AŞK ŞEHRİ PARİS(1)
AŞK ŞEHRİ PARİS -1-
( Aşıklar için bir Mıknatıs)
Aşk şehri Paris;aşıklar için bir mıknatıs; .Dünyanın sanat ve kültür uzmanları için sarsılmaz bir doğal cazibe merkezi:Lüksün ve Modanın dünya başkenti.Filmlere, romanlara, aşklara konu olan Paris; diğer adı ile “La Ville Lumiere” yani "Işık Şehir." Tüm dünyada anıtları, modası, kültür-sanat yaşamı ile bilinen Paris, dünya tarihinde de önemli bir şehir.
Fransa Paris değildir ama Paris Fransa'dır. Bu nedenle Paris hakkındaki gözlemler, Fransa hakkındaymış gibi okunabilir. Fransa’yı başka hiçbir şehri bu derece yansıtamaz.
Paris, her zaman herkesin ilk gitmek istediği, sonrasında vazgeçemediği bir şehirdir. Geçmişinin çok versiyonlu hikâyesi onu çekici kılıyor olsa gerek.
SU TÜCCARLARININ ŞEHRİ
Şehir armasındaki gemi
Ortaçağ'da şehri yöneten güçlü "gemiciler" ya da "su tüccarları"nın kurduğu birliği sembolize eder.
Paris adını Galya halkından "Parisii"lerden almaktadır. "Paris” ismi aslında Romalıların (Parisiilerin şehri) adının zamanla değişmesi sonucu oluşmuştur. Aynı zamanda şehrin etrafındaki bölgeye de ("Parisis") verilen isim olmuştur. Bu adın kaynağı tam olarak bilinememektedir. Parisiilerin adı Mısır tanrıçası İsis'ten gelmektedir çünkü Paris bölgesinde İsis'e adanmış birçok tapınak ya da Eski Mısır dilinde "per Isis" bulunmaktaydı. Bir efsane de Paris adını “Dalgalar altında kalıp denize batan efsanevi şehir,” diye anlatır. Paris adının Galce "par" (gemi) sözcüğünden geldiğini iddia eder. Şekli gemiye benzeyen, su üzerine kurulmuş, geçimini suya borçlu olan ve ismini de belki sudan almış olan bir Şehir.
Opera Binası, dünyanın en şık caddesi Champs-Elysees, Notre Dame Katedrali, Louvre Müzesi, Elysee Sarayı akla gelir. Meydan deyince de Opera Meydanı, Madeleine Meydanı, Vendome Meydanı, Etoile meydanı, Concorde Meydanı ile Trocadero Meydanı aklımıza gelir. Işıkların kenti olarak da bilinen Paris'in geceleyin daha muhteşem bir görüntüsü var.
LA TOUR EIFFEL -EYFEL KULESİ
Filmlere, resimlere, şarkılara, şiirlere konu olmuş,şampanya ve rüyalarla beslenen hiç uyumayan aşkın Paris’de ziyaret edecek yerlerden söz edilince ilk aklımıza gelen Eiffel Kulesi.
Paris şehir merkezi yirmi bölgeye ayrılmıştır. Gezilere genellikle birinci bölgedeki Paris’in en önemli sembolü olan Eyfel Kulesi ile başlanır. Kimilerine göre kule, kimilerine göre yere düşmüş dondurma külahı olsa da, Eyfel Kulesi’nin dünyanın en ikonik yapılarından biri olduğu inkar edilemez bir gerçektir. 1889 Dünya Fuarı için inşa edilmiş olan bu demir yapı birçok kişi tarafından eleştirilmesine rağmen zaman içinde zarif görüntüsüyle birçok kişinin sevgisini kazanmıştır. 10 tonun üzerinde ağırlığa sahip dökme demir kule, 1931 yılında Empire State Building yapılana kadar 320 metre yüksekliğiyle dünyanın en büyük yapısı unvanına sahipmiş. Eyfel Kulesi’ne en kolay ulaşımı Trocadero Meydanı üzerinden yapabilirsiniz. Trocadero Meydanı’nda bulunan Palais de Chaillot’un önünden Eyfel'i Seine Nehri’ni de görecek şekilde seyredebilirsiniz.
Eiffel Kulesine çıktığınızda göreceğiniz Paris manzarası mükemmel. İlk gözünüze çarpan 57 metre yüksekliğindeki Birinci Platform. Güzel bir restorana ev sahipliği yapıyor. 116 metrelik bölümde yer alan ikinci platform ise manzarayı izlemeyebileceğiniz güzel ve geniş bir alan sunuyor. Kulenin dört cephesi özellikle 276 metre yükseklikteki seyir terasından manzarası muhteşem. Buradan Sen Nehri, Zafer Takı hatta çok uzaklarda Montmarte ve Sacre Coeur Kilisesi’nin bulunduğu Paris’in tek tepesini bile görebilirsiniz. Kulenin kuzey ayağının dibinde de Gustave Eiffel’in bir büstü bulunuyor. Kuleden indiğinizde isterseniz güneydoğu yönünde yer alan Parc du Champ de Mars ile Paris’in birbirinden güzel parklarından birisini de gezebilirsiniz. Parkın diğer ucundaki Askeri Okul olan Ecole Militaire’de yine görebileceğiniz mekânlardan. Bu arada Eyfel Kulesi’ni en azından bir kere gece de görmelisiniz. Harikulade bir ışıklandırmaya sahip kulede her saat başında yaklaşık beş dakikalık ışık şovları yapılıyor.Zaten bu özelliği nedeniyle turistler akın ediyor. Ayrıca Paris’in muhteşem manzarasında 2.Kattaki Jules Verne Restaurant’ta nefis bir yemek için kuyrukta beklemeye hazır olun.
TROCADERO
Trocadero, Paris 16. bölgede, Eyfel Kulesi ve Seine Nehri‘nin hemen yanında bulunan bir bölgedir. Adını 1828′te İspanya ve Fransa arasında geçen Trocadero Savaşı’ndan alır. Eyfel Kulesi muhteşem manzarasını bu meydanda veriyor.Bölgedeki en önemli yapı Palais de Chaillot’tur. Trocadero Meydanı’nda çeşitli sokak sanatçıların gösterilerini izleyebilir, yılın belli zamanında ev sahipliği yaptığı eğlencelere, organizasyonlara katılabilirsiniz.
CHAMP DE MARS
Eyfel Kulesi’nin önünde uzanan yaklaşık bir kilometrelik yeşil alan.Champ, kısaca ‘alan’ demek. Mars ise Antik Roma Savaş Tanrısı’nın ismi. 1500’lü yıllarda tarım için kullanılan Champ de Mars, bugün turistlerin üzerinde dinlendikleri, Eyfel Kulesi’ni arkalarına alarak fotoğraf çektirdikleri bir alan.
ECOLE MİLİTAİRE Askeri Okul
Champ de Mars’ı geçtikten hemen sonra Askerî Okul’a ulaşılıyor. Bu askerî müzede kilise, anıtlar, geniş bir bahçe ve hastane ile bakım evi bulunuyor. 1670 yılında dönemin Fransa kralının emriyle, savaş mağdurları için inşa ettirilen bu yapıda Napolyon başta olmak üzere tanınmış Fransız devlet adamları ve komutanlarının mezarları yer almakta.
ZAFER TAKI-Arc de triomphe
Victor Hugo Caddesi boyunca ilerleyip Charles de Gaulle Meydanı’nın ortasında bulunan Zafer Takı’na ( Arc de triomphe de l'Étoile) ulaşıyoruz. 1806 yılında Napolyon tarafından inşa ettirilen 49 metre yüksekliğindeki bu anıt, 12. caddenin kesiştiği bir kavşağın tam ortasında bulunmakta. Napolyon Bonapart, Austerlitz savaşında galip gelen Fransız askerlerine seslenerek, “Evinize zafer taklarının altından geçerek döneceksiniz,” demiştir. 1923 yılından beri sönmeden yanmaya devam eden ateş, I. Dünya Savaşında ölen Fransız askerlerinin bulunduğu Meçhul Asker Mezarı (Tombe Du Soldat Inconnu) ve anıt üzerindeki “Gidiş, Direniş, Zafer, Barış” anlamına gelen dört büyük heykel turistlerin odak noktası.
Napolyon 1840 da öldüğünde cenazesi Zafer Takı'nın altından geçmiştir. Etoile Zafer Takının, sağ tarafında "De Gaulle au pouvoir" (De Gaulle Iktidarda ) ve sol tarafında ise "Vive De Gaulle" (Yaşasın De Gaulle) yazılıdır.Bu arada De Gaulle'ün Fransa ile ilgili şu sözünü de hatırlayalım:
“Üç yüz yirmi beş çeşit peynir üreten bir ülkeyi yönetebilmek kolay değil.”
PLACE DE I'ETOİLE
Charles de Gaulle Meydanı (ya da Place de l'Etoile), 19. yüzyılda Georges Eugène Haussmann tarafından projesi çizilen on iki caddeye yol veren çok geniş ve büyük bir döner kavşaktan oluşur. Bu caddeler arasında Grande-Armée Caddesi, Wagram Caddesi veya Şanzelize Caddesi en ünlüleridir. Arc de Triomphe'un ortasında bulunduğu yuvarlak meydan Charles de Gaulle-Etoile'de sona erer. Tıpkı bir yıldızın ışıklarını andırır. Bu on iki bulvarın en ünlüsü olan Champs-Elisées'den Seine Nehri'ni sağınıza alarak yürüdüğünüzde Jardin des Tuileries ve Louvre Müzesi'ne, oradan da nehir kenarını takip ederek Châtelet'ye varırsınız. Buradan Île des Cité'den nehrin öteki yakasına geçerek Sorbonne'a kadar uzun ama keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz.
ŞANZELİZE Champ Elysees
Zafer Takı’nı gördükten sonra yolun karşı tarafına geçip dünyanın en ünlü caddelerinden biri sayılan Şanzelize’ye yöneliyoruz. Paris’in kuzey batısında, 8. Bölgesindeki İki kilometrelik Champ Elysees, geniş kaldırımları, şık mağaza ve restoranlarıyla göz alıcı. Bazıları “5 Büyük Av Hayvanı” için Afrika’nın yaban hayatında ava çıkar, bazıları kredi kartını kullanır. Bu seçkin alışveriş caddesinde Bvlgari, Cartier, Swarovski, Louis Pion ve Tissot’dan (ya da cadde üzerindeki moda mağazalarından) krallara layık bir mücevher alabilirsiniz . Alışveriş ateşiniz söndüğünde, Ladurée’nin Marie-Antoinette’i utandıracak lezzetteki muhteşem makaronları ile kendinizi şımartabilirsiniz,
Şanzelize;Paris’in en güzel caddesi olarak gösteriliyor. Disney mağazası, kozmetik cenneti Sephora ve Virgin kitapçısı alışverişi sevenlerin uğrak yeri. Mercedes, Peugeot, Toyota gibi ünlü otomobil üreticilerinin mağazaları da bu cadde üzerinde.
Cadde, Luksor Dikilitaş’ın bulunduğu Concorde Meydanı’ndan başlayıp Arc de Triomphe Anıtı’nın bulunduğu Charles de Gaulle Meydanı’nda bitiyor. Bulvarın bir kısmı yokuştur. Yol boyunca Louvre Sarayı, Arc de triomphe du Carrousel, Tuileries Bahçesi ve Paris’in biraz daha dışında olan Arche de la Défense bulunur. Fransız yetkililer bu düz çizgili yola “Axe Historique” adını vermiştir. Oldukça turistik bir yerdir. Bulvarın alt kısmında Marigny Parkı ve Théâtre Marigny, Petit Palais, Grand Palais, Palais de la Découverte ile Élysée Sarayı bulunur. Bulvarın üst kısmında ise lüks kafeler, restoranlar, şık butikler, sinema ve tiyatrolar bulunmaktadır. Şanzelize eskiden büyük bir tarlaymış.Fransızca'da Champs tarla,Elize de Saray'ın ismi.1667 yılında XIV. Louis'nin peyzaj mimarı olan André Le Nôtre Tuileries Park’ını modernleştirerek ve genişleterek bu uzun caddeye katmış. 17. yüzyılında sade bir gezinti yeri olarak anılan cadde, 1709 yılında (Şanzelize Caddesi) adını almış. 1838 yılında ünlü Alman asıllı Fransız mimar Jacques Hittorff tarafından konulan sokak lambaları halen caddeyi süslemeye devam ediyor. Şanzelize Caddesi, Philadelphia’daki Benjamin Franklin Parkway ve Meksika’daki Paseo de la Reforma Bulvarların çizimi için örnek alınmıştır. II. Dünya Savaşı sırasında 26 Ağustos 1944 tarihinde Paris, müttefiklerin eline geçmiş ve Alman işgalinden kurtarılmıştır. Paris Şanzelize Caddesi üzerinde, Lido Show gösteri merkezi dünyanın en eğlenceli kabarelerini sunar. Birçok turist için en eğlenceli gezi noktalarından biridir. Sırası gelmişken hatırlatalım, gösteri sırasında fotoğraf ve kamera çekimi yasak.
PALAİS DE CHAILLOT
Eyfel Kulesi’nin karşı cephesindeki tepede son derece büyük bir saray var: Challiot Sarayı. İsmini, üzerine kurulu olduğu tepeden alan bu sarayda Ulusal Denizcilik Müzesi (Musee national de la Marine), Etnoloji Müzesi (Musée de l'Homme) başta olmak üzere önemli müzeler bulunmakta. Burası 19. yüzyıla kadar bir köymüş. Napoleon’un kararıyla inşa edilen saray günümüzde müze olarak kullanılıyor. Taraçalı bahçeleri Seine Nehri’ne uzanıyor. Buradaki Trocadero Çeşmesi ve Chaillot Meydanı’ndaki Mareşal Ferdinand Foch’un atlı heykeli görülmeye değer.
LA PLACE VENDOME -Vendome Meydanı
Vendome meydanına gitmek için Opera metro durağında inip aşağıya doğru yürümek gerekir. Yol üzerinde oldukça pahalı sosyetik mağazalar, mücevheratçılar bulunmakta. Meydanın ortasındaki bronz Vendome sütunu 44 metre yüksekliğindedir. Tepesinde bir heykel bulunur. Sütunun dikildiği 1810 senesinden beri tepedeki heykel birçok defa değişmiştir. Son heykel Napoleon'u yine Roma imparatoru şeklinde canlandırmaktadır.
SACRE COEUR-Paris
Montmartre’ın merdivenlerinden veya Fünikilerle yukarı çıktığımızda Sacre Coeur Kilisesi bizi karşılıyor.
Paris’in en yüksek tepesi olan Şehitler Tepesi’nde inşa edilmiş olan bu Bazilikanın adı “Kutsal Kalp” anlamına gelmektedir. Notre Dame Katedralinden sonra turistler tarafından en çok ziyaret edilen ikinci anıt-kilisedir. 1874-1914 yılları arasında yapımı tamamlanmıştır.İki dünya savaşını da neredeyse hiç zarar görmeden atlatan bu Kilisenin tavanındaki muhteşem İsa mozaikleri görülmeye değer.Paris’in tepeden görünümü muhteşem.Dünyanın pek çok noktasından gelen ressamların bulunduğu “Ressamlar Tepesi” de bazilikanın arka tarafında bulunuyor. Nadar Meydanı denilen küçük Park'ta Şövalye Jean François de la Barre'nin heykeli var.Buradan yokuş aşağı inerken pek çok hediyelik eşya dükkânı göreceksiniz.
PİGALLE
Ünlü gece kulübü Mouline Rouge (Kırmızı Değirmen)'un bulunduğu İstanbul'un Beyoğlusu sayılan Pigalle. Kaldırım Serçesi Edit Piaf'ın bir zamanlar arşınladığı kaldırımları 1966 yılında ben de çiğneyip,Deneme yazarı Marcel Proust'un Pansiyonunda kalmıştım,
PARİS MUSEUM OF EROTIC ART
Erotik Sanat Müzesi
Pigalle'deki Erotik Sanat Müzesinde Dünyanın her tarafından gelen 2000 parçalık Koleksiyon Erotik Sanat meraklılarının beğenisine sunulmuş.
DALİDA'NIN YAŞADIĞI EV-Paris
Kahire doğumlu İtalyan asıllı şarkıcı, sinema oyuncusu Dalida Kariyerini vatandaşlığına geçtiği Fransa'da yaptı. 55 altın plak alan Dalida aynı zamanda "elmas plak" verilen ilk şarkıcıdır.
1987 yılında 54 yaşında kaybettiğimiz Dalida; Montmartre Rue d'Orchampt 11 Numaralı evde yaşamış.Mezarı Montmartre Mezarlığındadır
LA TOUR MONTPARNASSE
Montparnasse Garının hemen yanındaki 210 metre uzunluğundaki Montparnasse Gökdeleni, Fransa’nın ikinci ve Avrupa’nın on birinci en uzun yapısı konumunda. 1995 yılında "Örümcek Adam" lakaplı Alain Robert’in hiçbir ekipman kullanmadan tırmandığı gökdelen. Kulenin tepesinde bir restoran var ve bu restoranın terasından, 40 kilometre görüş uzaklığına sahip 360 derece Paris manzarası seyredilebiliyor.
JARDİN DU LUXEMBOURG-Paris
Montparnasse Bulvar’ından kuzeydoğu tarafına yürüdüğünüzde Lüksemburg Bahçesi’ne ulaşırsınız. Jardin du Luxembourg, Paris'in 6. bölgesinde bulunan, ikinci büyük parkıdır. 1612 yılında yapılmıştır, Victor Hugo’nun başyapıtlarından Sefiller’de adı sıkça geçen bahçe içerisinde birbirinden özgün pek çok heykel, anıt, çeşme ve büyükçe bir havuzu barındırır. Turistlerin gezi güzergâhlarında yer aldığı gibi Parislilerin tercih ettikleri bir buluşma mekânıdır.
1969 yılınnda Hayat Resimli Roman’da daha sonra Anemon Yayınlarından çıkan Dünyanın En Güzel Aşk Hikayeleri kitabımda 2012 yılında yayınlanan “PARİS’DE BİR YABANCI “ Hikayesinde Paris şöyle anlatılır:
"... Çöllerin çocuğu Ömer Sani nihayet hayalinde yaşattığı Paris'e gelebilmişti. Eyfel kulesi,Senğ nehri Lüksemburg parkı O'nu Rüyalarının ötesinde etkileyip başka alemlere götürmüştü.Enrico Macias'ın bir şarkısı çalıyordu : Adieu Mon Pays "elveda memleketim "Şarkıyı gözleri dolu dolu dinledikten sonra dışarı çıktı sonra yakındaki Lüksemburg parkına girdi."
LA CLOSERİE DES LİLAS Paris
Yahya Kemal'in sıklıklı gittiği Montparnasse Bulvarı'ndaki La Closerie des Lilas Cafe'si 1847 den beri hizmet vermektedir. Müdavimleri arasında Emile Zola, Paul Cézanne, Aragon, Picasso, Sartre, André Gide, Oscar Wilde, Beckett, Hemingway gibi daha bir çok ünlü bulunuyor. Lilas, 2007 den beri her yıl "Le Prix Lilas" adıyla bir edebiyat ödülü de veriyor.
LES DEUX MAGOTS
Paris’teki bohem ve entellektüel hayatın en canlı olduğu bölge Saint Germain/Les Deux Magots.Aynı isimdeki Cafe Les Deux Magots ilginç bir mekân. Hemingway’in gençliğinde takıldığı bu Cafe'deki Çinli(?) Heykellerin arasında fotoğrafta yer alırken kendimi film setinde gibi hissettim.