RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Anlayışsız mensuplar

Ülkelerde, milletlerde insanları bir araya getiren insani, milli, dini, ahlaki, siyasi değerler

vardır. Ama tüm bu değerlerin ortasında gelişen başka bir değer daha var. Bu değer tüm öteki

değerleri bastırıp ortaya çıktığında o birliktelin niteliği gibi adı da değişir. İşadamları derneği,

eslek birlikleri, ilim, araştırma, tarih, ve daha başka birliktelikler şeklinde ortaya bir kimlikle

çıkar. Bu nedir, bu maddi değer, para ile ilgili birlikteliktir.

İnsani, dini, ahlaki, milli ve siyasal değerleri arayanlar arasında da maddi değer öne çıktığında

bölünmeler, yozlaşmalar, bozulmalar olur.

Maddi değerin temel amaç olduğu birlikteliklerde zaten herkesin amacı maddi değer olduğu

için buralarda maddi değer ayrıştıran değil, birleştiren değer iken; öteki birlikteliklerde maddi

değer öne çıktığında ayrıştıran bir nesne haline gelir.

Xxxx

Düşünce, fikir, ideo, iman, amel, maneviyat, din, ahlak alanında zirve olmuş insanlar bir koca

çınar gibi etraflarına insan toplar ve o insanları yönlendirir. Ama o yönlendirilen insanların

nitelikleri, yetenekleri, zekea sayımları, eğitimleri hangi aileden ve hangi etkileşimden

geldikleri farklıdır. Bu yüzden o çınar insanın fikirlerini kendi istidatlarına göre anlar ve kabul

ederler. Arada büyük farklar ortaya çıkar. Bu farklar giderek başkalaşımın habercisidir.

Kopmalar bu başkalaşımın belirginleşmesiyle başlar.

O çınar insanlar bu dünyadaki, zaman nehrindeki seyahatlerini tamamlayıp, berzah alemine

geçtikleri andan sonra tesbihin imamesi artık yoktur. İmame gidince bazan bir düğüm atılıp

tesbihin danelerinin dağılmadan bir arada oluşu devam ettirilir. Ama çoğu defa imame

kaybolduğunda tesbih daneleri darmadağın olur.

Xxxx

Bu düşünce adamlarının belli ilkeleri, görüşleri, öğretileri oraya-buraya çekilerek esnetilir.

Başka anlamlar yüklenir, başka davranışlar geliştirilir. Mensupların anlayışı- anlayışsızlığı bu

imamesiz birlikteliği çeşitli merkezlerin dümen suyuna da sokabilir. Siyasete tek parti

döneminde ‘şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım’ diyen bir iman ve düşünce adamının

bu tavrı çok partili dönemde bir sıkıntı olarak algılanabilir.

Ama o çınarın çok partili dönemde bakanlara, genel sekreterlere, parti liderlerine mektup

yazdığı, uzaktan el salladığı, muhabbet gösterdiği, selam gönderdiği de bilinmeli.

Lideri anlamak o kadar da kolay değil. Lidere yakın liyakat ve istidat, yetenek, zekea

kıvraklığı yoksa, hep anlamakta zorlanacaktır mensuplar.

Xxxx

Her mensup kendine göre yorum getirecek ve benzerleriyle yeni bir şemsiye oluşturacak ve

başka yollara gideceklerdir. Böylece bölünme gerçekleşmiş olur.

Aslında Türkiye’de çok fazla koca çınar olmuş kimse de yok. Çünki insanları bir araya

toplamak için de maddi değer gerekiyor.

Bilhassa dini, ahlaki, manevi, düşünce değerleri etrafında insanları peşinden

sürükleyebilenler son derece fakir insanlar. Onların çoluk-çocukları da yokluk içinde

yaşadılar.

Said Nursi, ‘tüm eşyamı tek elimle taşıyabilmeliyim’ diyen ve öyle yaşayan bir insandı. Daha

başkaları evlenebilenler, çoluk-çocuk sahibi olanlar da devletten görev ve karşılığı para

aldılar.

Mehmet Akif tüm çilesine rağmen milletvekilliği yaptı. Ömer Nasuhi Bilmen tüm faziletiyle

müftülük ve Diyanet İşleri Başkanlığı yaptı. Ahmet Hamdi Akseki, Gönenli Mehmet Efendi,

Mehmet Zahit Koktu efendi, Fethullah hocaefendi hep devletten nemalandılar.

Yani Said Nursi çapında, türünde, koca çınar olan insan çok da yok. Abdulhakim Arvasi de

düzenden nemalandı, Necip Fazıl da. Hüseyin Hilmi Işık rütbeli askerdi. Süleyman Hilmi

Tunahan varlıklı bir hayırseverdi. İslami hizmetlere hep vermek isterdi ama istediğini çoğu

kere de yapamadı. Çoluk çocuğu da, mensupları da oraya-buraya savruldular.

Xxxx

Nurcu adını alan Said Nursi mensupları kişisel anlayış farklarını Said Nursi’nin anlayışı,

öğretisi gibi takdim ederek bölük-bölük bölündüler. Aslında Said Nursi’nin hayatı da, öğretisi

de, eserleri de meydanda. Ama onları zamanla bağıntılı olarak yorumlayacak kafa yok

kimsede.

Said Nursi’nin sinema konusundaki görüşünü anlatmaya başladığımda Nurlardan alıntı yüze

yakın kitap yazmış birisi şaşırdı kaldı. Said Nursi’nin sinema görüşü mü var? dedi.

<