BÜYÜLÜ BİR KADIN ROMANI: DOLUNAY AYİNİ

BÜYÜLÜ BİR KADIN ROMANI: DOLUNAY AYİNİ
Yazar, arkeolog, gazeteci Özlem Ertan’ın üçüncü romanı ‘Dolunay Ayini’, Dark İstanbul Yayınevi’nden çıktı. Özlem Ertan, bu romanında İstanbul’un pagan dönemiyle bugününü, tanrıçalarla günümüz kadınlarını bir araya getiriyor.

Dolunay Ayini’nde sinema ve çizgi roman dünyasının en popüler karakterlerinden biri olan Anadolu kökenli tanrıça Hekate de var. Özlem Ertan, İstanbul tarihinde büyük önemi olan, antik çağda Emirgan’da, Kadıköy’de ve tarihî yarımadada tapınakları bulunan ay, cadılık ve yeraltı tanrıçası  Hekate’ye farklı ve insani bir açıdan yaklaşıyor.

 Daha önce ‘Âşık Kadınlar Denizhanesi’ ve ‘Benim Güzel Ölülerim’ adlı romanlarıyla ve farklı antolojilerde yer alan öyküleriyle olumlu eleştiriler alan yazar, ‘Dolunay Ayini’nin sunuş yazısında şöyle diyor: “Yazın hayatım boyunca çoğunlukla kadın hikâyeleri anlattım. (…) Her yazar gibi ben de içinde yaşadığım toplumdan, gördüklerimden, dinlediklerimden, okuduklarımdan, izlediklerimden ve bizzat yaşadıklarımdan besleniyorum. Hayal dünyamı ve kurgularımı bunlar biçimlendiriyor. Durum böyleyken kadın olma halinden ve bunun getirdiklerinden sıyrılmam zorlaşıyor. Kadın cinayetlerinin, kadına şiddet haberlerinin sıradanlaştığı bir toplumda yaşar ve durumun düzelmek yerine günden güne kötüye gittiğini görürken kendimi nasıl soyutlayabilirim ki tüm bunlardan? Bir de kadın odaklı yazmayı bilinçli olarak tercih ediyorum ben. Kadınların verilecek savaşları, atlatılacak travmaları ve anlatılacak öyküleri var çünkü. Sonsuza uzanan ve her yazarın muhayyilesinde bambaşka kurgular halinde kendini gösteren sonsuz sayıda öykü… Üçüncü romanım ‘Dolunay Ayini’ de bir kadın romanı. İstanbul’un antik çağıyla bugününü, kadim tanrıçalarla erkek egemen toplum yapısının baskısı altında çıkış yolu arayan günümüz kadınını buluşturuyor ve birbirlerine çok uzakmış gibi görünen zamanların öykülerini, rengini ayın gümüşi ışığından alan sicimlerle birbirine bağlıyor. Yunan mitolojisinin ötekileştirilen kadınlarıyla günümüzdeki hemcinslerini iş birliğine zorluyor. ‘Dolunay Ayini’ni doğayla ilişkisini koparmamış, şefkatli ve vicdanlı olmaktan vazgeçmemekle birlikte hayata karşı dik durmayı da bilen güçlü kadınlara ithaf ediyorum.”

Romanın, kayıpların gölgesinde acılı bir çocukluk geçiren başkarakteri Aydan’ın İzmir’deki evinden kaçıp İstanbul’a gelmesinin elbet nedeni vardı. Peki, kadim kentin sokaklarında rastladığı hayaletler ve rüyalarında dizginlerinden boşalan içgüdüleri ona ne anlatmaya çalışıyordu? Aydan’a kol kanat geren Ece Hanım’ın antik öyküleriyle İstanbul’da işlenen cinayetler arasında nasıl bir bağ vardı? ‘Dolunay Ayini’nde, üç kadının birbiriyle kesişen öykülerini Yunan mitolojisinin, İstanbul’un pagan tarihinin, tanrıçaların izin sürerek takip edecek ve bir genç kızın içindeki ilaheyi keşfetme sürecine tanık olacaksınız.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.