ENGİN KÖKLÜÇINAR

ENGİN KÖKLÜÇINAR

TERKEDİLEN BABIALİ HER SABAH UMUTLA O GÜNLERİN İNSANLARINI MI BEKLİYOR… (4)

Karşı köşe yakın zamanda yanan Milli Eğitim İstanbul İl Müdürlüğü.

Öbür köşe ünlü bir ruh ve sinir hastalıkları doktoru Ord.Prof.Dr. Mazhar  Osman'ın evi. Gençliğimizde binanın altında eczane vardı. Şimdi gömlekçi mi, ne?  Bürolar, dükkanlar falan var.

Durun bir olay anlatayım gülün; "Neyzen Tevfik dünyaya boş vermiş, sözünü sakınmayan, kimseye riyakarlık yapmayan, mert bir filozof. Zaman zaman bunalıma girer, Mahzar Osman'ın aynı zamanda muayenehanesi olan bu eve gelir, ayar yaptırır. Bir gün eve gelmiş ama Mahzar Osman yok. Oturmuş kapıya üstadı bekler, bir taraftan da demlenir. . Üstad geldiğinde elinde şişeyi görünce sinirlenir;

-   Bu ne Neyzen?

-   Rakı Hocam

-   Çabuk dök onu

-   Hocam dökemem

-   Niye?

-   Yarısı İbrahim Çallı'nın

-   Tamam, o zaman yarısını dök

-   Olmaz Hocam. İbrahim Çallı'nın payı,üstte…  

İşte Babıâli'nin rengi… Her şey edepli ve edebi…

Hala dört yol ağzındayız. Sırtınızı valilik binasına dönerseniz, sol taraftan Ayasofya'ya: Sultanahmet Camii'ne, Topkapı Sarayı'na, Yerebatan Sarayı'na    yani yaklaşık 2000 yıl öncesine giderseniz. Tarihe bakın…

Sağa dönerseniz, Duyunu Umumiye binasına yani şimdiki İstanbul Erkek Lisesi'ne ve Cumhuriyet Gazetesi'nin eski binasına. İttihat Terakki'nin genel merkezine. Orası da adeta İttihat Terakki gibi olmuş, darmadağın…                     

İsterseniz oralara girmeyelim. Tekrar Babıâli caddesine yani tramvay yoluna doğru yürüyelim. Bir dört yol daha. Oraya çıkmadan önce bir çok insanın belleğinde Eminönü Halkevi olarak kalan Yüksel'in de Başkanlığını yaptığı MTTB binası… Anılara dalma sırası Yüksel'de…

Beş, on adım yürüyüp kavşağa gelir gelmez Ayasofya istikametine dönüyorum ve  önce aklıma Muzaffer’in Sofrası geliverdi.  Bâbıâli’nin müdavimleri midelerini Muzafer’in lezzetleriyle doyururlardı. Hele galiba çarşamba günleri yaptığı özel kuru fasulyenin benim hâlâ tadı damağımda. Hemen karşımdaki  sağdaki ilk sokağa, yani Molla Fenari'ye giriyorum. İhtiyar sokakta gençliğimi arıyorum.

İlk gün Selami Hocam’la ile geldiğim Vatan Gazetesi'nin binası gözlerimin önünde. İlk göz ağrım… Bir süre sonra Hürriyet'in yan yayınları ve Hafta Sonu gibi gazetelerin hazırlandığı yer olmuştu.  Şimdi otopark… Birkaç metre sonra Milliyet'in, Nuruosmaniye Caddesine geçmeden evvelki binası.  

Hazır buralara kadar gelmişken. Çatalçeşme'ye, ömrümün 37 yılını verdiğim sokağa girmeliyim. Reformist  Abdullah Cevdet'in İçtihat Evi, İstanbul Üniversitesi Rektörü Ord. Prof. Dr. Ekrem Şerif Egeli’nin mekânı, şehidimiz Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Çetin Emeç ile Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin eski Genel Sekreteri ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı Leyla Tavşanoğlu'nun babası, Selim Ragıp Emeç'in Son Postası.

Bu sokakta  Orhan Özkırım’ın İstanbul Postası da yayınlanırdı. Özkırım mescidinin yanındaki 4. katlı binayı satın aldı. Bir gün baktık ki  en alt katını Türkiye Gazetesi’ne kiralamış. Türkiye Gazetesi’ne  ve Enver Ören’e bu bina uğurlu geldi. Kısa bir sürede binanın tamamını satın aldı. Daha sonra    Yenigün ile aynı binayı paylaştı.

Yaklaşık 32 yıl, her gün 87 basamağı gençlik enerjisiyle defalarca çıktığım Yenigün'ü, Türkiye atağa kalkıp da Yenibosna'ya gittiğinde,  rahmetli Enver Ören'le anlaşıp, bütün eşyasıyla devralıp, birinci kata inmiş, bu inişimi "sonuçta düzlüğe çıktım" diyerek dostlarıma ve meslektaşlarıma müjdelemiştim. Onlar da bu düzlüğe çıkışı, ya parada ya da tirajda düzlüğe çıktım sanıp, beni tebrik etmişlerdi.

Aslında ikisi de değildi. Bu merdivenlerden, öyle çile çekmiştik ki, orta yaşlara  beni taşıyan bu basamaklardan, birinci kata çıkmayı inmek  değil, yükselmek olarak kabullenmiş ve burada bir 5 yılı da, az merdiven keyifle yaşamıştım. Sonra diğer binaların başına gelen bizim de binamıza gelmiş, para babaları han sahibine milyon dolarlar verip, binayı yıkmış şimdi de yerine otel yapmaya başlamıştır.      

(Devamı haftaya)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
ENGİN KÖKLÜÇINAR Arşivi