaatı ile işlediği günahlardan soyutlanma süreci başladı.
Bu dilsizlik haline rağmen kimileri için AKP içinde kalmak olanağı kalmamıştı. Sabır taşı çatladı.
Kılçdaroğlu ve Akşener’in kurdukları ittifak; sığınılan “Altılı Masa” ile açılan “Millet İttifakı” şemsiyesi oldu. Muhalefet, AKP yılgını halk için umut haline geldi.
Ve nihayet 2023 seçim dönemine ulaşıldı.
Muhalefet, “Ucube Cumhurbaşkanlık Sistemi” değiştirmeyi, temel amaç haline getirdi.
Fakat bir tuhaflık ortaya çıktı. Altılı Masa sürecinde DEVA’nın görünen yüzlerini listelere koymayan Genel Başkan Ali Babacan; cebinden çıkardığı bir ismi, Truva atı gibi, Çankaya’da milletvekili adayı yaptı: Kumpasların adalet Bakanı Sadullah Engin’i.
“Dayatma” diye inandırıcı olmayan bir gerekçeyle kriz çıkaran İyi Parti Genel Başkanı gibi bir kriz mi çıkarılmak isteniyordu?
AKP hükümetlerinin adaletsizliklerinin sorgulanacağı vaadinde bulunan Millet İttifakı, Truva Atı mı inşa ediyor?
Ya da “pişmiş aşa” soğuk su mu katılıyor?
Bunun yanıtını vermek, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’a düşüyor…