AKIL OYUNLARI...
Durup dururken neden bizim “Zülfü Ağa”yı hatırladım ben de bilmiyorum...
Kurstan çıkmış , eve gelmiştim. Yorgundum. Uzandım divana. İçim geçmiş. Sonsuz uykunun derinliklerinde zaman mefhumunu kaybetmişim.
Beni telefonumun alarmı uyandırdı; “ Bak akşam oldu; yatsıya 45 dakika var!” dedi.
Kalktım. Kendime gelene kadar oturdum. İşte o sırada hatırladım Zülfü Ağa’yı...
Zülfü Ağa, haza bizim Kürtlerden. Hık demiş bir Kürt ağasının burnundan düşmüş. “Bir Kürt ağası nasıl olur ? “ diye sorsalar net bir cevabım yok. Ancak bu konuda bazı delillerim var.
Bir kere o zamanın ağaları misafir sahibiydi. Cömertti. Kendine sığınanı ele vermezdi. Marabasını korurdu. Namuskardı.
Dediğine göre, Zülfü Ağa’nın atası da Elazığ ‘in ağalarından bir ağaymış. Devran değişince ağaların toprakları da su gibi ellerinden akıp gitmiş…Bir kalan namlarıymış. Kötülerin kötülükleri iyilerin de iyilikleri ara ara söylenmiş.
Zülfü Ağa ki, başında siyah bir fötr, üzerinde her zaman ütülü, gıcır gıcır yepyeni bir takım, Üzerinde yakaları kolalı, kolları manşetli bembeyaz gömlek, döndüğünde beyaz bir mendil ve kan kırmızı bir kravat...
O sıralar altmışını geçmiş. Saçında bıyığında tek ak yok. Boyanmış. Kömür siyahı...
Tarlada tapanda çalıştığını kimse görmemiş. Siyah cilalı kundurasının aynasında alemi seyret...
Her ne kadar ağa dedikse ve yeleğinin cebinden gümüş kösteki sarkıyorsa da kilolu göbekli bir ağa değil. Herif normal kilosunda , hatta zayıf ve bıyığı ile buram buram tam bir Ayhan Işık zarafeti ve şıklığı sergiliyor...
Böyle bir zarif herifin üzerine tarlanın bahçenin çamuru parçası sıçramaktan haya etmez de ne yapar ?
Şehirde kalıp zamanının çoğunu bahçeli evinde geçirirdi. Yazları şalvarlarını bacaklarına çekmiş , başı dolaklı hamarat karıların domates salçası çalışmalarını denetlerken görürdüm..
Vallahi ben bu herifin bir kötülüğünü duymadım. Kendi halinde şık biriydi. Atasıyla övünürdü.
Zülfü Ağa’ya da sıra geldi bir gün. O da sırasını savıp bu dünyadan göç edip gitti...
Şu sıralar aklım bana oyunlar oynuyor. Nereden çıktı şimdi şu Zülfü Ağa ? Doğrusu şaş kaldım bu işe!
Öğleyin ne yediğimi unutmuşken, şimdi yıllar yıllar öncesi ne olup bitmiş, kimler yaşamış, bir bir gözlerimin önüne geliyor, aklım beni şaşırtıyor. ...
“Ben ağayım, ben begim “ diye böbürlenen Zülfü Ağa gibiler için Dede Korkut şöyle söylemiş; “ Ecel aldı, yer gizledi, fani dünya kime kaldı?