O Sefilin Devrilmesi Haktır Helaldir

O Sefilin Devrilmesi Haktır Helaldir
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Diyarbakır'daki bayrak indirilmesi olayıyla ilgili, 'Şayet devlet yaşayacaksa bayrak direğine tırmanacak kadar cüretkâr olan bir sefilin, tam alnı çatından devrilmesi de haktır, helaldir' dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Şayet devlet yaşayacaksa, şayet millet var olacaksa, bayrak direğine tırmanacak kadar cüretkâr olan bir sefilin, tam alnı çatından devrilmesi de haktır, helaldir, hukuktur, maşeri vicdanın şaşmaz adaletidir" dedi. 

 

MHP TBMM Grubu toplandı. Toplantı öncesinde partililere Türk bayrağı dağıtıldı, Bahçeli"nin tonuşma yaptığı kürsüye Türk bayrağı örtüldü. Bazı partililerin de keyfiye taktığı görüldü. 

 

Bahçeli, grup toplantısında yaptığı konuşmada, aşırı yağışların Türkiye"yi olumsuz etkilediğine işaret ederek, Hükümetin mağduriyet yaşayan üreticilere yardım eli uzatması gerektiğini söyledi. "Beklentim, hükümetin çiftçilerimize hakkını ve emeğinin karşılığını mazeretsiz vermesidir" diyen Bahçeli,  MHP"nin işçinin, emeklinin, memurun, esnafın ve çiftçinin yanında kaya gibi durmaya devam edeceğini ifade etti. 

 

Türkiye"deki gerilimin kaygı verici ölçüde arttığını öne süren Bahçeli, şiddet, cinayet ve barbarlığın, ilim ve irfan ocağı üniversitelere kadar sıçradığını savundu. Bahçeli, "Öyle ki akademik hayatta yer alan öğretim üyeleri daha birbirlerini resmen doğramaktadır" dedi. 

 

Başbakan ve Hükümetinin "fuzuli işlerle oyalandığını, 17-25 Aralık"taki parmak izlerini karartmanın, delilleri yok etmenin, adaleti kösteklemenin peşinde olduğunu" iddia eden Bahçeli, şöyle devam etti:

 

"Bu arada, 24 Şubat"ta sanal medyaya düşen Başbakan Erdoğan ile gıpta edilecek akıl sahibi olan mahdumu arasındaki para sıfırlama temalı konuşma TÜBİTAK tarafından incelenmiştir. Sonuçta TÜBİTAK malum diyaloglara montaj demiştir. Bilimin yüz karalığı klasmanında akademi unvanını alan bu kurum, AB Eski Bakanı"nın bir gazeteciyle yaptığı ve Bakara ayetimizle dalga geçen konuşmalarına da montaj teşhisi koymuştur. TÜBİTAK gibi bir kurumun, 17-25"le kararması, emir komutayla rüşvetin, ahlaksızlığın ve hırsızlığın izlerini silmeye memur edilmesi büyük bir ayıptır. İlgisiz alakasız yerlerden toplanarak TÜBİTAK"ta görevlendirilmiş AKP"li memurlar sadece kendilerine değil, sadece kurumlarına değil, milletimize ve ülkemize de yazık etmişlerdir. Rüşvetin aparatları, rüşvetin kapakçıkları, rüşvet hattının nöbetçileri Başbakan talimatlı temizlik işine soyunmuşlar, menfaat karşılığında kararlarını satmışlardır. TÜBİTAK da bu kadar ucuz, bu kadar basit, bu kadar ucube bir kurum olduktan sonra vay halimize demek için her sebebimiz vardır. İnternete düşen konuşmaları hece hece montaj diyerek aklamaya çalışanlar, hece hece varsa vicdanlarını, kelime kelime varsa beyinlerini Başbakan"ın kullanımına devretmişlerdir. 

 

Hisleriyle konuşan, hisleriyle tespitte bulunan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı"na montaj daha önceden gaipten malum olmuştur. Ve son hamleyi, son vuruşu TÜBİTAK yapmıştır. Hatırlarsanız, Başbakan parlak zekalı oğluyla konuşmasını "montaj, dublaj, piyes" diyerek inkar etmişti. "Kriptolu telefonlarımı dinlediler" diyerek kıyameti koparmıştı. Akaracı makaracı ve rüşvet afyonu yutmuş Bakan da hakkındaki iddiaları reddetmiş, ne var ki telefonda konuştuğu gazeteci dostu olanlardan dolayı özürler dilemişti. Yani TÜBİTAK"ın montaj dediğini taraflar doğrulamıştır. Şüphe etmiyoruz ki gerçekler elbet bir gün bağımsız ve tarafsız mahkeme nezdinde ortaya çıkacak ve çıkarılacaktır. İşte o zaman el mi yaman, bey mi yaman herkes anlayacaktır. İşte o zaman rüşvete haram podyumunda modellik yapanların foyası ortaya çıkacaktır. Başbakan"ı bakalım TÜBİTAK mı kurtaracak, bakalım havuza para yığarak üçüncü havalimanı ihalesini kelepirden kapan ve millete küfrederek hazineyi boşaltan dönemin işadamları mı elinden tutacaktır?"

 

"En sonunda sıra, Kazım Karabekir ve hatta Gazi Mustafa Kemal Atatürk"e kadar gelecektir"

 

Bahçeli, Türkiye"nin "kapkaranlık bir çıkmazın tam göbeği"nde olduğunu öne sürerek Türk milletinin "sonu ve sonucu kanlı ve ağır maliyetli olacak bir dönemin tüm şartlarına peşinen mahkum halde" olduğunu savundu. Başbakan Erdoğan ve hükümetinin "Türkiye"nin milli güvenlik duvarlarını yıktığını, saygınlığını, saadetini ve sağlam bünyesini deştiğini"  iddia eden Bahçeli, bölücülüğün kontrolsüz şekilde yayıldığını söyledi.

 

Ağrı"da merhum Kazım Karabekir"in isminin, verildiği caddeden silineceğinin ifade edildiğini aktaran Bahçeli, "Bu zihniyet sanıyorum atalarının, mesela Mıgırdıç Hirimyan veya Paul Terziyan"ın isimlerini Kazım Karabekir"in yerine yazacaktır. Güroymağa Norşin, Aydınlar"a Tillo denilirse ve yerleşim yerleri isimleri birer birer değiştirilip TC ifadesi bile kamu kurum ve kuruluşlarından sökülürse en sonunda sıra, Kazım Karabekir ve hatta Gazi Mustafa Kemal Atatürk"e kadar gelecektir. AKP yol açmış, siyasi bölücüler bu yoldan yürümüştür. Ne olursa olsun, milli mücadele yıllarında Ermeni çetelerine dünyayı dar eden kahraman komutanımız, devlet ve siyaset hayatımızın güzide ismi merhum Kazım Karabekir"i hiç kimse Türk milletinin hafızasından silemeyecek, çıkaramayacaktır" diye konuştu. 

 

"Dağa gidenler çiçek toplamak yerine silaha sarılmış"

 

Hükümetin tutumunun PKK"yı yüreklendirdiğini savunan Bahçeli, bu nedenle bölücü terör örgütünün, eylem sahasını genişlettiğini ve psikolojik üstünlüğünü sağlamlaştırdığını iddia etti. "Bugün daha iyi anlaşılmıştır ki hükümetin yanlış tercih ve teşhisleri, maalesef ki vahim neticeler doğurmuştur. Başbakan Erdoğan çözüm dedikçe, PKK Türkiye"yi çözmeye ve çökertmeye heveslenmiştir" diyen Bahçeli, Başbakan Erdoğan"ın çözüm sürecine ilişkin tüm söz ve beyanlarının "yalan çıktığını" ileri sürdü. Bahçeli, şunları söyledi:

 

"Yani Başbakan geçtiğimiz yılın 27 Nisan günü terörün bittiğini utanmadan, sıkılmadan, en ufak rahatsızlık duymadan açıklamıştır. Hatta daha ileri gitmiş, Cudi Dağı"nda çiçek toplamaktan, Süphan"da, Ağrı"da piknik yapmaktan, Dicle"nin ve Fırat"ın sularında özgürce, korkusuzca serinlemekten bahsetmiştir. Allah var ya, görüntüde dağa piknik yapmak için çıkanlar çok olmuştur. Fakat işin garip yanı dağa gidenler çiçek toplamak yerine silaha sarılmış, gezmek ve eğlenmek yerine nefret ve şiddet akıntısına kapılmıştır. Daha ilginci, dağ yolu öylesine kalabalıklaşmış, öylesine sıkışmıştır ki ipini koparan, pusulasını kaybeden kim varsa kah gönüllü, kah zorla Kandil"e sürüklenmiştir. Başbakan çiçek-böcekle uğraşırken PKK yılan ve çıyanları, mağaralara doldurmuş, kanlı planların yapıldığı kamplarda vampir imalatına girişmiştir. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı"nı kutladığımız 23 Nisan Günü, PKK çoluk çocuk demeden, insaf ve vicdan tanımadan dağa insan kaldırmıştır. Çocukları dağa kaçırılan, anaları inim inim ağlayan bir ülkenin iyi yönetildiğini, iyi durumda olduğunu hiç kimse söyleyemeyecektir."

 

"PKK, Başbakan"ı ve etrafındakileri kafeslemiş, İmralı canisi de kul köle yapmıştır"

 

Çözüm sürecinin tek kazanının PKK olduğunu iddia eden Bahçeli, şöyle konuştu:

 

"Analar ağlamasın tezi iflas etmiş, çözüm ve barış oltasına tutuşturulan yemler terörist piranaları yakalamak bir yana beslemiş ve irileştirmiştir. Hükümet sözcüsü Başbakan Yardımcısının geçtiğimiz aylarda gerçekleştirdiği ABD ziyareti sırasında, katıldığı Türkiye"nin Demokratikleşme Süreci isimli konferansta sarfettiği bazı sözler Türkiye"nin geldiği aşamanın adeta özetidir. Şöyle diyor bu Başbakan Yardımcısı, "Sayın Öcalan demek suç olmaktan çıktı, PKK"nın kendine ait bayrağını elinde taşımak, Öcalan posterini taşımak suç olmaktan çıktı." Evet, gözü yaşaran, fakat yüzü kızarmayan Başbakan Yardımcısının hakkı vardır: Türküm demek suç oldu, milliyetçi ve vatansever olmak suçlandı ama şehide kelle, katile sayın demek, PKK paçavralarına bayrak yakıştırması yapmak alkışlandı, aklandı, hatta çirkin ve rüküş bir moda haline geldi. Başbakan ve hükümetinin Türkiye"yi getirdiği tablo budur. PKK, Başbakan"ı ve etrafındakileri kafeslemiş, İmralı canisi de kul köle yapmıştır. "İnlerine gireceğiz" diyerek kendi kucağında büyüttüğü ve palazlandırdığı çevrelere hakaret eden, gözdağları veren Başbakan, çoktan Kandil"deki inlerde baş sedire oturmuş, burayı siyasetinin ana karargahı haline getirmiştir. Üzülerek söylemek isterim ki Türkiye Cumhuriyeti Başbakan"ın düşmanla aynı fikre, aynı niyete ve aynı amaca sahip olması, üstelik bunu devlet politikası haline getirmesi 1919"lu yıllardan beri görülmemiş bir hıyanet, duyulmamış bir rezalettir. Başbakan"ın bölücü canilere Türkiye"yi peşkeş çekme arzusu, Türk milletini feda etme ısrarı ancak ve ancak yeminli bir Türk düşmanına has küçülme halidir."

 

"Asıl bedel ödemesi gerekenin sen olduğunu niçin itiraf etmiyor, edemiyorsun?"

 

Bahçeli, "son günlerde Diyarbakır başta olmak üzere Türkiye"nin değişik il ve ilçelerinde baş gösteren terörist saldırıların, bölücülerin isyan teşebbüslerinin Başbakan ve hükümetinin sunduğu geniş imkanlardan ilham aldığını" öne sürerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

 

"Hepsinden önemlisi, burası çok mühimdir, bağımsızlığımızın sembolü, milli şeref ve namusumuzun simgesi, kardeşliğimizin timsali ay yıldızlı al bayrağımız, çekildiği gönderden indirilmektedir. Diyarbakır"daki olaylarda ölen PKK"lıların ardından yüzleri kapalı PKK"lı bir grup, doğu hava sahamızı koruyan 2.Hava Kuvvet Komutanlığı"nın etrafını sarmıştır. Bu gruptan öne çıkan bir hain, komutanlığın tel örgülerle çevrili duvarını aşmış, sonra bahçesine girmiş ve ne acıdır ki orada bulunan bayrak direğine tırmanarak şehidimizin emanetini, varlığımızın nişanesini şerefsizce indirmiştir. İnen bayrağımız eşkıya sürüsü tarafından yerlerde sürünmüştür. 17-25 Erdoğan soruyorum sana, bu olanlardan dünkü sözlerinden başka, en ufak rahatsızlık duydun mu? "Asker, komutan bedel ödeyecek" diyorsun da asıl bedel ödemesi gerekenin sen olduğunu niçin itiraf etmiyor, edemiyorsun? Bugün grup kürsüsüne çıkıp eften püften konuşmaktan, atıp tutmaktan başka ne yapmayı planlıyorsun? Yoksa oturduğun yerden sinsi sinsi gülümseyerek, "Hadi çocuklar, hadi evlatlarım, biraz daha gayret edin, nasıl olsa finale yaklaşıyoruz" diyerek bayraksızlara, vatansızlara, millet nedir bilmeyen alçaklara sevgi ve sempati mi gösteriyorsun?"

 

"Ve sancak düşerse vatan düşecektir"

 

İndirilen, yerlerde tekmelenen, çiğnenen bayrağın 2.Hava Kuvvet Komutanlığı"nın bahçesinden, güpegündüz gasp edilen sancak olduğunu ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:

 

"Ve sancak düşerse vatan düşecektir. Bu oluyorken, 2. Hava Kuvvet Komutanlığı"nda hiç mi duyarlı, hiç mi helal lokma yemiş, hiç mi kalbi vatan ve bayrak sevgisiyle çarpan bir asker çıkıp da şerefsize gününü gösterememiştir? Türk bayrağını dahi korumaktan aciz bu komutanlık personeli, o esnada nerededir, hangi mahzendedir, nöbetçiler neyle uğraşmaktadır, pilotlar nereye uçmuştur? Böyle bir acziyet, böyle bir yenilmişlik, böylesi bir sinmişlik nasıl izah ve tevil edilecektir? Farz edelim ki düşman saldırmış, her tarafı çevrelemiştir; bu durum da silahlar tek kurşun atmadan teslim mi edilecektir? Bayrağını muhafaza edemeyenler, bilen varsa söylesin, hava sahamızın güvenliğini nasıl teminat altına alacaktır? Hadi müzakereci Başbakanı geçtik diyelim; Genelkurmay Başkanlığı karargahında terör örgütü mensuplarının ölüm haberlerini yayımlamakla meşgul omzu yıldızdan görülmeyen zevat acaba bu gelişmelerden hiç mi vicdan azabı duymamaktadır? Milli namusumuzu temsil eden bayrağımızı korumaktan bihaber komutanlar, yarın makamlarına kadar gelerek silah çeken teröristler olduğunda ne yapacaktır? O zaman da, çözüm ziyan olmasın, kimse darılmasın, kimse kırılmasın, kimseler yanlış anlamasın diyerek pısırıklığı, pasifliği devam mı ettireceklerdir? Diyarbakır"da görev yapan 2.Hava Kuvvet Komutanıyla Genelkurmay Başkanı istifa edecek kadar erdemli ve onurlu olmayı deneyecekler midir? Genelkurmay Başkanlığı"nın konuyla ilgili dün yaptığı açıklama ise, özrün kabahatten ne denli büyük olduğunu gözler önüne seren çevir kazı yanmasın türünden bir beyanattır. Neymiş efendim, çocuklar ve kadınlar kullanılarak provakatif eylem yapılmış. Neymiş efendim, tahammül sınırlarını zorlayan bu tür eylemlere karşı serikanlı davranılmaya gayret edilmiş. Genelkurmay Başkanlığı açıklamasının sonunda mizah gibi, şaka gibi, milletimizin zekasını hafife alan ve komedi dizilerine malzeme olacak bir ifade vardır ve aynen şöyledir: "Hiçbir kişi veya grubun şanlı Türk Bayrağını dalgalandığı gönderinden indiremeyeceğinin bilinmesi kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

 

"Bayrak indirilirken seyreden varsa namertler işbaşında demektir"

 

"Teröristler bayrağımızı indirdikten yaklaşık 24 saat sonra aklı başına gelen Genelkurmay Başkanlığı hala ve ısrarla hiç kimsenin bayrağımızı dalgalandığı gönderinden indiremeyeceğini söylemektedir" diyen Bahçeli, şunları kaydetti:

 

"Sayın Genelkurmay Başkanı, geçiniz bunları, vaziyeti kurtarmak namına paylaştığınız görüşleri yazılı şekilde milletimize değil, Diyarbakır"daki hain direkteyken söyleyecek ve gereğini anında yapacak mertliği gösterecektiniz. Sayın Paşa, sizler Ankara"da saltanat sürüp Başbakan"ın peşinden sürüklenirken, bayrak düşüyor, vatan elden gidiyor, farkında mısınız? Şayet devlet yaşayacaksa, şayet millet var olacaksa, bayrak direğine tırmanacak kadar cüretkâr olan bir sefilin, tam alnı çatından devrilmesi de haktır, helaldir, hukuktur, maşeri vicdanın şaşmaz adaletidir. 14 Ağustos 1996 tarihinde, Kıbrıs"ta bayrağımızı indirmeye kalkışan "Solomon" isimli bedbahtın, şerefli Türk bayrağına el sürerken hak ettiği şekilde cezalandırıldığı hatırımızdadır. Şunu biliniz ki bayrak iniyorsa, bayrak düşüyorsa, bayrak soluyorsa işgal var demektir. Bayrak indirilirken seyreden varsa sessizliğe gömülenler görülüyorsa korkaklar, namertler işbaşında demektir. Bayrak hakaret görüyorsa, bayrak küçümseniyor, alaya alınıyor, kanlı ellere terk ediliyorsa vatan esaret altına girmiş demektir. Ey 17-25 rumuzlu haram elebaşısı, ey PKK şubesi, ey Oslo hayranı, ey Kandil aşığı, ey İmralı sevdalısı, senin çözümün, barışın, açılımın bu mudur? Bayrak inerse çözüm olacak, vatan parçalanırsa çözüm gelecek, millet bölünürse çözüm gerçekleşecek, öyle mi? Doğu ve Güneydoğu"da etnik temizlik olursa barış gülleri açacak, PKK affedilirse barış hakim olacak, Kürdistan kurulursa barış amacına ulaşacak, öyle mi? İmralı canisi serbest kalırsa demokrasi güçlenecek, teröristler siyasete taşınırsa özgürlük yaygınlaşacak, silahlar değil fikirler konuşursa Türkiye"yi kimse tutamayacak; öyle mi? Batsın senin çözümün, batsın senin barışın, yerin dibine geçsin senin özgürlük ve barış anlayışın, kahrolsun sizin süreç fitneniz."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.