Aşk Herşeyi Affeder mi?
Ya sonra…! “Sevgiye, güvene yapılan ihanetin affı mümkün mü?” demiştik. İşler gitgide karışıyor düşündükçe.
Affetme, Bağışlama yanlış kavramlarımızı düzeltmek için geliştirilmiş bir yöntemdir değil midir? sonuçta. Ne özür dilemek ne de bağışlamak basite indirgenemez, indirgenmediğinde olaylarda etkili olurlar.
Sevginizi paylaştığınız insanlar bunu bazen haklarınızı elinizden almak amacıyla kullanmaya çalışırlar. Haklarımızı asla söz konusu bir pazarlığa kurban etmemeliyiz. Onlar bizim kişilik çizgilerimizi, omurgamızı oluşturur. Haklarımızı almaya çalışanlar; sevgiden, hoşgörüden yoksun, bencil ve sevgiden söz edemeyecek kadar zayıf bir niteliktedirler. Beraberliklerde her iki tarafın hakları birbirleri için kutsal, kutsal olduğu kadar hem birbirlerine hem başkalarına karşı savunmaya değerdir. İnsanların ilişkileri bazen kopar, yaşanmaya değer yargılar içermez durumdaymış gibi gözükürler. Bunun sebebi ilişkileri nasıl kuvvetlendirebileceğimizi bilmememizdir, korkmamızdır ve özen göstermememizden meydana gelir.
Kırıcılıklar nerede baş gösterir. İnsanlar şaşkın; “Nerede sevgimiz?” derler. Sanki rüya görmüş gibi şaşkın bir sarhoşluğun üzerinden atıp, “Neydi o ?” derler. Ama onlar öyle bir noktadadırlar ki, en ufak hareketleri bile incitmeye yeter. Bu toplumsal hastalığın geç kalınmadan iyileştirilmesi gerekiyor.
Toplumlarda görüyorum ki, bu hastalığın etrafındaki ilişkiler; zarar verici, yıkıcı ve düşmanlık duvarları sarmış yıkamıyoruz. Kafese koyulmuş kobaylar gibi vücudumuza, duygularımıza enjekte ediliyor. Bu ilaçla kalıtımımızı bozulmuş. Bu yıkıcı salgına her kuşakta rastlıyoruz. Bu çaresizliğimizi, çelimsizliğimizi ve zayıflığımızı dile getirmeliyiz. Bu toplumsal hastalığa bağışıklık kazanmayalım, onu alt ederim.
Canlıların kıskanmak tabiatlarında mı vardır? Yoksa sevgi ve mutluluk değerlerinin ölçülemezliğini farkında olup onu kaybetmekten korkmaktan mı doğar?
Sevgiyi kıskanmak mı?
Sevgiyi kıskanıyorsanız "Neden benim kendime saygım bu kadar az?” diye sormak yerinde mi olur…!
Cevabı zor ancak; en azından bu ince noktaya dikkat çekilerek olay farkına varılabilir.
Sigmund Freud, normal bir davranış olarak nitelemiş; filozof Theodore Reich "Kıskançlık, sevginin organizması içinde, mutlaka kokuşmuş olmaması koşuluyla bir aksamanın işaretidir. ", Antropolog Margaret Moad ise; "Kıskançlık bir kişilik de varmak yerine olasılıkla yitirmeyi gerektiren olumsuz ve yaramaz irinli bir noktadır" diye tanımlamış.
Belki de kıskançlık; kendileri dışındakileri parmaklarıyla işaret edip, belirginleştiren, yıkıcı bir davranış şeklidir. Muhtemelen bu yıkıcı davranışlara karşı çıkanlar; sevgi, mutluluk ve özgürlüklerinin gerçek sahibi olacaklardır. Bizler bu çaresizliklerden kurtulmalıyız, birbirimize yaklaşmaktan korkmamalıyız. Duygusal bağlarımızı kuvvetlendirip, gerçekten birbirini seven arkadaşlar olmalıyız. O zaman düşmanlık, kin, fesat düşüncelerden arınmış bir dünyaya ulaşabiliriz.
Canlılar “Ben” ve ”benimki” egolarını vursun şakağından bir an önce. Herhalde o zaman dünyanın en mutlu, en değerli katili oluruz. Ve ödüllendirilebiliriz.
Bencil insanlar, dost ve düşmanlarına da aynı davranırlar. Her türlü şeye zıt düşüncelere aynı şekilde davranış sergilerler. Sezinleme fonksiyonları zayıftır.
Bu öyle karışık, insanlık tarihinin her döneminde üzerinde düşünülmüş bir konu ki. Çözümlemeye çalıştıkça karışıyor. Tam anladım dediğin anda başka bir noktadan karşımıza dikiliyor. Din adamları, edebiyatçılar, filozoflar v.s. bu konuda “düşün, düşün…” koyamamışlar son noktayı.
Hery Miller, "Onlar sevgiyi ne ararlar ne de verirler, çünkü, sevginin ta kendisidirler. Ama teker teker doğan bizler sevginin anlamını keşfetmeli, bir çiçeğin güzellik içinde yaşadığı gibi sevgiyi yaşamayı öğrenmeliyiz." yaklaşmış konuya. Buda, dünyanın ebedi olmadığını, umut kırıcı durumların bulunduğunu ve kendisinin sadece öğüt vermekten öteye gidemeyeceğini söylemiş. Yaptığımız davranışların yüceliğine inanmak, düşüncelerimizin kutsal bir hazine olduğunu sezinlemek gerek, zaten sevgi ve mutluluğun aranmasındaki engeller kendiliğinden silinir.
Kur'an-ı Kerim ise her türlü duygularımızda dürüst olmazsak, vicdan azabından kavrulabileceğimizi, dürüstlerinse duygularının zevkini cennette çimlerin üzerindeyken bile tadını çıkarmaya devam ettiğini anlatır. Kur'an-ı Kerim, karşılıksız sevgi gösterenlerin mükafatlandırılacağını haber verir.
Tüm duyguların ortadan kalkması gerçek mutluluk inanışındadır. Ne kadarda haklıymışım, bu konu yazmakla, anlatmakla bitmeyecek kadar uzun uzadıkça uzayacak bir karmaşa.
Peki şimdi bulabildik mi cevabı…!!!
“Aşk Her şeyi Affeder mi?”
Sağlıkla Kalın…