İNAT EDENLERİN ÖYKÜLERİ YALNIZIM İNSANLA GEÇMİYOR!

İNAT EDENLERİN ÖYKÜLERİ  YALNIZIM İNSANLA GEÇMİYOR!
“Lokantanın asıl sahibi öldü, oğlu işletiyor, o da Seyyah Amca’nın yüzü suyu hürmetine açık tutuyor dükkânı. Her yer cart dinlenme tesisi, curt dinlenme tesisi oldu. Civar’daki inadımız yaşadığımıza dair iddiamızdan, yoksa ne onlar işlerden memnun artık ne biz yemeklerden.”

Can Binali Aydın’ın ilk kitabı Yalnızım İnsanla Geçmiyor Everest Yayınları’ndan çıktı.  Yalnızım İnsanla Geçmiyor, inat eden insanların öykülerinden oluşuyor: Ölmek için inat edenler, intihar için inat edenler, direnmek için inat edenler, devirmek için inat edenler…

Cümleler ilk anlamlarının, çoğu zaman ikinci üçüncü anlamlarının da çok uzağında bir yerde, direngen bir yerde duruyor. Bu direngenliği vurgulamak, “öyle olsun” diye değil; hakiki olmadıkları ima edildiğinde bile hakiki olabilen öykü karakterlerinin kuvveti bunu söyletiyor.

İstanbul’un “yoksul” mahallelerine şehirli bir jestle yaklaşan ama çoğu zaman da bizzat o yoksulluğun öznesi olan kişiler konuşuyor. Acı çekiyorlar, olan biteni bitirmek istiyorlar, bitiremeyeceklerini ve deviremeyeceklerini hissettiklerinde öfkelerini kendilerine yöneltiyorlar.

Yalnızım İnsanla Geçmiyor önce ismiyle başlıyor hikâyesini kurmaya ve anlatmaya.

“Sanıyorum bir şeyi atlatmak için, önce alışmak gerekiyor. Şimdi özel bir şirkette biraz yetkiliyim. Her akşam iş çıkışlarında eve varmadan otobüs duraklarına, mahalle bakkalına ve haksızlığa uğruyorum. Lütfen tedirgin bir karamsar olduğumu ve durumu kötülediğimi düşünme, kurunun yanında, yaş da kuruyor. Bu nedenle ben konuşurken birinin yüzüne bir dakika bakamıyorum. Sıkılıyor gibi oluyorum ama hayır sıkılmıyorum gözlerim dalıyor, başka yere bakmak zorunda kalıyorum.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.