ALANLAR , GERÇEKLER ÜZERİNE
Eskiler , şairler yalan söylemesini tabii görmüşler. Fuzuli :
<< Aldanma ki şair sözü yalandır>>
Mısrasıyla bunu anlatmış Nedim :
Ben şairim o kamet -i mevzunu doğrusu
Sevmem desem de bil ki yalan söylerim sana.
Yalan söylemeyi alışkanlık haline getirmiş ikinci bir grup da âşıklardır. Aşk konusunda o kadar çok yalan söylenmiş ki , rahmetli Basri İmece'nin şöyle bir şiiri var :
Senin için ölürüm diyordun
Bense inanmıyordum
Duydum ki ölmüşsün
Teşekkür ederim
Bunu okuyan bir bayan bu şiire karşı çıkmış :
------ Hayır, ölmek de meseleyi halletmez. Benim için öldüğünü nereden bileyim. Ölmesine sebebiyet veren , benim bilmediğim, bir başka kadın olamaz mı ?
Ama, toplumda öyle konular da var ki, onların yalanla bağdaştırılmaları mümkün olmaz. İlim bunlardan biridir. Yalan söyleyen ilim adamı, kanaatimce , dünyanın en affedilmez suçlarından birini işlemiş olur.
İlim adamını uluorta yalan söylemeye götüren politikanın baskısıdır. << Politikacının >> demiyorum.
Bugün, politikanın ---yani yalanın --- bulaşmadığı bir yer de kalmadı. Bunun ile ilgili bir fıkra da var :
Bir savaşta , kamyona doldurulup gömülmeye götürülen ölülerin arasından bir inilti çıkar. Bakarlar. Adamın biri , zayıf bir sesle sormaktadır ;
----- Beni nereye götürüyorsunuz?
----- Gömmeye.
----- Ama be daha yaşıyorum
----- Sus budala ! Doktor , öldüğüne dair rapor verdi. Sen doktordan iyi mi bileceksin?
Gözümüzle gördüğümüz , kulağımızla işittiğimiz şeyler , politikacıların dillerinde veya kalemlerinde öyle bambaşka şekiller alıyor ki , şaşırıp kalıyoruz.
Televizyonlar ile beslenen yalan sanatı , artık ölüyü diri , diriyi ölü gösterip ; suçluyu kahraman , suçsuzu hain yapabilecek bir güce erişti.
Tarih kitaplarının geçmişle ilgili hatıralarına da şüphe ile bakıyorum.
Belki de en doğrusu bundan sonra şöyle gelişir ; Bizim ve babalarımızın başımızdan geçenleri , gerçek yüzleriyle , torunlarımız veya onların torunları öğrenebilecekler.
En hakikatli gerçek , Göktürklerin , Orhun abidelerindeki taşlara yazdıklarıdır. İyi ki taşlara yazmışlar da gerçekler silinmemiş. İyi ki Atatürk düşünceleri yakın tarih de , anlatıyoruz ve anlayabiliyoruz.
Geleceğin ilim , bilim adamları kendilerini politikaya kaptırmaz veya ---hiç değilse --- dünün ve bu günün çok gerilerde kalmış olaylarını çarpıtarak vermenin , O gün izledikleri politikaya her hangi bir faydası olmadığını kabul ederlerse.
Sözünü ettiğim şartın yerine geleceğini ve bu gün durmadan söylenen yalanların ---iş işten geçtikten sonra bile olsa ---gerçeklerle yer değiştireceğini ümit etmek , en büyük tesellimizdir.
Sevgi ve Saygılarımla.