ASIM ÇALIK

ASIM ÇALIK

AH ŞU DİREKLER

Antalyaspor yardımcı antrenörü Fenerbahce'ye resmen meydan okuyordu sahaya çıkardığı isimlerle. Ön tarafta Fener'e karşı Orgill, Podolski ve Jahovic'le oyuna başlamak her babayiğidin harcı olmasa gerekti. Dışarıdan biri gelip baksaydı saha içine, Antalyaspor'un üst bölgeye oynadığını zannederdi. Tahsin Tam hocayı tebrik etmek gerekiyor. Takımına cesaretle futbol oynatmaya çalışmak inanın nice galibiyet sayısından daha kıymetli. Bir eksikken kendilerinden bir fazla olan rakiplerine karşı çok da iyi mücadele ettiler bence. Puan çıkarmaları işten bile değildi doğrusu. Tebrik edilmeli Antalyaspor. Üç puanı alamadılar belki ama mantalite olarak oyunu kazandılar diyebiliriz onlar için. Ancak hocanın tek hatası bu üçlünün aynı anda sahada olmasıyla, elinde oyunu değiştirecek Frey dışında başka futbolcusunun kalmamasıydı. Nitekim Podolski 75’de kenara alınınca, tamamen bir puana odaklandılar ancak başaramadılar. 

Fenerbahçe daha ilk dakikadan itibaren oyunun hakimi olmuştu. Birinci dakikadan kırk beşinci dakikaya kadar şut attı sarı lacivertliler Antalyaspor kalesine. Hele ki ilk on beş dakikada kale abluka altındaydı. Nerdeyse herkes şut attı Boffen'in filelerine. Bu çeyrekte Ozan, Valencia, Samatta, Serdar bir türlü kale çizgisini geçemediler. Kimi zamanda Boffen; 42 yaşında hala Juventus kalesini koruyan tecrübeli file bekçisi Buffon kılığına girinci gol bir türlü gelemedi. Hatta 24'de Gustavo ve 45'de Ozan'la şut denemeleri devam etti. Böylesine bir bombardımanın altında Antalya ilk şutunu ancak 40. dakikada gönderebildi Fenerbahçe kalesine Nuri Şahin’le. 

EĞRİSİ DOĞRUSUNA DENK GELDİ

Oyun içinde zaman zaman hakemle tartışan disiplin fakiri Jahovic'in kırmızısı devre biterken adeta yılbaşı ikramiyesi gibiydi Fenerbahçe adına. Fenerbahçe ikinci yarıya, ilk devrede bıraktığı yerden başlayıp devam etti. Şutlar yerden ve havadan Antalya kalesine akıyordu. Ozan ve Podolski’nin golleriyle oyuna biraz daha heyecanlandı.  

Hemen hemen aynı isimler golleri kaçırmaya devam ediyorlardı. Bu sefer Serdar'ın kafasının yerine Tisserand'in kafa vuruşu vardı ama galibiyet sayısı bir türlü gelmiyordu. Bu arada hem Pelkas'ın hem Gustavo'nun hem de Cisse'nin vuruşlarının direklere takılması büyük şansızlıktı. Sayamadığım kadar ortalardan, atılan kornerlerden, net pozisyonlardan sonra karşılaşmanın berabere bitmesi futbol terazisinde Fenerbahçe tarafında mutlaka haksızlık olarak değerlendirilecekti.

Sanırım Erol hoca Podolski’nin beraberlik sayısından sonra boş yere 10 dakika bekledi değişiklik için. Kendi adıma Bulut’un geçen haftaki varyasyonları yapacağını düşünmüştüm oyuncu değişikliklerinde. Sosa’nın çıkmasıyla Samatta-Pelkas-Valencia; Cisse’nin arkasına dizilmelilerdi. Ancak hoca iki oyuncu değişikliği yapmayı tercih etti Perotti ve Cisse tercihleriyle. Bence hatalıydı; Bir, geçen hafta aslında olayın pratiği yapılmıştı ama hoca bu defa uygulamadı, iki; Bir kaç dakika önce Pelkas’ın güzel kafa vuruşu direkleri sallamıştı. Üstelik Yunan oyuncunun en iyi oynadığı yerde Ozan’ın oynadığı pozisyon olan forvet arkası bölgesiydi. Üç; Perotti aylardır futbol oynamıyordu. Sakatlıktan sonra görev alıyordu ve skorun daha rahat olduğu bir karşılaşmada forma verilmeliydi.

Ancak belirttiğim gibi eğrisi doğrusuna öylesine denk geldi ki Perotti hem penaltıyı yaptırdı hem de galibiyet golüne penaltıdan imzasını attı. Bu karşılaşma şu resmi kesinlikle ortaya koydu bir kez daha. Geçen hafta da aynı resmi görmüştük neredeyse bire bir. Erol hoca tahtaya önce iki ismi yazacak. Bu çok net; Gustavo ve Ozan. Bu futbolcuların performansı takımın yüzde otuzu-kırkı diyebiliriz oynanan oyunların belli bölümlerinde. Üçüncü isim Sosa. Ancak burda keskin bir karar vermek zorunda Erol hoca; Arjantin’li eğer İlk 11’de sahaya çıkacaksa ve ilk 45’lerde sonuç alınamayacaksa, o zaman ya 45. dakikada ya da 55. dakikada hocanın başka bir taktiksel dokunuş yapması gerekiyor. Sonrasında da son iki maçta yapılan gibi takımın önce Pelkas-Samatta’ya dönmesi, devamında da Cisse-Samatta ve / veya Valencia / Adem ile çift forvete geçiş yapması elzem. Bir de mücadelelerin gidişatına göre Caner’in sol öne, Novak’ın da sol arkaya görevlendirilmesi alternatifler arasında olmalı mutlaka. 

Erol Bulut’un en büyük şansı elindeki kadronun fazlasıyla yeterli olduğu ve sportif direktörlüğü profesyonelce yapma isteğinde olan Emre Belözoğlu’yla çalışıyor olmasıdır. Ortaya koyduğum bu tablodan sonra iş futbolculara kalıyor artık. İşleri çok zor değil bence. Meşin yuvarlağı sadece içeriye itip filelerle buluşturmaları gerekiyor.

<