Amerika her yerde
Türkiye’de belli bir tarihten beri herkes Amerika hayranı, taraftarıdır. Fakat her öbek birbirini
Amerikacı olmakla suçlamaktan da geri kalmaz. Toplum bilimcilerin, davranış ve toplumbilimcilerin
incelemesi gereken bir durum. Hem Amerika hayranlığı, hem de sevilmeyenleri Amerikacı olmakla
suçlamak.
xxxx
1948 doğumlu gençlerin üniversiteli olduğu yıllarda, yani 1968 yılında, ihtilalin üzerinden daha 8 yıl
geçmişken, üniversitede hareketler başladı. 1971 muhtırasını getirecek bu hareketlerde görev alanlar
kendilerini 68 kuşağı diye andılar. Tamamı solcuydu. Faal hareketçilerdi. Yıkıp-dökmekten adeta zevk
alıyorlardı. Solcu olmak bile onlara yetmiyordu. Proudon ve Anarchist, hatta bir kısmı Nihilist olmaya
kadar gidiyordu. Marksist olmak ise olmasa olmazdı. Amerika’ya, emperyalizme karşıydılar. Bu
tarafları halktan da destek bulmalarına yol açıyordu. Hemen herkes bir taraftan Amerika’ya düşmandı
ama bir taraftan da hayrandı.
Xxxx
1945-19546 Basın Birliği lağvedilmiş yerine Gazeteciler Cemiyeti kurulmuştu. Kurucular arasında
Haluk Durukal, da vardı. 1921 İstanbul doğumlu.Gedikpaşa, Amerikan kolejinin ilk kısmını bitirdi.
1941-1971 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde çalıştı. Cumhuriyet bir dönem Milliyetçi-Turancı
yayın da yaptı ama genelde solun yayın organıdır. Solun ılımlısı, aşırısı Cumhuriyet Gazetesini
okumayı, orada çalışmayı, yazmayı kimlik olarak kullanırdı. Halen de Cumhuriyet solun kalesidir.
Haluk Durukal, solcudur. Ama Amerikan koleji ilkokul mezunudur ve 1966’dan 1978 tarihine kadar
İstanbul’da Amerikan Konsolosluğunun Basın Danışmanıdır. Bir ara gazetenin Londra temsilciliğini de
yapmıştır.
Şimdi herkes merak etmeli. 1966-1978 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesinin yayınlarında ABD
yanlısı haberler ne kadar yer aldı dersiniz!
Xxxx
ABD Konsolosluk basın danışmanlığı yapmakta bir sakınca görmeyen Haluk Durakal, Akşam
Gazetesinde çalıştığı dönemde Heybeli Adasına, Rum Ruhban Okulu’na davet edilir. Tek başına bir
motorla adaya çıkar. Orada Patrik onu kabul eder ve bir haber yapılması talebinde bulunur.
Apoyevmatini Gazetesi, konuya aracılık etmiş, Akşam gazetesinin sahibi Necmettin Sadak muhabir
göndermeye razı olmuş ve Haluk Durukal’ı görevlendirmiştir. 1946 seçimleriyle ilgili bir haberdir.
Ancak Durukal, bu haberi yapmak istemez. Adadan döndükten sonra doğruca, gazeteciler Cemiyeti
Başkanı Sedat Simavi’ye gider. Simavi’nin, yanında Tahsin Öztin, de vardır. Haluk Durukal, milli
duygularına kapılarak ağlar ve meseleyi anlatır. Milli bir duygu seline kapılarak ağlar ve ‘Ben bu haberi
kendi adımla yayınlayamam’ der.
Sedat Simavi, Necmettin Sadak’ı arar ve muhabirin duygusal halini ifade eder. Bunun üzerine Akşam
Gazetesi bu haberi kendi özel haberi olarak yayınlamaktan vazgeçer. Notlar Anandolu Ajansına
verilir. Ajans haberi hazırlayarak tüm gazetelere sunar. Böylece milli duyguyla tek gazetede
yayınlanması önlenen Patriğin görüşleri ajans vasıtasıyla tüm İstanbul Ankara gazetelerinde yer bulur.
Xxxx
İşte hayat böyledir.Çeşitli duyguların sarmalında yaşarız. Ama bir de maddi şartların sarmalı var. Bir iş
olmalı, ekmek kazanılmalı. Bu bazen dinci bir gazete, bazen solcu-Marksist, bazen bölücü-ırkçı gazete
olabiliyor. Bazen, milliyetçi bazen, emperyalist Amerika, İngiltere iş yeri, ekmek kapısı olabiliyor.
İnsanın arzuları var, ihtiyaçları var. İnsan ne arzularına göre, ne de ihtiyaçlarına göre yaşamaz,
yaşayamaz ne yazık ki, insan kaderini yaşar. Her insan kendine biçilen kaderini yaşayarak, kendi
kendine şahitlik eder.
Sanki insan kendisi başkalarından başkaymış gibi ahkeam keser, yorum yapar, zanda bulunur.
Başkaları hakkında hükümler verir. Ah, insanız, ne kadar çok yanlış içinde bocalarız, hayatımız
boyunca.