YAZAMADIKLARIM/AĞIN
Gazetemiz Yenigün’de daha önce ülkemizin tüm şehirleri bir yazı dizisi halinde yayınlanmıştı. Ne kadar fazla yer gezmeye kalkılsa da eksikler olabiliyor. Zamanla detaylı gezimlerin olduğu coğrafyalar da olabiliyor. Bu nedenle geçmişte yazdıklarıma ek olarak yeni bölümler yazılmasına ihtiyaç hasıl oldu. “YAZAMADIKLARIM” başlıklı yazı dizisinde bunları bulacaksınız.
FIRAT’IN SAKLI CENNETİ: AĞIN
Elazığ’ın huzurlu bir ilçesi olan Ağın’a ne gitmeye ne de her seferinde gördüklerimi yazmaya doyamıyorum. Doğanın tüm güzelliklerini cömertçe, üstelik de karşılığında sizden hiçbir şey beklemeden sunan Ağın, anlatılmaz yaşanır.
İlçe, cennet olmasına cennet de başlıkta belirttiğim gibi “saklı” falan değil. Herkesin gözü önünde bir yer. Ağın’ın en önemli özelliği, mütevazılığından dolayı kendini fazla anlatmaması, anlatanlarının yeterince olmaması ve bu nedenle de turizm anlamında yeterince gelişmemesi. Gelin bu cennete bir kez daha göz atalım ve görmeyenleri buraya çağıralım.
Köprü – Hurşit Kuş Ormanı
Ağın’ın daha girişinde sizleri sanki İstanbul Boğazı’ndaki asma köprülerden birisi karşılıyor. Ağın’ın eski adı “Karamağara”, yeni adı ise Şehit Mehmet Şevket Uzun olan bu köprüsü, yapıldığında ülkemizin en uzun 4. asma köprüsü unvanını almıştı.
Ağın’a varır varmaz kadim dostum Nazım Yazıcı’nın, Hurşit Kuş Ormanı’nda, bizler için hazırladığı balık muhabbetinde bulduk kendimizi. Dönemin kaymakamlarından Hurşit Kuş’un ağaçlandırdığı yere bölge halkı vefasını göstererek, “Hurşit Kuş Ormanı” adını vermiş. Bu noktada, “Her kaymakam böylesi kalıcı büyük bir esere imza atsaydı, ilçe bugün bulunduğu konumun çok üstünde olurdu.” düşüncesine kapıldık. Aralarda çok iyi hizmet veren kaymakamları tenzih ediyorum.
Avlanma yasağı olması sebebiyle, Nazım kardeşim, Keban’dan satın aldığı balıklarla bizi balık yemekten mahrum bırakmadı. Dostlar sofrasında; Erol kardeşimin cümbüşü, Volkan, Mustafa kardeşlerimin klarnetleri (yöresel ağızda gırnata) ve Erdoğan kardeşimin darbukasıyla eşlik ettiği yöresel türkü ve uzun havalar bize günün soğuğunu unuttururken adeta içimiz ısındı.
Hurşit Kuş Ormanı (Nazım Yazıcı balık pişirme hazırlığında)
Badem Adası – Yat Limanı
Badem Adası olarak adlandırılan yer aslında bir yarımada. Burada “Öğretmenevi” bulunuyor. Biz burada konakladık. Öğretmenevinin yapılışında Ağınlı Karabatak sülalesi önemli katkılarda bulunmuş. Ağın dışındaki bazı Ağınlı hayırseverler de buradaki odaların tefrişi için imkanlarını seferber etmiş. Buraya kadar güzel ama öğretmenevinin işletişinde yaşanan problemler bu güzellikleri bir ölçüde gölgeliyor.
Badem Adası’ndan Keban Barajı ve Ağın’ın görünüşü
Öğretmenevindeki odanızın Keban Barajı’na bakan manzarası bir ayrı güzel, Kaymakamlık Sosyal Tesisi’nin önünden ilçe merkezinin görünüşü bir ayrı güzel.
Badem Adası’nda inşa edilmiş “Yat Limanı” da gelen tekneler için sığınak olma özelliğine sahip.
Badem Adası – Yat Limanı
Kup Çukuru – Hakko’nun Çeşmesi - Sahil
Bir meteor çukuru olan “Kup Çukuru” herhalde başka bir yerde olsa çoktan turizm firmalarının tur programları içerisine dahil edilmişti. Devasa bir çukur olan Kup Çukuru’nun içi yüzyıllar içerisinde toprakla dolmuş olsa da devasalığını halen muhafaza ediyor. Orada kazı yapılsa altından çıkacak meteor taşının büyüklüğünü ve değerini gerçekten çok merak ediyorum.
Kup Çukuru (Dursun Kara ile)
Kup Çukuru’nun yakınında olan Şenpınar köyünde, “Hakko’nun Çeşmesi” adı verilen bir çeşme bulunuyor. Çeşme, ilçenin en önemli ve büyük çeşmeleri içerisinde yer alan tarihi bir özelliğine sahip.
Hakko’nun Çeşmesi - Şenpınar (Yusuf Özdemir ile)
Şenpınar Köyü’nden yolunuza devam ettiğinizde, bir yarımada olan Ağın, sizi, yine Keban Barajı’na kavuşturuyor. Buradaki sahilin güzelliğine bu defa karşı kıyının ilerisinde görünen Munzur Dağları’nın siluetleri de eşlik ediyor.
Bu arada Ağın Kaymakamlığı öncülüğünde ilçede kıraç alanlara dikilen fidanların, tepeleri nasıl ormanlaştırmaya doğru götürdüğünü yerinde gördük. Fidanların dikilmekle kalmadığını, sulamalarının yapılarak düzenli bir şekilde bakıldığını ve bu şekilde toprağa tutunduklarını, bu bölgeyi bizlere gezdiren Ağın Kaymakamlığı Sosyal ve Yardımlaşma Vakfı Müdürü dostum sevgili Dursun Kara’dan öğrendik.
Ağın Yarımadası Sahili ve Karşıda Munzur Dağları (Yusuf Özdemir ve Dursun Kara ile)
İlçe Merkezi
İlçe merkezindeki Camii Kebir, bölge halkınca “Aşağı Cami” olarak adlandırılmakta. Tarihi caminin hemen önünde bir “Anıt Çınar” bulunmakta.
Camii Kebir – Anıt Ağaç
Merkezde yer alan İspir Konağı restore edilmiş durumda. İçerisinde kalan bazı işlerin bitirilmesi sonrasında bölge halkına, özellikle de turistlere yönelik hizmetlerde kullanılacak.
İspir Konağı
Aliuşağı Mahallesi’ndeki tepeden Ağın ilçe merkezi ile Keban Barajı bir başka güzel görünüyor.
Aliuşağı Tepesi’nden Ağın ve Keban Barajı
Ağın Fabrikası
Ağın’ın bir fabrikası vardı. İlk olarak bir deri fabrikası şeklinde hizmete giren fabrika, farklı zamanlarda farklı amaçlara uygun şekilde hizmet verdi.
Fabrikayı atıl hale gelmekten, ilçenin bir önceki Belediye Başkanı Ali Uslu satın alıp, belediye envanterine kaydederek kurtardı. Sonrasında da burada bulunan lojmanları, Malatya’daki deprem nedeniyle ilçesine dönen Ağınlılar için barınma yeri yaptı. Kreş açtı ve fabrikanın ana binasının çok amaçlı kullanımı için faaliyete geçti.
Ağın Fabrikası – Ağın Belediye Başkanı Şeref Çakar ile
Fabrikanın son durumunu yerinde görmek istediğimde, Ali Uslu’dan görevi devralan yeni Belediye Başkanı Şeref Çakar ile fabrikada karşılaştım. Şeref bey, buranın en verimli şekilde kullanımı ile ilgili planları olduğunu, bana yerinde izah ederek anlattı. Umarım her şey Ağınlılar için en güzel şekilde tezahür eder. Bizler gazetecinin “fikri takip” kuralı gereği, izleyeni olacağız. Her güzelliği buradan alkışlamak da görevimiz olacak.