MÜJGAN SUVER

MÜJGAN SUVER

Olayların düşündürdükleri

Sağanak yağmurlardan önce, İstanbul'dan bir "Joan Baez" fırtınası esti geçti!

Zaman geriye alınmış bir saat gibiydi… 60 yıldır sahnelerden inmeyen 77 yaşındaki Joan Baez, her ne kadar spot ışıklarının altında o eski günlerdeki gibi genç, dik, coşkulu görünse de, her şeyi alıp götüren zaman hükmünü gösteriyordu. Artık 68'lerin inancını, umudunu anlatan "Başka bir dünya mümkün" şarkısı, bugün geçmişe duyulan bir hüznün ifadesi gibiydi… Aradan geçen yıllar onun sesinden bizim umutlarımızdan çok şeyi alıp götürdü. "Bir gün mutlaka… Bir gün mutlaka tüm haksızlıkları kötülükleri yeneceğiz, yeter ki umudu yitirmeyelim" şarkısı bile, kaybolan inançların, umutların, ruhların geri çağrılması gibiydi...

Şimdi düşünüyorum da, o yılların devrimci ruhu, nasıl oldu da sokakta güç kullanan, banka soyan, adam kaçıran despotluğa dönüştü?

Nasıl oldu da, "Yetmez ama, evet!"diyerek, bugün şikayetçi olduğu gücün oluşumuna destek verdi.

Cumhuriyet devrimlerini savunduğunu söylerken, cumhuriyet ve devrimlere karşı isyan eden şeriatçı Saidi Nursi'yi yücelten bir siyasi görüşe oy vermekte ısrarcı oldu!

Sayın Kılıçdaroğlu müjdeyi vermiş! "Değişim olacaktır, hiç kimse bundan endişe duymasın" diyor. Umutlandım... Meğer Parti'nin "A Takımı"nı değiştirmeyi kastetmiş, "kendini" değil!!

O kibar kibar muhalefet yapmaya devam edecek. Nasıl mı? Hak ihlallerini görüp, seyirci kalacak, ama hukuksuzluğu durduracak direnci, beceriyi gösteremeyecek.

Hukuksuzluğu vatandaş da görüyor, vatandaş da söylüyor Kemal Bey, sizin bir farkınız olmalı değil mi?...

Sekiz seçim kaybettiniz yetmedi, dokuzuncu seçimi de kaybettiniz! "Bu defa tamam" diyen bir toplumun umutlarını beceriksizliğinizle yok ettiniz. Seçim gecesi Muharrem Bey ve siz nerelerdeydiniz? Ekranla çıkıp size oy verenlere teşekkür etmeyi bırakın, "Adil Seçim Platformu"nun neden işlemediğinin hesabını bile veremediniz, unuttunuz mu?.. Yoksa siz de Muharrem Bey gibi sonuçları AA'dan mı takip ediyordunuz?!

Halk, amir, memur, esnaf OHAL korkusundan suskun, siz onlardan daha suskun... Artık mağdur değil, suça seyirci kalıp oluşumunu engelleyememekle, suç ortağı konumuna düştüğünüzü göremiyor musunuz? Enis Berberoğlu'nun "bir orman gibi kalabalık ama bir ağaç gibi yalnız" olduğunu söyleyip suskunluk kararı alması, sizi hiç mi düşündürmedi, hiç mi vicdanınızı kanatmadı?!

Olup biteni seyreden bir muhalefetin demokrasiye katkısı nedir Kemal Bey, söyler misiniz?..

Mesut Özil'in İngiltere'de karşılaştığı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la olan fotoğrafının, Alman basınına düştüğü günlerde, Münih'teydim... Alman basınının ve kamuoyunun bir bölümünün ve anlı şanlı siyasetçilerinin, Özil'e saldırısı affedilir şey değildi.

Özil, hem geldiği ülkenin, hem de bulunduğu ülkenin değerlerine sahip bir Alman vatandaşıydı. Önceliği elbette Almanya'nın çıkarlarını korumaktı. Türkiye Milli Takımı'nda değil de Alman Milli Takımı'nda oynamayı tercih etmesiyle de zaten bunu göstermekteydi.

Ama doğal olarak, ailesinin geldiği ülkeyle de gönül bağları vardı. Tıpkı Almanya'da yaşayan Yunanlılar, Museviler, İtalyanlar gibi...

İngiltere'de rastladığı, Türkiye'nin en yüce makamındaki kişiye, - onu sevsin sevmesin, aynı siyasi görüşü paylaşsın, paylaşmasın- geleneği ve terbiyesi icabı saygı gösterip, nezaket içeren bir iki söz etmesi, aynı karede görünmesi, nasıl oluyor da Almanya'ya ihanet etmekle eş tutuluyor? Birey olarak Özil, kararlarında özgür değil mi? Yoksa vatandaşlık yasalarında, "Alman Milli Takımı oyuncuları, başka ülkelerin devlet başkanları ile fotoğraf çektiremez" gibi bir kural mı var?

Sanırım bu nedenle de, Alman Milli Takımı'nın Rusya'daki yenilgisinin tek sorumlusu Özil oluverdi!! Şimdiye kadar "Alman" görülen Özil, artık "Türk Göçmen"di. Ağza alınmayacak hakaretlere sessiz kalan siyaset, toplum önderleri "ayrımcılık"ın, "ırkçılık"ın yoluna taş döşüyordu...

Avrupa değerleri, insan hakları savunucusu Almanya'da, bu haklar yalnız Almanlar için mi geçerlidir Sayın Merkel?! Sizinle aynı hak ve özgürlüklere sahip olduklarını unuttuğunuz göçmen çocukları, sizin sevdiğinizi sevmek, nefret ettiğinizden nefret etmek zorunda mıdır?

Bu günün Alman vatandaşı olan göçmen çocukları , tam da Özil'in ifade ettiği gibi, "başarılı olunca Alman, yenilgi olunca tek suçlu!.."

Takımında ve Federasyonu'nda Özil'e saygısızlık edenler derhal istifa etmeli, siyasetçiler özür dilemelidir. Bunu yapamıyorlarsa bilsinler ki, gittikleri bu yolun sonu "Hitler'"e çıkar.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
MÜJGAN SUVER Arşivi