TOPLUMUN %72’Sİ KIZILAY’IN TİCARİ BİR AKTİVİTEDE BULUNMASININ YANLIŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR

TOPLUMUN %72’Sİ KIZILAY’IN TİCARİ BİR AKTİVİTEDE BULUNMASININ YANLIŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR
Toplumda her iki kişiden biri de Kızılay yönetiminin başarısız olduğu görüşünde.

Türkiye’nin ilk yardım kuruluşlarından biri olan Kızılay, web sitesinde kendini; “tüzel kişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine tâbi, kâr amacı gütmeyen, yardım ve hizmetleri karşılıksız olan ve kamu yararına çalışan bir gönüllü sosyal hizmet kuruluşu” olarak tanımlamakta ve Uluslararası Kızılay-Kızılhaç Topluluğunun temel ilkelerini paylaşmaktadır. Bunlar; insanlık, ayrım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık, hayır kurumu niteliği, birlik ve evrensellik ilkeleridir. Kar amacı gütmemek bu büyük güven duyulan kuruluşun en önemli kurumsal itibarının da temelidir. 

MADENCİLER KAHRAMAN…

Toplumdaki bireylerin, grupların, kurum ve kuruluşların etkileşim ve iş birliği içerisinde olması özellikle can kayıplarının yaşandığı afet gibi zor dönemlerde öne çıkan en önemli sosyal ihtiyaçlardan biri oluyor. Türkiye’de depremlerin oluşturduğu travmalar bireysel ve toplumsal açıdan değişimi beraberinde getirmiş, gündelik hayatta deprem gerçeğiyle yüzleşme yaşanmasına sebebiyet veriyor... Büyük afet sonrası bir çok kuruluşun arama kurtarma çalışmalarındaki, desteklerindeki performansları benzer seviyede değerlendirilirken madenciler ülkemizin kaharamanı olarak ilk sırada görünmektedir. Dünya ülkelerinden gelen yardım ekipleri ikinci sırada en başarılı bulunan olurken, üçüncü sırada sivil toplum kuruluşu Ahbap yer alıyor. Özellikle Kızılay ve AFAD’a yönelik olumlu değerlendirmelerin oldukça gerilediği görülüyor.  

HER 10 KİŞİDEN 8’i KIZILAY’IN ÇADIR SATIŞI YAPTIĞI KONUSUNDA HABERDAR.

Bu kişilerin %67’si de olayın detaylarına kısmen de olsa hakim olduğunu belirtiyor. Toplamda her 2 kişiden birinin bu konuya hakim olduğu görülüyor (%56) 

KIZILAY’A TEPKİLER BUNDAN SONRAKİ YARDIM ETME NİYETİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR.

Bugüne kadar her 10 kişiden 6’sı bir şekilde yardımda ya da bağışta bulunduğunu belirtirken, bundan sonra yardımda bulunurum diyenlerin oranı yarı yarıya azalmış durumda.  

Ipsos’un Türkiye CEO’su Sidar GEDİK verilerle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:  “ Toplumda hâkim olan duyguları araştırırken uzun zamandır olumlu ifadeler ile karşılaşamıyoruz. Son yıllarda gündemi belirleyen pandemi, enflasyon, savaş gibi gelişmelere baktığımızda bu tespit çok da tuhaf değil maalesef. 6 Şubat ve sonrasında gerçekleşen deprem felaketlerinin ardından yaptığımız araştırmalarda bu olumsuz duyguların çok daha yükseldiğini gördük. Yorgun, endişeli, üzgün, öfkeli hissedenler zaten çoktular, depremlerden sonra bu şekilde hissedenlerin oranı daha da arttı, 1.5 katına kadar çıktı. Birçok olumuz ifade içinde yaygınlığı ciddi anlamda gerileyen tek bir ifade dikkatimizi çekti; yalnızlık. Yalnız hissedenlerin oranı depremlerden sonraki hafta içinde üçte bir oranında gerilemişti. Ben bunu tek bir şeye bağladım, o günlerde tüm halk olarak hatta tüm Dünya olarak gösterdiğimiz büyük “dayanışmaya”. Ülkenin her yanından, Dünya’nın her yanından insanlar deprem bölgesine destek eli uzatmak için büyük bir yarış içine girdiler. İnsanlığın böyle büyük bir felaket karşısında politik-tarihi ayrışmalardan sıyrılıp nasıl tek vücut olabildiğini gördük.

Bu dönemde doğal olarak deprem bölgesinde araştırma yapamadık, ancak diğer şehirleri kapsayan araştırmalarımızda vatandaşlar arasında arama-kurtarma-destek çalışmalarını başarılı bulanlar daha fazla olduğunu saptadık. Bu olumlu tabloyu yaratan önde gelen unsurlar hangileridir diye baktığımızda madencileri, diğer ülkelerden gelen ekipleri, AHBAP başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarını ve belediyeleri gördük. 20-23 Şubat ve 1-3 Mart tarihlerinde iki kez tekrar ettiğimiz araştırmada ikisi hariç tüm aktörlerin takdir toplamaya devam ettiğini tespit ediyoruz, performans değerlendirmesi gerileyen iki kurum var AFAD ve Kızılay. AFAD gerilemeye rağmen hala olumlu pozisyonunu korurken, Kızılay’a dair değerlendirme olumludan olumsuza savrulmuş durumda. O günlerde gündeme gelen çadır satışı konusu toplum tarafından büyük bir dikkat ile takip edildi. Her on kişiden sekizi haberi duymuş, haberi duyanların üçte ikisi konuya kısmen veya detaylı şekilde hâkim olduğunu ifade ediyor.

Kızılay’ın depremi takip eden günlerde çadır satışı yapmış olması halkın hassasiyetle takip ettiği bir meseleye dönüşmüş. Kızılay’ın ticari aktivite yapıyor olması depremden bağımsız olarak da tasvip görmüyor, her on kişiden yedisi buna karşı olduğunu belirtiyor. Bunun sonucu olarak da her üç kişiden ikisi Kızılay’ın karşılaştığımız afet sürecindeki yönetimini başarısız buluyor.

Bu değerlendirmeleri yapan insanların çoğu Kızılay’dan uzak insanlar değiller. Her üç kişiden ikisi bugüne kadar Kızılay’a bir biçimde bağışta bulunmuş, destek vermiş, mesela her on kişiden dördü geçmişte kan bağışı yapmış. Bu, Kızılay’ın toplum nazarında konumlandığı yeri bize anlatan çok önemli bir tablo. Çadır satışı haberlerinden sonra gelinen noktada bu yaklaşım tam terse dönmüş halde. Her üç kişiden ikisi bugünden sonra artık Kızılay’a bağış yapmayı düşünmüyor. İlkokul yıllarında Kızılay bağış zarfları ile büyümüş, Kızılay kolu olmuş bir nesin üyesi olarak benim için de çok acı bir resim. Bazen şapkayı önünüze koyup düşünmeniz gerekir, işte bu da o anlardan biri. 155 yıllık köklü kuruluş Kızılay, Hilâl-i Ahmer, bundan sonra toplumun gözündeki yerini yeniden kazanabilmek için kurumsal olarak ne yapmalı, neleri değiştirmeli? “

YENİGÜN HABER MERKEZİ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.