İSMAİL SAYGILI

İSMAİL SAYGILI

AVRASYA YERİNE AFRASYA VE OSMANLI’DA BASIN

    Dünyada artık yeni kavramlar kullanılıyor ve yeni tanımlar yapılıyor. Avrupa ile Asya’nın birlikte ifade edilmesinden sonra, son yıllarda da Afrika ile Asya birlikte tanımlanıyor. “Avrasya”dan sonra “Afrasya” sözcüğü ekonomi dünyası gündeminden düşmüyor.

    Afrasya’nın önemi; sömürgeci emperyal Avrupa ve Amerika devletlerinden sonra Çin’in Afrika kıtasına yoğun ilgi duymasıdır. Zira dünya maden rezervlerinden kromun %98’i, kobalt ve platinin  %90’ı, Tantalitin %70’i, Magnezyumun %64’ü, altının %50’si, elmasın %30’u, uranyumun 2\3’ü bu “kara” kıtada bulunuyor olması; kıtanın önemini büyütüyor..

     Afrasya Bank’ın 2018 yılı “varlık” raporuna göre Afrika ekonomisi 2007-2010 döneminde %15 oranında artmıştır. Bu oranın 2027’de %34’e yükseleceği öne sürülüyor. Ki bu durum

 Birçok ülkenin iştahını kabartıyor. Nitekim McKinsey &Company raporuna göre zamanın yükselen ekonomisi olan Çin’in 10 000 firmasının Afrika’da olduğu ve 360 milyon doları aşan yatırım yaptığı belirlenmiştir. 

    Avrasya’nın Çin’i,haklı olarak Afrasya’ya yoğunlaşmaktadır. Halen bir milyondan fazla Çin işgücünün Afrika’da bulunduğu ifade ediliyor. Üstelik Çin; küresel enerjinin %30’una sahiptir ve bu mineral ve metal zengini Afrika’ya yerleşiyor.

    Oysa yakın zamana değin dünyanın en ucuz işgücü Çin’de idi. Bugün ise o Çin; dünyanın en ucuz iş gücünün bulunduğu Afrika’ya yerleşiyor. Enerji hatları ve deniz ticaret yolları bakımından stratejik güvenli olan Afrika ile eklemlenmektedir.

    Türkiye bile Afrika’nın önemini fark etmişe benziyor. Çünkü 2002 yılında Türkiye’nin Afrika’daki Büyükelçi sayısı 12 iken, 208 yılında 37’ye, bugün ise 43’e yükselmiştir. 2002 yılında 4.3 milyar dolar olan ekonomik ilişki; şimdi 25.3 milyar doları aşmıştır. Pandemi koşullarına rağmen ticari istikrar devam ediyor. Türk özel sektörünün üstlendiği proje hacmi ise; 71.1 milyar dolara ulaşmıştır. 45 ayrı Afrika ülkesinde Türkiye “İş Konseyi” kurmuştur.

     Türkiye-Afrika yakınlığı, THY uçuş programını da etkilemiştir. 39 Afrika ülkesinin 60 ayrı noktasına uçuş gerçekleşmektedir. TİKA ise, 22 program koordinasyon ofisi kurmuştur. Türk Başbakanı (Recep T. Erdoğan) 27 ayrı Afrika ülkesini, Cumhurbaşkanı (Abdullah Gül) üç ülkeyi (Angola-Togo-Nijerya) ziyaret etmiştir. Aslında ziraat ülkesi olan Anadolu’yu toprağını yaban hale getirdiği halde Angola’da “tarım yapmak için arazi kiralama” da bu engin öngörü (!) sonucu mu saymak gerekir?

     Üstelik “ihvan” aşkına düşman ilan edilen Suriue’den bile patates ve soğan ithal edildi.

     Kuşkusuz her kötü gidişin az da olsa bir iyi tarafı vardır. Bunu görmemek veya yadsımak; “aydın körlüğü (obsküratizm) olacaktır.

     ABD ve İsrail’in AB destekli “BOP” ve “Arap Baharı” projelerinin eş başkanlığını da Türkiye yapmaktadır.  Elbet te bu durum, kadim medeniyet sahibi Mısır ile Libya, Cezayir, Tunus ve Suriye gibi dost ülkelerin hüsrana uğramalarını gidermiyor. Ancak “nötr” bir ilişki halinde de olsa dünya siyasası içindeki Afrika devletleriyle ilişkilerin geliştirmesi, obsküratizmin giderilmesine katkı yapacaktır. Umulur ki komşu Suriye ve Mısır ile daha fazla gecikilmeden, tarihimizle orantılı ilişkiler geliştirilecektir…

     OSMANLI’DA BASIN

      Osmanlı Devleti, 1839 Tanzimat Fermanı’ından itibaren Avrupai sistem ve yaşam şekline yönelmeye başlamıştır. Ancak bu konuda samimi olmadığı için günü kurtarıcı hareketlerden öteye gidememiştir. Tıpkı Avrupa’dan 300 yıl sonra matbaanın ülkede kullanılmasına izin vermesi gibi. İzin vermiş ama kutsal kitaptan başka bir nesnenin basılmaması koşuluyla.

     Bası yayın işi,zaten ümmeti müslim için haram görülür. O nedenle gayrimüslimler tarafından başlatılıp yaygınlaştırılmıştır. XX. yüzyılda öne çıkan gazete ve gazeteciler de öyledir. Örneğin Behor Hana; “Halkın Sesi-  Boz del Puelo” adlı gazetenin editörüdür. Aynı zamanda da “Bayram” ile “İzmir’in Sesi-La Boz de İzmir” gazetesinin sahibi ve edtörlüğünü yapmıştır.

   “ La Boz del Puelo (Halkın Sesi)” gazetesinin sahibi; Joseph Romono’dur. Ladino, Yahudice karşımı bir dil ile 1908’de bu gazeteyi yayınlar. 1911’de de aynı karma dille “La Boz de İzmir (İzmir’in Sesi)” gazetesini yayınlamıştır.

   Balkon Savaşı sürecinde en büyük yurtsever yayınları Behor Hana yapmıştır. O nedenle İzmir’i işgal eden Yunan kuvvetleri komutanından baskı görmüş, nihayetinde “tevkif” edilmiştir. 1922 yılında da gazeteyi kapatmak zorunda kalmıştır.

    Behor Hana’nın yetiştirmesi olan Albert Kohen de 1 Ağustos 1939 tarihinde, İzmir’de ortaya çıkar. Türkçe-Ladino karması bir dille bilimsel, edebi ve içtimai “La Boz de Türkiye (Türkiye’nin Sesi)” adlı dergiyi İzmir’de yayınlar. Erzincan’da meydana gelen depremle ilgili uzun süre geniş yayın yapar. Bu etkiyle Amerika’daki Yahudiler para toplayıp gönderdirler.

    Ayrıca Kızılay, THY ve Asker Aileleri için de kampanyalar düzenlemiştir. İspanya’nın 1675 yılında zorunlu göçe tabi tuttukları ve “Safarad” denilen Yahudierdendir. Alman Yahudiler de “Gazetta de Amsterdam”ı yayınlamıştır.

      1493 yılında da Osmanlı Devleti topraklarında (İzmir) ilk matbaayı onlar kurmuşlar.

      1842 tarihinde tüccar Rafael Uziel, Yahudice “İyi Umut (La Buena Esperansa)”gazetesini çıkarmıştır. Ancak abone bulamayınca kısa sürede kapatmak zorunda kalmıştır.     

       1845 tarihinde de “Doğu’nun Kapıları (Sha’arey Mizrah)” gazetesini yayınlamıştır. Ancak ömrü, sadece bir yıl olmuş.

      1853 yılında Leon de Hayyim Kastro; “Or İzrael (Le Luz de İzrael)” adlı bir gazete yayınlar.

      Aynı yıl Leon Hayyim Carmona da “Mercado Fresco”yu yayınlar. Sonra da Jak Şaki ile birlikte Sami Alkabez ve sonra da David Fresco editörlüğünde 58 yıl ömür süren “El Tempo” gazetesini çıkarır.

     1884 yılında “Hakikat (La Verdad)” yayınlar.

     1889 yılında “Üstad” gazetesi yayınlanır.

     1897 yılında Muallim Hulusi Efendi İzmir’de “Meserret” adlı haftalık gazeteyi, Türkçe ve Ladino diliyle yayınlar.

     Yayınlanan “Haberci (El Pregonero)” ise, muhafazakar bir yayındır. Ardından sosyalist “Ufuk” ve “İşçi (El Lavorador)” ile “Les Annales” yayın hayatına çıkar.

     Cumhuriyet kurulduğu döneme kadar Osmanlı toplumunda toplam 102 gazete ve dergi yayınlanmıştır.

     Albert Kohen İzmir’de (Bensinyor), Bursa’da (Nesim İsak Bovetes) ve Edirne’de muhabirler bulundurma geleneğini başlatır.  Albert Kohen’in 11 yaşındaki oğlu Sami Kohen de gazetede çalışıyordu. Babası 1948 yılında ölünce 20 yaşındayken derginin başına geçmiştir.

<