ENERJİ
Sayın Enerji Bakanı’nın naklettiğine göre bilim adamı Aynştayn (Einstein) “ enerji her şeydir", demiş.
Elhak doğru söylemiş. Ben de bu söze hak verir noktadayım.
Geçenlerde evdeki süpürgenin sapı kırılmıştı. Sapın tamiri hususunda türlü çareler aradım. Düşündüm taşındım, sonunda sapı bir vida ile pekiştirtmeye karar verdim.
Söylemesi ayıp, evde kendime ait bir matkap ile buna ait tığlar var.
Tığ matkabın üzerindeydi. Matkap ile süpürgenin alüminyum sapı üzerinde çalışmaya başladım. Matkap alüminyum delmemekte ısrarlıydı. Çalışmaya son verip düşünmeye başladım. Alüminyum boruya çelik mi karışmıştı yoksa Kayserili nalburdan aldığım tığ mı kalitesizdi?
Pastırmacı bana iki seçenek sunmuştu. İyi tığ adı üstünde iyiydi? Tabi fiyatı da biraz tuzluydu. Diğer tığ ise Çin’di ve iyi tığın üçte bir fiyatınaydı
Devir tasarruf devri. Nalbura göre de Çin tığı da iş görürdü. İyi tığın üçte bir fiyatına bu tığı almıştım.
Çinli tığ , kendisiyle çalışmaya başladığımda , beni yarı yolda bırakıp işe yaramadığını itiraf etmişti.
Bunun üzerine matkabı kenara koyup tamire çivi ve çekiç ile devam ettim. Boruyu çivi ile delip tamiratı sonlandırdım.
Sonra dönüp matkap ile ucundaki tığa “ yazıklar olsun” mealinde nazar ettim. Badehu elime alıp matkaptan işe yaramaz tığı çıkarmaya teşebbüs ettim.
Fakat ne mümkün ;tığ matkaba, matkap tığa kara sakız gibi yapışmışlar, bana mısın demiyorlardı.
Ne yaptıysam fayda etmedi. Çıkmıyordu. Bileğimde güç kalmamıştı ; enerjim kalmamıştı.
Sonuçta enerjisizliğimi son senelerde artan gıda fiyatlarına bağladım. Zira yemiyor, içmiyor fiyatların düşüşünü bekliyordum. Bu da şarjımın azalmasına yol açmıştı.
Şahsen enerji kazanmak için pazara her inişimde herkes gibi benim de alım gücünün düştüğünü görüyordum. Beslenemiyordum. Ne etten ne de nebatattan nasibim vardı.
Etin kilosu yüz elli liraya, nebatat fiyatları asgari yirmi yirmibeş lira civarında seyrediyordu. Ekmek zeytin ile idare ediyorum ki, onların fiyatları da gün be gün artmaya , emekli maaşları da yerinde saymaya devam ediyordu.
Hükümet sözcüsü gözünü semaya dikmiş, yirmidört haziranda bütün gezegenlerin aynı hizada saf duruş yapacağını beyan edince ben de cebimi kontrol altına alıp kafamı kaldırıp gökyüzüne bakmaya başladım. Şimdi herkes her şeyi unutmuş, geceye , gece karanlığında birer tesbih taneleri gibi dizilecek olan seyyarelere gözünü dikmiş, bekliyor. Zira yakın zamanda bunun tekrarı yokmuş.
Halk bu tür eğlenceyle dertlerini unutadursun ben usandım . Ben artık gidiyorum;
Gidip şu Kayseriliden kalitesiz tığın hesabını sorayım; “Kardaşım bana “İş görür" diye yutturduğun şu tığdan nedir çektiğim? Sattığın kalitesiz tığı matkabımdan çıkar, diyeyim.
Gittim nalburun kapısını çaldım.
Nalbur yerinde yoktu. Kapıya bir not bırakmıştı. Bu nota göre an itibariyle yemekteymiş. , enerji toplamaya gitmiş...
Matkap, tığ ve ben adamın kapısı önünde dönüşünü beklemeye başladık...