ASIM ÇALIK

ASIM ÇALIK

AVCI KAZANMAK İSTEMEDİ

Terim’in Selçuk’suz başlamasının tercümesi sadece ekstra tedbirdi. Yani “ne olur ne olmaz” dedi Fatih hoca. Öndeki dörtlü zaten ofansif gücü yüksek, defansif yetenekleri sınırlı bir gruptu. Bir de Emre, Arda, Visca gibi oyuncuların varlığı tecrübeli hocayı azda olsa tedirgin etmiş olmalıydı. Ancak 12. dakikada önce Arda’nın bileğine basan, akabinde Emre’yi yıkan Donk’un sarı kartla cezalandırılmaması maç öncesi bir yığın matematik hesabı yapıp Selçuk’u kadroya almayan Terim için büyük bir şanstı. Çünkü Donk ikinci sarıdan kırmızı görecek potansiyele sahip bir oyuncuydu. 

Abdullah hoca kadrosunda herhangi bir değişikliğe gitmedi. Mossoro tam iyileşmemişti, klübedeydi. Attamah’da haftalar önce yerini Da Costa’ya kaptırmıştı. Avcı’nın takımı elbette avantajlıydı. Beraberlik hem yeterli hem değildi. Eğer yenerlerse, bunun anlamı; Yüzde 70-80’le şampiyon olma ihtimaliydi. Arda’nın kenarda değilde forvet arkasında oynaması doğru karardı bence. Bu Arda’nın daha az yorulacağına işaretti. Artık gerisi Arda’ya kalmıştı. Ancak gördük ki Arda’nın başında kavak yelleri esiyordu hala.

GALATASARAY PRESTEN VAZGEÇMEDİ

Oyun hepimizin beklediği gibi başladı. Başakşehir sinmemişti belki ama Galatasaray’lı oyuncular 3’erli 4’erli gruplar halinde pres yapıyorlar, Boz Baykuşlar’a nefes aldırmıyorlardı. Bu şekilde 16. dakikayı bulduk neredeyse. Başakşehir oyunu teraziye getirene kadar Rodrigues, Nagatomo ile tehlike yarattılar az biraz. Sonra Elia ve Adebayor’la yoklama çekti Başakşehir. Karşılıklı ataklarla devam etti oyun. Belhanda-Denayer gayretleri ve bir de Emre frikiği izledik devre bitmeden. Galatasaray daha baskılı gözüküyordu ancak 45’in sonunda Gomis ve Adebayor yeterince topla buluşamayınca topu göremedik filelerde. Son düdükten hemen önce Emre’nin gereksiz ve sebebsiz gördüğü sarı kart hiç de hayra alamet değildi. Emre’nin her an agresif olması beraberinde Başakşehir’e stres getirebilirdi ikinci yarıda. Tünele girerken Arda’nın da kart görmesi ikinci yarıda Başakşehir adına karar verici olacaktı. Avcı oyun akışı içinde birisinden birini, hatta ikisini birden oyundan erken çıkarabilirdi 10 kişi kalma riskine karşı. 

AVCI CESARETSİZDİ

İkinci perde aynı senaryoyla başladı. Senaristin yazdığı hikaye aynen devam etti. Galatasaray yine baskılıydı. Başakşehir beraberlik bana yeter moduna girmişti. Kaş yapayım derken göz çıkardı Başakşehir. Önce Adebayor sonra Clichy’nin kaptırdığı toplar tehlike çanlarının çalması gibiydi ki çok geçmeden Mariano’nun mükemmel golü geldi. 

Artık Başakşehir’in kaybedeceği bir şey yoktu. Onlar için maçı 1-0 kaybetmekle 2-0 kaybetmenin arasındaki fark önemsizdi. Tahmin ettiğim gibi sarı kartlılar sırayla oyundan çıktılar. Abdullah hoca Mossoro ve İrfan’la öne oynayıp skor bulma hesabındaydı. Ancak Emre’nin oyundan çıkışının bir dezavantajı vardı: Geriden oyun nasıl kurulacak, pas trafiğini kim yönetecekti? Üstüne geriden çıkarken pas hatalarına devam ediyordu konuk takım. 

Terim Kocaman’a nazire yaparcasına Donk-Ciğerci ikilisine döndü aynı Topal-De Souza gibi. Skoru korumak istedi Terim. Ancak Sinan Gümüş’ü de oyuna almaktan çekinmedi Fatih hoca. Gecenin kaybedeni Abdullah Avcı’ydı bence. Hesaplarını beraberlik üzerine yapınca kazanamadı böylesine önemli bir derbiyi. Kanımca sorulması gereken soru Avcı’nın takımını psikolojik olarak böyle bir mücadeleye hazırlayamamış olmasıydı. Ve gereksiz Adebayor ısrarıyla son 26+4 dakikayı çöpe attı Abdullah hoca. Mossoro ile beraber Mevlüt veya Bajic’i oyuna alabilir, son 15 dakikada da çift forvete dönebilirdi. Terim kazandı, Avcı kaybetti. Fenerbahçe’de potaya girdi.

 

<