ASIM ÇALIK

ASIM ÇALIK

AKIL-SIZLAR

Gecenin muhteşem üçlüsüydü Alper-Queresma-Volkan. Hadi Alper gençdi.  Hırsına yenildi. Çocukca hareket etti. Peki Queresma ve Volkan’a ne demeliydi? Böylesine 2 tecrübenin böylesine kartlar alması pek üzücü ve gereksiz değil miydi sizce de?

Oysa ki Queresma’ya ne methiyeler ne övgüler yağdırmıştı tüm spor medyası daha bir kaç gün önce oynanan lig derbisinde. Ama Queresma ben ne olacağım yerine ben ne oldum deyince kırmızı kaçınılmaz oldu Ricardo için. Oysa ki son maçı neredeyse tek başına alacak kadar akıl ile hırsı yanyana getiren bir oyuncunun daha sakin ve daha rahat olması gerekmez miydi? Sonuçta kupa lig gibi değildi. Turu ikinci maçda dahi olsa her zaman geçme şansınız var farklı bir skorla kaybetmedikten sonra. Bin sene de okusam, ne biliyorsun diye sorsalar haddimi bilirim demişti Rumi. Portekizli haddini bilemeyince hem bu maçı kaybetti hem de Trabzon maçını. Üstelik direk kırmızı karttan dolayı da 2 maç ceza alacak.

Ancak gecenin yıldızı Volkan’dı! Resmen tırnaklarıyla kazıya kazıya, gayret ederek kendini attırdı! Eğer Aydınus Demirel’i atmasaydı hakikaten çok ayıp olacaktı. Volkan atılmayı resmen hak etti. İkinci sarıyı almak için o kadar çok çalıştı ki inanılmazdı doğrusu. Queresma’nın atıldığı pozisyonda o kalabalığın içine dalması ve Kocaman çıkıp gelmese o kalabalıktan çıkmaya hiç niyetinin olmaması nasıl bir kaptanlık bilgeliğiydi? Ve en sonunda emin adımlarla kırmızı kart yolunu kat ede ede ikinci sarıdan kırmızıyı aldı. Yahu hem takımın 10’a 10 eşit sayıda oynamaya başlamış hem skor üstünlüğünü ele almış, böylesine bir ortamda; fırtınalı bir havada bir kaptanın görevi değil midir gemisini limana sağsalim ulaştırmak?

HOŞGELDİN EKİCİ

Biraz da maçtan söz edelim dilimiz döndüğünce. Kocaman inadından vazgeçmemişti yine. Valbuena klübeye demirlenmişti. Ve eleştiri alabilecek başka bir seçim yaptı hoca. Ekici’nin oynaması Fenerbahçe açısından müthiş bir kazançdı. Sağlıklı şekilde götürebilirse futbolunu lig sonuna kadar, elbette bu çok önemliydi. Ancak aylardır neredeyse antrenman bile yapamayan Mehmet’in kanatta yer alıp Alper’in Soldado’ya yakın oynamasına ne demeliydi? Allah’tan Hasan Ali iki kişilik oynadı da, Ekici’ye defansif manada fazla iş düşmedi. Ekici gerçek yeri olan forvet arkasına geçtiği anlarda pas alışverişlerinde ve dağtımında iyi işler yaptı. Şener’in golünü de bu şekilde hazırlamıştı zaten.

Pazar’ın taktiksel üstadı Şenol Hoca Babel ve Quresma’yı dinlendirince Beşiktaş’ın oyun akordu bozuldu. Ama bu değişikler için hocayı suçlayamayız. Sonuçta hem oyuncularını dinlendirmek istedi hem de Trabzon maçına diri çıkmayı düşündü. Fakat belki de aşırı efor sarf eden Queresma’yı dinlendirebilirdi ama Babel’le başlayabilirdi doğrusu. Önlü arkalı Tosic-Caner başlamak pek bir işe yaramadı siyah beyazlılarda. Caner sol beke geçtikten sonra istenilen Caner’i seyrettirdi izleyenlere. Kocaman 9 kişi kaldığı için çok fazla hamleyle oyuna müdahale edemese de takımının 2 eksikle fiziksel olarak ortaya koyduğu olağanüstü çaba ve gayret takdire değerdi. Hasan Ali, Skertel, Topal, Joseph ve nokta gol vuruşuyla Soldado öne çıkanlardandı. Ekici ısınma turlarını tamamladığında ilk 11’i mutlaka zorlayacak futbolcu olduğunu gösterdi. Bir parantez açmak istiyorum Valbuena için. Derbide yedek kalıp, kupa derbisinde dahi yedek soyunmasına rağmen hocasına saygıda kusur etmemesi Fransız futbolcunun aldığı futbol kültürünün bir parçası olmalıydı. Gencisi, tecrübelisi her futbolcuya örnek olmalı Matthew’un bu karakteri.

Fırat Aydınus böylesine zorlu sahnelerle dolu bir derbiyi başarıyla yönetti ama uzatmanın son anlarında H.Ali’nin Talisca’nın baldırına vurduğu pozisyonda penaltı düdüğünü çalmalıydı. Yan hakemi Taşcıoğlu’ndan beklediği onayı alamayınca es geçti pozisyonu. Kupanın ikinci ayağı da çetin geçeceğe benziyor. Umalım ki Perşembe gecesinin akılsızları, rövanşda akıllarını başlarına alarak oynasınlar.

 

<