EBRU ERDEN

EBRU ERDEN

ŞİDDET ŞİDDETTİR…. ŞİDDETİN RENGİ CİNSİYETİ YAŞI OLMAZ…

Her sene 25 Kasım’ı kadına yapılan şiddeti durdurmak için düzenliyoruz, bir nevi bu günde kadına yapılan şiddeti kınayarak bu yaranın kapanacağını düşünüyoruz.

Bu günün anlam ve önemini anlatan konuşmalar, resim, fotoğraf, sergileri açıyoruz ve şiddet gören kadınların fotoğraflarını seyrediyoruz. 

Şiddeti yaşamayanlar hallerine şükrederken, yaşayanlar ise bak ben yalnız değilmişim benim gibileride varmış diye şükrediyoruz. Peki bu günün anlam ve önemini anlatan bu tür etkinliklere kaç kişi katılıyor? Ya da kaç kişi faydalanıyor bu etkinliklerden?

İnanın koca salonlar dolmuyor bile, düğünlerde, cenazelerde, eğlencelerde hınça hınç dolan taşan bu salonlarda bu konularda katılım sağlamak çok zorlaşıyor ve taş çatlasın 25-30 kişiyi zor buluyorsunuz.

İnsan yaşamında şiddet neredeyse doğduğu andan itibaren başlıyor, doğduğu çevre, ortam, aile, okuduğu okullar veya mensubu olduğu din insanı psikolojik açıdan da kapsadığı için yetişme koşulları kimi insanda şiddet eğilimini artırıyor.

Yüz yıllardır süregelen savaşlarda esir düşenlere yapılan işkenceler, aile içerisinde çocuğun yetiştiği ortam ve vicdan gibi olgular belirliyor şiddetin dozunu ve şeklini. Bazen şöyle bir oturup düşündüğümüzde görüyoruz ki, Allah’ın yarattığı en cani varlık ne yazık ki insanoğlundan başkası değil.

Hayvanlar şiddete ancak ve ancak canları tehlikeye girdiğinde başvura biliyorlar. Zaten bu onların doğasında vardır, hiçbir hayvan göremezsiniz ki sırf canı istediği için başka bir hayvana saldırsın yada öldürsün. Onlar yemek ve hayatta kalmak için öldürüyorlar. Mesela asla yaralayıp can çekişmesini izlemiyorlar, karınları toksa şayet ilgilenmiyorlar bile rakipleri yada yemekleriyle.

İnsanoğlunda ise durum farklı, insanoğlu sadece seyretmekten zevk aldığı için bile hem kendi alemine hem de hayvanlar alemine şiddet uygulayabiliyor. 

Şiddetin kadına, çocuğa, hayvana yada bitkiye yapılması onu özeleştirmiyor şiddet yine şiddettir. Ona yada buna yapılmış olması önem arz etmez.

Önemli olan şiddet gösteren kişilerin bir ceza mekanizmasının oluğunun bilmesi ve insanların bu konuda bilinçleştirilmesidir. Bu bilinçleştirme de senede bir bu gün ile olmaz. İnsanlar yetişirken önce kendi içine doğdukları ailede eğitime başlarlar. Unutmayalım ki çocuk ailenin aynasıdır çocuk aile içerisinde neyi görür, yaşar ve öğrenirse çevresinede aynı şekilde yansıtır.

Ailede başlayan eğitim, ilkokulla beraber öğretime de dönüşür ve öğretmeniyle içselleştirir kendisini. Öğretmenler her ne kadar şiddet eğilimini anlatıp kötülesede yapmayın desede, çocuk olayı yaşadığı ve gördüğü için kanıksamıştır artık ve oda arkadaş çevresine yansıtır bu tür eylemleri.

Şiddetin hayatımızda her anlamda olduğunu bilirsek önlemini önce bizler sonrada devletler kesin kati kurallarla önleyebilirler.

Örneğin cuma hutbelerinde hocalar bu konuyu ivedilikle ele almalıdırlar, erkeklere iyi ve ahlaklı gerçek müslümanın olmanın ödülünün cennette 40 huri ile ödüllendirileceğini değil de, yüce Allahın onlara sahip oldukları kadınlara iyi bakmaları, incitmemeleri, kırmamaları, dövmemeleri, sövmemeleri koşuluyla cennet kapılarının açılacağını söylemeleri gerekir.  

Allah’ın onlara bahşettiği, hediye ettiği bu nazik kadınları kapatıp, eve hapsedip, üstünde istedikleri gibi baskı kuramayacaklarını söyleyerek, aslında gerçek Müslümanlığın insanlara, hayvanlara eziyet etmemek olduğunu anlatmaları gerekir.

Peygamber efendimizin dört kadınla evlendiğini ama hepsini hoş tuttuğunu bunu benim diyen ademoğlunun yapamayacağının anlatılması ve burada kadınlara yada her hangi bir canlıya yapılan zulmün şiddetin Allah katında affedilmeyeceğinin altı çizilerek anlatılırsa belki bir nebze olsun düzelme olabilir.

Eğitim ve öğretimin yanında devletlerin koyacağı caydırıcı para ve cezai hükümlerin insanlara yapacakları şiddetin sonucunun af kapsamında olmayacağının ( ki mahremlerde görüyoruz bazı iyi hal davranışlarını gösterdikleri için af edilip dışarı çıkabiliyorlar) verilen cezalarla  anlatılması gerekiyor.

Çünkü Türk erkeklerinin %80 gibi bir bölümü “yaparım yatar cezamı çeker çıkarım ve hayatıma kaldığım yerden devam ederim” mantığında olduğundan caydırıcı kapsamlı cezalar ivedilikle getirilmeli ve uygulamaya sokulmalıdır.

Şiddet gösteren kişiyi toplumda kendi içerisinde tecrit ederek, onu dışlayarak gösterirse kişi şiddete başvurmadan önce bir kez daha düşünebilir. 

Şiddetin, rengi, cinsiyeti, dini, milliyeti ve yaşı olmaz şiddet şiddettir. İnsanoğlu yaradılanı yaradandan ötürü sevmeyi ve saymayı biran önce öğrenmesi gerekir. Belki o zaman bu tür günlere ihtiyaç kalmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
EBRU ERDEN Arşivi