ENGİN KÖKLÜÇINAR

ENGİN KÖKLÜÇINAR

Kırk Ambar İSVİÇRE'DE KAKAO AĞACI YOK AMA ÇİKOLATA ÇOK...

Bu ne biçim başlık demeyin.

Gerçekten İsviçre’de kakao ağacı var mı? Yok...

Fakat dünyanın en ünlü, en kaliteli çikolatası İsviçre markalı değil mi?

Demek ki, ülkeler insanlarının zekası, çalışkanlığı, bilime olan inancıyla şekilleniyor.

İsviçre işte buna örnek.

Hava Kuvvetleri Komutanlığı sırasında gerçekleşen Hava Harp Okulu diploma

töreninde bir konuşma yapan emekli Hava Org. Aydoğan Babaoğlu, genç havacılara hayat

dersi vermişti. O gün bende törendeydim. Babaoğlu’nun o müthiş tespitini hayranlıkla

izledim. Bugün size ve gençlere tavsiye ediyorum. Okuyun.

Birlikte okuyalım;

“Bundan bir kaç yıl önce internet ortamında dolaşan ve bir çoğunuzun da bildiğinden

emin olduğum; yetişmiş, insani değerleri çok iyi özümsemiş, içinde yaşamış olduğu toplumun

ve temsil etmiş olduğu kurumun kültürünü benimsemiş insanların, bir ülkenin kalkınmasında

ve refahında oynamış olduğu rolüne ilişkin bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Buna göre, muasır medeniyet seviyesini yakalayabilmenin ve bunu sürdürebilmenin;

ülkelerin zengin tarihi mirası, coğrafi büyüklüğü ve konumu, sahip olduğu doğal kaynakları ve

yöneticilerinin kalitesinden kaynaklanmadığı anlatılmakta ve çarpıcı örnekler

verilmekteydi. Mesela;

Hindistan ve Mısır gibi ülkelerin, iki bin yıldan fazla tarihi mirasa sahip olmasına

rağmen gelişmiş ülkeler arasında bulunmadığı; buna karşılık Kanada, Avustralya ve Yeni

Zelanda gibi dünya sahnesine yeni çıkan ülkelerin kalkınmış ve zengin ülkeler arasında yer

aldığı, Japonya'nın, coğrafi büyüklük olarak ufacık bir adaya sıkışmış, %80 arazisi tarıma ve

hayvancılığa uygun olmayan bir ülke olmasına rağmen dünyanın ikinci büyük ekonomisine

sahip olduğu,

İsviçre'nin, ülkesinde kakao yetişmediği halde dünyanın en kaliteli çikolatasını üreten,

bahar ve yaz mevsimi 4 ay kadar sürmesine rağmen tarım ve hayvancılıkta da son derece

başarılı olduğu, bu yetersiz koşullarda ürettikleri süt ürünleriyle de dünyada önde gelen

ülkeler arasında yer aldığı ve yine bu küçük ülkenin yansıttığı güvenli, düzenli ve çalışkan ülke

imajı sayesinde dünyanın para kasası olmayı da başardığı,

Ülkemizin yıllık ihracatı 157 milyar dolar iken, Konya kadar toprağa sahip Hollanda'nın

sadece yıllık tarım ürünleri ihracatının 60 milyar dolar olduğu,

Bu ülkelerin yöneticilerinin hemen hepsinin ülkelerindeki veya dünyadaki sayılı eğitim

kurumlarından mezun oldukları ve aralarında önemli bir fark olmadığı, ayrıca ırk ve deri

renginin de önemli olmadığı, kendi ülkelerinde tembel olarak tanınan işçilerin, aslında zengin

Avrupa ülkelerinin arkasındaki ana üretici güç olduğu ifade edilmekteydi.

"O halde aradaki bu fark nereden kaynaklanmaktadır" sorusu sorularak, konunun

analizi şu şekilde yapılmaktadır.

Hepimizin bildiği gibi ülkeler insan eliyle şekillenir ve gelişmiş bir ülke ve refah

toplumu olabilmenin esası, insan unsuru ile sahip olunan evrensel, milli ve kurumsal

değerlere dayanır. İnsanı ve değerleri ihmal eden sistemler zengin tarihi miraslarına, coğrafi

büyüklüklerine ve sahip olduğu doğal kaynaklara rağmen gelişip kalkınamazlar.

2

Gelişmiş ülke insanlarının davranışları incelendiğinde, büyük bir çoğunluğunun bazı

prensiplere ve ortak değerlere kalben inandıkları ve bunları benimsedikleri görülmektedir.

Bu ortak değerler;

- Bilime saygı,

- Ahlâki kurallara bağlılık,

- Dürüstlük, sorumluluk,

- Kanun ve kurallara uyma,

- Başkalarının hakkına saygı,

- Tasarruf, zamana riayet,

- Vatanına ve milletine bağlılık

şeklinde sıralanmıştır.

İşte, kalkınmış ülkeleri bugünkü konumlarına getiren husus; insanların bu prensipleri

benimsemeleri ve bunları nesilden nesile aktarmasıdır. Çünkü insanı harekete geçiren sahip

olduğu değerler ve bu değerlere adanmışlığıdır.”

Bu fikirleri açıklıyorum ve yeri gelmişken yaşanmış bir olayı ibret olsun diye

anlatıyorum;

Toyota’nın en büyük hissedarı ülkemize rahmetli Sabancı’nın konuğu olarak gelmiş.

Atlı Köşk’ü görünce şaşırmış sormuş “Burası müze mi, yoksa butik otel mi” “Hayır burası

bizim evimiz” demiş Sakıp Bey. “Kaç kişi yaşıyor burada?” “2 kişiyiz” “Vallahi Sakıp Bey ben

seni Japonya’da misafir edemeyeceğim. Çünkü benim evim 63 m2 demiş...

Ehh, 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki Japonya’yı bir düşünün. Şimdi de dünyanın en

büyük ekonomilerinden biri olan Japonya’yı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
ENGİN KÖKLÜÇINAR Arşivi