AYDININ DİL SORUMLULUĞU -1
cetvel
Ali Nusret (1872-1913), kendisinden dört yaş büyük ağabeyi Cenap Şahabbettin'in gölgesinde kalmış, aslında onun gibi önemli bir Servet-i Fünûn şair / yazarı. Küçük kardeşleri şair Osman Fahri de ailede 'ağacının dibine düşen son armut'.
Abdülhak Şinasi Hisar, Ali Nusret'i "nazik, mahcup, mütevazı, çekingen ve fesahat meraklısı" olarak tanımlarmış (1).
Eskimiş Arapça kökenli bir sözcük olan "fesahat"; anlatımda düzgünlük ve açıklıkla birlikte amaca uygunluk, demek.
Ali Nusret, dil kullanımında öylesine özenli, duyarlıymış ki bu huyu yüzünden kendisine kızanlar oluyormuş.
Dönemin yaygın hastalığı vereme yakalanıp bu dünyadan henüz kırk bir yaşında göçmüş. Ölüm döşeğindeyken başucundaki karısı gözyaşları içinde şöyle sızlanmış:
-- Bey, bey! Bizi böyle 'haybe hâsıl' bırakıp gidecek misin?
Ali Nusret, başını yastıktan hafifçe kaldırıp çok güç işitilir, cılız bir sesle eşine karşı çıkmış:
-- Haybe hâsıl değil hanım; hâib ü hâsir, hâib ü hâsir (yoksun ve üzgün)!
HRANT'LA BİRLİKTE KIYILAN...
Yapıtlarında 'Nusret' takma adını kullanan şair ve yazar günümüzde yaşasaydı bu kez aşırı üzüntüden ince hastalığa yakalanmakla kalmaz, ruhsal çöküntüye (depresyon) girerdi.
Örneğin, gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesine kahrolurken katilinin 16 yıl hapis yattıktan sonra salıverilmesini dehşetle karşılardı. Bu salıverilmeyi duyuran medyamızın Türkçesini de:
-- Ogün Samast, tahliye oldu.
Hükümlü ya da tutuklu 'tahliye edilir' veya 'tahliye olunur'.
Tahliye olmaz!..
Tıpkı, şu eylemlerdeki gibi (ayraç içindekiler doğru):
Kaydolmak (kaydedilmek, kaydolunmak); taburcu olmak (taburcu edilmek, taburcu olunmak); ikna olmak (ikna olunmak, kani olmak); tahrip olmak (tahrip olunmak, harap olmak)...
Daha gülüncü, söz konusu tahliye haberinin verildiği tv kanallarından birinde; 'tutuklama' anlamındaki Arapça kökenli "tevkif" sözcüğünün, erkek adı "Tevfik" olarak sesletildiğini kulaklarımızla işittik:
"Ceza ve 'Tevfik' Evleri..."
Hrant Dink'in öldürüldüğü İstanbul Şişli'deki ünlü Halaskâr Gazi Caddesi'nde geçen "halaskâr" sözcüğünü, (Zafer Arapkirli'nin dışında) bir tek tv yorumcu ve habercisinin bile doğru sesletebildiğini işitmedik.
Türkiye'nin en büyük sermaye gruplarından birinin, 10 Kasım'da Büyük Önder için verdiği tv reklamını seslendiren kişi de "Halaskâr"ı 'kalın l' ile okudu. Üstelik, ekrana yazılan sloganda ayrı olması gereken "Halaskâr Gazi" hem bitişik hem de düzeltme imsizdi (şapkasız):
"... Başka Halaskargazi yok."
Ayıp!
HANGİ DURUMDA BİTİŞİK?
Arapça 'l'si ince' okunan "halas"; kurtuluş, demek. 'K'si ince' sesletilen Farsça "-kâr" son eki de eklendiği sözcüklere 'yapan, eden' anlamı yükler.
'Kurtarıcı gazi' anlamındaki "Halaskâr Gazi"; Mustafa Kemal Atatürk'e TBMM tarafından verilmiş bir ünvan.
Adlar ve adın yerine geçen ünvanlar; okula, hastaneye, caddeye, sokağa... verildiğinde bitişik değil, özgün biçimi korunarak yazılır:
Şehit Hasan Tahsin Lisesi, Dr. Behçet Uz Hastanesi, Namık Kemal Caddesi, Ceyhun Atuf Kansu Sokağı...
Özel adlar, yönetimsel (idarî) birim adları yapıldığı zaman ise bitişiktir:
Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesi vb.
ASA / ASÂ / -ÂSÂ
Kültürel ağırlıklı yayın yapılan bir radyo kanalında, hafta içi saat 15.30 - 16.00 arası bir felsefe izlencesine kulak misafiri olduk.
Bir 'kültür insanı' tarafından hazırlanıp sunulan izlencenin konusu, Eski Yunan düşünürü Diyojen'in hayatıydı.
Bilindiği gibi, bizim Sinop'ta İÖ 412 yılında doğmuş olan Diyojen'in (ölümü: İÖ 323) , içselleştirdiği "kinizm" felsefe akımı gereği, yaşamı kolaylaştırıcı her olanağa sırt çevirip bir fıçının içinde yaşadığına inanılır. (Söz aramızda, Türkiye'de ev kiraları üç hafta sonra gireceğimiz 2024 yılında da hız kesmezse milyonlarca dar gelirlimiz için 'zorunlu' bir barınma seçeneği olabilir ve maazallah bu kez 'fıçı krizi' başgösterir!)
Hâttâ, bölgeyi fetheden Makedonya Kralı Büyük İskender, bir isteği olup olmadığını sorunca da Diyojen'in "Gölge etme başka ihsan istemem." diyebilecek denli 'yürek yemiş' (!) olduğu varsayılır. Her neyse...
Sözümüz ona 'kültür insanı' sunucu; konuşmasının bir yerinde "Diyojenis'in asası" derken "asâ" sözcüğünün her iki hecesini de düz sesletti.
Oysa, yalnızca üç harfli bu sözcüğün üç anlamı ve üç ayrı sesletimi var.
Şöyle:
1- İngilizce kökenli "ASA": Fotoğraf makinesi filmlerinin ışığa duyarlılık derecesi, demek. Örnek: 100 ASA'lık film. Sözcüğün her iki hecesi de düz sesletilir, uzatılmaz.
2- Yine Arapça kökenli "asâ: Kimi devlet insanlarıyla din adamlarının güç simgesi, yürümekle zorlanan yaşlıların ve diğer kişilerin ise dayanmak için kullandıkları baston. İlk hecesi kısa, ikinci hecesi uzun okunur.
3- Farsça bir son ek olan "-âsâ": Sonuna getirildiği sözcüklere 'gibi, benzeri' anlamı yükler ve bu ekin her iki hecesi de uzun okunur. Örnekler: Devâsâ (dev gibi büyük, iri); "mehâsâ" (ay benzeri güzel, parlak yüzlü)...
Aynı sunucu, yarım saatlik kısa izlenceye ayrı bir dil yanlışı daha sığdırarak bizi bizden aldı:
"... Diyojenis, (Yunan kenti) Korintos'ta hayatını sürdürmeye devam etti."
Arapça "devam" adı ve Türkçe "etmek" yardımcı eylemiyle yapılan "devam etmek" eyleminin bire bir Türkçe eş anlamlısı "sürdürmek".
"Sürdürmeye devam etmek" ise zamane Türkçesi olsa gerek!
Ne diyelim?
Analar böyle 'kültür insanları' (!) doğurdukça ömrünü 'dili doğru kullanmaya' adamış Ali Nusret'lerin işi çok zor.
Türkçe yazım ve sesletim yanlışlarına dikkat çekmeyi haftaya sürdüreceğiz...
CAN GÜRZAP'A RAHMET
Bir Türkçe sevdalısı daha aramızdan ayrıldı; Can Gürzap.
79 yaşındaki Gürzap, geçirdiği 'aort anevrizması' nedeniyle bir süredir hastanede tedavi görüyordu.
Çok yönlü sanatçı; tiyatro , sinema, tv dizisi oyunculuğunun yanı sıra değerli bir yazar, çevirmen ve senaristti.
Hem konservatuvarda öğretmen olarak hem de "Dialog" adlı özel sunuculuk ve dil okulunda, 2008 yılında ölen sanatçı eşi Arsen Gürzap'la birlikte Türkçemize çok emeği geçti.
Kaleme aldığı "Konuşan İnsan" (2) kitabında (yayınevi editörünün yorumuyla); "konuşma sorunlarından beden anlatımına, nefes ve ses çalışmalarından fonetiğe, diksiyondan topluluk önünde konuşma yöntemlerine kadar geniş bir yelpazenin içinde konuşmanın inceliklerini" sundu.
Yeri kolay doldurulamayacak Can Gürzap, kutsal ışıklar içinde erinçle uyusun. Başta, kızı Elif Gürzap ile öteki aile bireylerine olmak üzere, sanatçı arkadaşlarına, öğrencilerine ve tüm sevenlerine de baş sağlığı diliyoruz.
GRAM GRAM 'EPİGRAM'
Haklı Türk'e hak yabancı,
Adalet dinmeyen sancı;
Bu kez darbe TTB'ye
Themis (3) egemene yancı !
1) Mehmet Nuri Yardım; "Edebiyatımızın Güleryüzü", Çatı Kitapları, İstanbul, Kasım 2002, sayfa 171
2) Can Gürzap; "Konuşan İnsan", YKY, İstanbul
3) Themis: Elinde terazi tutan heykeliyle evrensel hukuk ilkelerini simgeleyen Yunan mitolojisindeki tanrıça.